Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

İstanbul için dünya çapında bir saf tutma sözkonusu…

1994’te, USA emperyalizminin resmî yayın organı olan Amerika’nın Sesi Radyosu, (Voice of America) Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanlığı’na seçilmesini, dehşete kapılmış bir ses tonu ile ‘Tarihin iki büyük imparatorluğuna asırlarca başkentlik yapmış olan İstanbul, İslâmcıların eline düştü’ diye vermişti. Evet, sadece 100 yıldır, ülke yönetiminde kendi kadrolarını yerleştirmiş olan kemalist-laik cenah değil; onların da arkasındaki uluslararası emperial odaklar da rövanş peşindeler. Çünkü İstanbul, tarih boyunca dünya üzerinde söz sahibi olmak isteyen her güç odağının iştahını üzerinde toplamış, jeo-politik ve stratejik açıdan dünyanın en hassas merkezlerinden bir merkezdi; bugün de öyledir ve yarınlarda da hep öyle olacaktır. *** Geçen yüzyıllarda emperial güçlerin, oldukları coğrafyalarda Müstemleke Valileri vardı. Bu kişiler gönderildikleri ülkelerin halkından değillerdi, yönettikleri halkların dinini, dilini, örf ve âdetlerini bilmezlerdi. Ama, 19. Yüzyıl’ın sonlarına doğru emperial güç odakları, o kolonyal sistemin dünyadaki yeni şartlara göre değiştirilmesi gerektiğine karar verdiler ve yeni bir yöntem geliştirildi: New colonialism.. / Yeni kolonyalizm/ Yeni sömürgecilik.. Bu yeni kolonial sistemde, artık tahakküm altına alınmış olan yerli halkın yerli halkın dinini, dilini, örf ve âdetlerini bilen; ama düşünce ve yaşayış tarz ve zevkleriyle, beyinleri ve kalpleriyle kendilerine bağlı olan kimseleri Genel Valiler olarak tayin etmeye başladılar. Bugün hâlâ da geçerli olan, işte o ‘Yeni Kolonyalizm’ sistemidir. Hele de Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden atılmasından sonra, onun enkazı üzerinde yaşayan Müslüman halkların ensesine kondurulan rejimlerin başına Melik, Kral, Şef, C. Başkanı vs. adıyla oturtulan yeni yönetici kişi veya kadroların temel özelliği de buydu. Bu acı gerçeği değiştirmeye çalışmanın ne büyük acı bedellere mal olduğunu bütün Müslüman toplumlar yaşadı ve yaşıyorlar. *** YSK tarafından 23 Haziran’da yenilenmesine karar verilen İstanbul BŞ. Belediye Başkanlığı seçiminde, bu yüzden, herkesin günlük duygu veya menfaatlerine göre değil, kendi aslî değerlerine en yakın hangi tarafı görüyorsa, tercihini o tarafın gösterdiği aday için yapması tavsiyemizi tekrarlıyoruz. *** Tam bu merhalede, İstanbul-Esenler’in AK Parti’li Belediye Başkanı Tevfik Göksu’nun, 31 Mart seçimlerinden sonra bir Yunan gazetesinde, ‘İstanbul’u Pontus kazandı’ diye bir başlık atıldığını belgeli olarak gündeme getirip E. İmamoğlu’nun bu iddiayı niçin reddetmediğini sorması ilginç bir gelişme oldu. Bilindiği üzere, Trabzon ve civarında milâdî-1461 öncesine kadar Pontus Rum Devleti vardı ve Sultan Fatih, Bizans’tan sonra o devletin varlığına da son vermişti. O bölgenin o zamanki rûm halkından Hristiyan kalanlar veya gidenler olduğu gibi, Müslüman olup İslâm Milleti’ne dâhil olanlar ve bu yüzden ayrıca itibar görüp, devletin yüksek makamlarına gelenler de oldu. Çünkü hiç kimsenin etnik kökeninden dolayı suçlanmaması veya yüceltilmemesi, İslâmî anlayışın tabiî gereğiydi. Bugün de o yörede yerli Müslüman halk içinde rumca konuşanlar vardır. Pontus’u diriltme hayalleri ise Helenistik bir ideal olup, Osmanlı çökerken de sahnelenmek istenmişti. O gazetenin de o başlığı, İmamoğlu’nun akıcı bir şekilde rumca konuşmasını bahane ederek, o hayal için atmış olması kuvvetle muhtemeldir. Amaİmamoğlu’nun ‘Ben TC vatandaşı bir Müslümanım’ demesi bu iddiaya verilecek en güzel cevap iken; 20 Mayıs gecesi, bir TV programında Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’ın bu konuyu sorması karşısında hırçınlaşıp konudan kaçmak için çırpınması ve hele ‘O Belediye Başkanı’nı adam saymam!’ demesi, kendi ‘adamlığı’nın da bir göstergesi olmuştur.

Bu yazı toplam 939 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar