Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Kim “Paralelci”, kim değil!

Bir kişinin paralelci olup olmadığını tam olarak anlamak her zaman mümkün olmayabilir..

Takiyeci ve kripto bir örgütle karşı karşıyayız ve daha kısa süre öncesine kadar bunlar her yerdeydiler ve herkesle yakın ve sıcak bir ilişki içindeydiler. Sağ-sol, Sünni-Alevi, Liberal-Milliyetçi farketmez. Dindar ya da seküler, dinsiz ya da başka dinden olabilir.. Milliyetçi, solcu olabildiği gibi PKK’lı da olabilir.. Hiçbir sabitesi yok.. Gülen’e küfredebilir ya da Allah’a yemin de edebilir.

Gülen biraz Oppus Dei’ye, biraz da, en azından metodik açıdan Tarsus’lu Saul’e benzetilebilir. Ecevit de Gülenci’dir mesela, Turan Alkan da. Ali Bulaç ya da Nevval Sevindi farketmez.. “Mümkünlü”de her şey mümkün!

Şuna dikkat etmek gerek. Mesela stratejik bir öneme sahip herhangi bir kurumda, kuruluşta FETÖ’cülerin sayısı sanılandan 3 kat fazla olabilir.. Bilişim, finans, siyaset, medya, istihbarat, ordu alanlarına özel ilgileri olduğunu biliyoruz. Ama tek gerçek bu değil.. Bunların tamamına ByLock üzerinden de ulaşamazsınız.. Bu yapı birkaç halkadan oluşuyor. Onların da alt başlıkları var aslında kendi içlerinde. Ama özellikle öne çıkanlar, kripto elamanlar. Profesyoneller, sempatizanlar ve tehdit ve şantajla kontrol ettikleri isimler..

Mesela kripto elemanlar da birkaç gruptan oluşur.. Müslüman unsurlar, gayrimüslim unsurlar, istihbarat elemanları, bunların kripto ilişkiler içinde bulundukları her gruptan insanlar var. Hareket içinde “din” sadece “yem”, altın tas ve bal, ağuyu gizlemek için bir bahaneden ibaret bir değere sahip.. Dikkat etmek gerek ki, “Şeytan bizi Allah’la aldatmasın”.

Bugünkü metotla hiçbir zaman ulaşamayacağınız kripto elemanların varlığına dikkat çekmek isterim. Onun için kimse kendi içinde kesin bir temizlik yaptığından emin olmasın. İşi şizofrenik bir paranoyaya dönüştürmenin anlamı yok, ama aşırı özgüvenin sebeb olacağı bir gaflet hali de büyük hata olur..

Israrla vurguladığım bir konu var, bu yapının arkasında dünyanın en profesyonel istihbarat örgütleri var. Bu işin içinde bu örgütlerin yerli ve yabancı elemanları da var..

AK Parti ya da MHP, CHP, bugünkü şartlarda, iç politik dengeler ve parlamento ya da belediye meclisi aritmetiği açısından siyasi arenada kapsamlı bir temizlik hareketine girişmesi mümkün değil. Kritik dengelerde duran parlamento ya da belediye meclisi aritmetiği bir anda altüst olabilir. Arınma ancak bir seçimle mümkün.

Bu adamlara siz “git” diyemezsiniz. Bunun makul, anlaşılır bir sebebi var.. Siz göndermeden onlar da gidemez. Giderlerse hain durumuna düşerler. Onun için şimdilik” kol kırılacak yen içinde kalacak”. Partilerin yöneticileri ağızları kan çanağına dönse de “kızılcık şerbeti içtim” diyecek ve bu işi geçiştirecek.

Aynı durum HDP’li milletvekilleri ile ilgili. Dokunulmazlıkları kalktı. Adamları tutuklayın. Ama tutuklayamazsınız. Suçlu olmadıkları için değil, tutuklarsanız ve toplamda 20 milletvekilinin milletvekilliği düşerse Türkiye, aralarında İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehitlerinde olduğu, çoğu Doğu ve Güneydoğuda olan, Türkiye’deki seçmen sayısının yarısı kadar bir seçmen kitlesinin sandığa gideceği bir ara seçim kaçınılmaz olur. Bu durum netleşince 3-4 ay içinde Türkiye seçime gitmek zorunda kalır.. “Bizde paralel kalmadı” ya da “hâlâ bir kısmı yerinde duruyor, onlara niçin dokunulmuyor” şeklindeki tartışmalar maslahata hizmet etmeyecektir.

Bakın Paralel yapı ile doğrudan ilişkileri olmasa bile, mali ve teknik konularda bunlarla iş yapan bir sürü insan var. Bu adamlar iktidar çevresinden bazı isimlerle doğrudan ve dolaylı olarak menfaat ilişkileri kurmuşlar. Bazı kredi almış gibi gözüküyor, dışarıdan bakınca malın tek sahibi, ama başka hesaplar var.. Ve tabi, ses kayıtları, video kayıtları, kumpas yolu ile uydurulmuş belgeler, görüntüler üzerinden çoğu iş adamı, politikacı ve bürokrat bir sürü kişi tehdit ve şantaj altında.

Bugün açıkça bir tehdit ve şantaja muhatap olmasalar bile, dün bunlardan cevap anahtarı olarak bir yerlere gelenler, usulsüz gümrük, maliye, sigorta işlemleri yapanlar, teşvik ve hibe alanlar, yok yok. “Oltayı yutan balık yem istemez” ya bunlar da oltayı yutmuşlar.. Para, kadın, makam oltalarından bir ya da bir kaçını yutmuşlarsa artık arkası gelir..

Gün gelecek bunlar da çıkacak ortaya.. Bir de uyuyan hücrelere dikkat.. Yine bu ihanet çetesine hizmet ettiği halde kime hizmet ettiğini bilmeyen, istihbarat örgütlerinin kullandıkları elemanlar var. Adam kendinin kim olduğunu bilmiyor ki, sen onu nasıl bileceksin..

Bir de kendileri kıyıda bekleyen, çevresi kuşatılmış önemli adamlar, abiler var. Sitem onları kullanır ama onlar kullandıklarını da pek anlamazlar.. “Ol mahiler ki deryada yaşarlar ama deryayı bilmezler.”

Bakın bir gerçeği tekrar ifade ediyorum: Bunlar CIA, MOSSAD, MI6’nın, tapınakçıların taşeronu mu? Bu örgütler Türkiye ile ilgili, Türkiye üzerindeki iddia ve hesaplarından vazgeçtiler mi? FETÖ’deki bir takım adamlar ve FETÖ’nün arşivleri bunların elinde değil mi? Nasıl kendinizden çok fazla emin olabilirsiniz.. Kesdizani’lerin “gizli orduları” gibi, FETÖ’nün, “derin bağlantılı, profesyonel askerleri” yok mu sanıyorsunuz. Bir takım iltisaklı adamlara ulaşmanız çok mu kolay sanıyorsunuz. Adamlar bazı iş adamlarına eş vermiş. Bazı iş adamlarının kasaları, bilgi işlem, muhasebe hepsi bunların elinde. Kimi kredi, kimi gizli ortaklık yolu ile bunların doğrudan ya da dolaylı kontrolünde. Bu işi basite almamak gerek. Tabi ki, umutsuz da olmamak lazım. Ağır bir darbe yedikleri ve belli bir ölçüde deşifre oldukları ve halk desteğini kaybettikleri bir gerçek.

Bu iş burada yetmeyecek, yarın da devam edelim.

Selam ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 904 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar