Ahmet Taşgetiren
Koronavirüs sınavları
“Çocuk hasta olursa huyu değişir” diye bir söz var ya, salgın gibi bir zorlu süreç de insanları başka varlıklar haline getirebiliyor.
Şöyle bir bakalım hangi alanlarda sınandık - sınanıyoruz:
65 YAŞ SINAVI
Dendi ki bu virüs bağışıklık sistemi zayıf olanları daha çok vuruyor, yaş ilerledikçe bağışıklık sistemi zayıflıyor, onun için 65 yaş üzerindekiler dikkat etsin, virüse yakalanmasın, bunun için de bulaşma alanlarına çıkmasın. Amaç ne? Yaşlıları hastalıktan korumak. Neler oldu? 65 yaş yaşlılık yaşı değildi bir, pek çok 65’li yaş insanı çalışıyordu iki, eve kapanma psikolojisi yaşlı insanlar için belki de bağışıklığın psikolojik temellerini sarsıyordu üç… Onun için onları evde tutmak zor oldu.
Sonra medyanın “65 yaş avı” başladı. Bizde medya bu tür avlara meraklıdır. Üst otorite bir kesimi hedef aldı mı medya durumdan vazife çıkartır, kameraları seferber eder, mesela “başörtülü öğretmen avı”na çıkar, mesela “sakıncalı adam avı”na çıkar, mesela “65 yaş avı”na çıkar.
Medya ava çıkınca, vatandaş arasından da “sayın muhbir vatandaş”ların türemesi gecikmez. “Bak işte orda da var, onu da çek!”
Sayın muhbir vatandaşların yanında, sokakta yakaladığı 65’lileri hesaba çekenlerin türemesi de gecikmez. 65’li diye tahmin ettiklerini taciz edenler çıkar.
65’lileri korumak için gösterilen duyarlılık birdenbire mahiyet değiştirip, “65’lilerin virüs yayıcısı” gibi algılandığı bir zihin çarpıklığına dönüşür. Hükümet “Yanlış anlaşıldı, onlara saygı göstermek gerekir” noktasına gelinceye kadar da iş işten geçer.
Bu sınavın bir başka boyutu, birçok Batı ülkesinde gözlendiği gibi, bulunduğu yerde unutulmaktır. Evde yalnız unutulmak, huzur evinde unutulmak. Unutulmanın en dramatik göstergeleri, ölümlere günler sonra tanık olmak ve yataklardan yaşlı cesedi toplamaktır.
Bencilleşmenin derinleşmesi oranında -ki aile olmaktan kaçınma halleri bundan kaynaklanıyor- yaşlılık dönemleri insanları çok daha derin travmalara maruz bırakacak gibi görünüyor. Bunda, gençlik dönemlerini bencillik anaforu içinde geçiren insanların -ki dünya bunu yaşıyor- yaşlılık dönemlerinde girdiği bedel ödeme sürecinin de etkisi olacaktır.
Ayrıca emeklilik sonrası uzun yaşamanın, doğurduğu sosyal güvenlik problemleriyle, uzun zamandır ekonominin gündeminde “yük” bağlamında değerlendirildiği biliniyor. O yüzden de salgın sürecinde yoğun bir yaşlı ölümünün “işe yarayacağı”, onun için de bazı hükümetlerin “Darvin’in tabii seleksiyonu”na misyon yüklediği yaklaşımları medyada tedavül ediyor.
“Gücü kutsayan insanoğlu nerelere savrulur?”un örnekleri bunlar.
Çocuğun yük olarak telakki edilmesi ve bu yüzden doğmadan önce rahimde katledilmesi durumlarını tartışmaya başlamadık henüz. Kim bilir bir başka travmada da onu tartışırız belki.
İnsanoğlu, kendi yaptıklarının bedelini ödeyecek nasıl olsa. Bu bölümü şu Kur’an ayeti ile tamamlayalım:
“İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.” (Rum suresi, 41)
AHLÂK SINAVI
Trafikte normal şeridinde ilerleyen sürücü, yanından on kişi emniyet şeridinden geçse, “Ben aptal mıyım?” sorgulaması içine girer, 30 kişi emniyet şeridinden geçtiğinde 31’incisi kendisi olur.
Virüs çıkıp “marketler yağmalanıyor” haberleri dolaşmaya başladığında da herkesin içindeki canavar harekete geçer. Hele bir yerlerde para – mara dağıtılıyorsa, içteki canavar her şeyi tepeleyecek hale gelir. Maske karaborsası olur, tapon kumaştan maske üretilir, market fiyatlarında uçuşa geçilir.
EKONOMİ SINAVI
Virüsün sağlık alanındaki tahribattan daha büyüğünü ekonomik alanda yapacağı herkesin ortak kaygısı. 1929 bunalımı zikrediliyor örnek olarak. Ekonominin dibe vurduğu, çarkların durduğu, işsizliğin kasıp kavurduğu ortamlarda insan… Bir iş başvurusu için insanların birbirini ezdiği durumlar… O sınav nasıl aşılır, tasavvuru bile ürkütücü.
HER ŞEY KÖTÜ DEĞİL
Sınavda dökülenler olur, çok olur. Kimi insan içinden dökülür, dıştan bir şey yapamaz. O da ihtimal dahilinde. Ama sınavdan yüz akı ile çıkanlar da olur. Yaşlı komşusunun kapısını çalan, gidip onunla zamanı paylaşan, ihtiyacı varsa gideren…. Gecesini gündüzüne katıp bir insanın daha nefes almasına yardımcı olan… Bir insana daha iyilik taşıdığı için mutluluk duyan…
Bunlar da var, insan oldukça var olacak ve bunlar iyi görüntüler. Bakalım ekmeğin aslanın ağzında olduğunda ve onu paylaşmak gerektiğinde ne yapacağız? İnsan kalmak asıl o zaman önemli.