Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Libya’dan İdlib’e!

Ankara Hafter’e vuruyor, Şam İdlib’e! Hafter’in ayağına basıyorsunuz Esad “Ah!” diyor.

Ankara’nın münhasır bölge çıkışı Doğu Akdeniz’deki dengeleri altüst etti. Avrupa düğmeye basınca Yunanistan, Yunanistan düğmeye basınca Kıbrıs Rus Kesimi harekete geçiyor.

Bazı Alman gazeteleri, AB’nin Türkiye’ye 2020 için öngörülen mali yardımlarda yüzde 75 oranında kesinti yapacağını yazdı. Kararın gerekçesi ise Suriye’ye askeri operasyon ve Doğu Akdeniz’deki doğal gaz gerginliği olduğunu öne sürdü. DW’nin haberine göre AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell bu konuda Avrupa Parlamentosu’na bir mektup gönderdi. 

Öyle görülüyor ki, bu politika ABD, AB ve İngiltere’nin üzerinde uzlaştıkları bir konu. Suriye yönetimi de bundan cesaret alıyor. Ve Rusya da bu politikaya destek veriyor.

Görünen o ki, Rusya Türkiye ile ilişkilerini kesmeden, bölge ile ilgili konularda masada olmak istiyor ve Akdeniz’de kendine güvenlikli başka bir üs bulmadan da Suriye ile ters düşmek istemiyor.

Bölgeyi yakından izleyen dostlardan aldığım bilgilere göre, son günlerde Halep’in batı kırsalındaki çeşitli noktalara Rusya, rejim güçleri ve bölgedeki kontrol dışı unsurlardan bölgeye yönelik giderek artan bir saldırı var. Rus TV’leri de bu haberi anında veriyor. Son birkaç gündür yine Rus uçakları bölge üzerinde daha sık görüldü. Rus savaş uçakları Dar-et İzze ve çevresini bombaladı. Arkası arkasına nokta atışlarla aynı yerin vurulması yanında bölgedeki stratejik hedeflere de saldırılar yapılıyor. Görünen o ki, ilk hedefleri M4 ve M5 karayolunu alıp Halep - Lazkiye bağlantısını güvene almak. İkici hedef tarım ve ticaretin kalbi İdlib’i ele geçirmek. Üçüncü hedef yılda 2 milyar Dolar mal girişi olan Bab-el Hava kapısını ele geçirmek.

Bu sırada sayısı 3-4 milyonu bulan mültecilerin bir kısmını sözde “af” ilan ederek, sonradan intikam almak üzere rejime entegre etmek. Rejime boyun eğmeyen, muhalif milyonlarca insanı da Türkiye’ye sürgün etmek ve bu şekilde Türkiye’de iç siyaseti karıştırmak üzere bir baskı oluşturmak. Erken seçime neden olabilecek düzeyde bir siyasi kriz çıkarsa ve seçimde yeni hükümet gelirse, Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı bölgesini boşalttırmak.

Bu arada; SDG / PYD çevreleri, Irak ve Suriye’nin bölünerek federatif birer devlet olmaları halinde Federal Suriye kuzeyde bir Kürt devletine izin verirse, ABD de bu plana “Evet” der diye düşünüyorlar. Suriye bu kararı yalnız başına vermeyecekti elbette. ABD, İngiltere, Fransa, Rusya yanında İran’ın da onayı gerekecekti. Aslında İran da Irak ve Suriye üzerinden bir Şia koridoru oluşturmak istiyordu ve Suriye bu senaryoyu da kendi lehine kullanacağından emin olursa bunda tereddüt etmeyebilirdi. Suriye bu noktadan sonra Türkiye korkusunu her zaman aklının bir yerinde muhafaza edecektir. Geçmişte de zaten karşılıklı bir güvensizlik vardı. Soğuk savaş yıllarında da Suriye Türk solu, PKK ve DHKP-C için hem güvenilir bir liman oldu.

Bölgeden gelen son haberlere göre Şam rejiminin destekçisi Rusya, gece saatlerinde ateşkes bölgesinde yer alan Halep’in batısındaki ilçe ve köyleri savaş uçaklarıyla bombaladı. Bir çiftlikte aynı aileden ikisi çocuk dört sivil hayatını kaybetti.

Mevsim kış. Henüz güvenli bölgede yerleşim yerleri açılmış değil. Yeni göç dalgası konusunda herkesin kafası karışık. Bölgedeki Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanından kontrol altına alınan bölgeye bu insanlar yönlendirilemezse, Türkiye’ye yönelik yeni bir göç dalgası, batıda da ağırlığını hissettirebilir. Suriye içindeki güvenli bölgeye yeterli destek sağlanamaz ise bölgede kurulan düzen de bu durumdan ciddi anlamda olumsuz yönde etkilenebilir. 

Bu arada İdlib›de ateşkesin başlamasıyla Rusya, sivillerin tahliyesi için 3 yeni kontrol noktası açtı. Ancak bu durum temel sorunu çözmüyor. Var olan trajedinin hafifletilmesine sebeb oluyor. Bir bakıma ölümü gösterip hastalığa razı ediyorlar. BM ve uluslararası örgütler ve ülkeler sessizliğini koruyorlar. Arap Birliği de aynı şekilde gelişmeler karşısında sessizliğini koruyor.

Bölgedeki Türkiye karşıtı unsurlar, Suriye krizini Türkiye’ye karşı kullanmak istiyorlar.

Bölgeden gelen haberlere göre, Suriye’deki rejim karşıtı silahlı gruplar, İdlib›in doğu kırsalında karadan ilerlemek için saldırı başlatan rejim güçlerini püskürterek, 2 tepeyi ele geçirdi arkasından da olanlar oldu. İç göçle nüfusu 4 milyona ulaşan İdlib›in merkezi, 2015’te muhaliflerin kontrolüne geçmişti. O günden beri de rejimin en yoğun hedef aldığı bölgelerin başında geliyor.

Türkiye, Rusya ve İran’ın 4-5 Mayıs 2017’deki Astana toplantıda İdlib Lazkiye, Hama ve Halep, Humus kuzeyi, Şam’daki Doğu Guta ile güneydeki Dera ve Kuneytra olmak üzere 4 ayrı “Gerginliği Azaltma Bölgesi” oluşturulmuştu. Ancak rejim ve İran destekli gruplar tarafından, ateşkes ilan edildiği 4 bölgeden İdlib hariç kalanları, Rusya’nın hava desteği sayesinde ele geçirdi. Saldırılardan kaçan yüz binlerce sivil, kuzeyde Türkiye sınırına yakın bölgelere göç etti.

Rusya’nın, Türkiye’yle 17 Eylül 2018’de vardığı Soçi mutabakatından sonra da saldırılar devam etti. “İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi”ni hedef alan Rusya, rejim ve İran destekli gruplar, 2019 başından bu yana Türkiye sınırı yakınlarına, yaklaşık 1 milyon 300 bin sivilin göç etmesine sebep oldu. Bombardımanlarda 1.600’den fazla, aralarında kadın, çocuk, yaşlı ve hastaların da olduğu sivil hayatını kaybetti.

Bölgede bunlar olurken, Libya konferansı için Berlin’e hareketinden önce Erdoğan, “DEAŞ ve El Kaide gibi terör örgütlerinin Libya’da tekrar zemin kazandığına da şahit oluyoruz. Darbeci Hafter’in pervasız saldırıları karşısında uluslararası toplum maalesef gerekli tepkiyi bugüne kadar göstermemiştir” dedi. İlginç değil mi? Hani ABD bölgeye DAEŞ ile mücadele için gelmişti. Onun için PYD ile işbirliği yapıyordu. Anlaşılan DAEŞ ve El Kaide’den Sina’ya atanan teröristler, Mısır üzerinden Libya’da, Mısır üzerinden Güney Sudan’da yeni görevlerine başladılar. Fergana Vadisine tayin edilenler herhalde mevsim şartlarının uygun hale gelmesini bekliyorlardır.

Şu günlerde Lübnan, Suriye, Irak’ta yeniden olayların başlaması, İran ve Libya’daki hareketliliğin sanki aynı merkezin işi gibi gözüküyor ve görünen o ki, bu hareketliliğin hedefinde Türkiye de var!

Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 1058 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar