Mehmet GÖKTAŞ
Müslümanlar Siyonizm'i hedef aldığı an kurtulacaktır!
Lübnan Hizbullah'ının israile operasyon düzenleyerek kısa süre önce uğradığı saldırının intikamını alması ve bölgedeki diğer İslamî örgütlerin bunu sevinçle karşılaması Ortadoğu için, hatta bütün bir İslam dünyası için yeni bir ümit ışığı olacaktır.
Çünkü Müslümanların bugün bir birleriyle savaşmayı bırakması, ortak düşmanları olan Siyonizm'i kendilerine hedef almaları kurtuluşları için tek yoldur.
Rabbimiz bizlere “Düşmanlık ancak zalimleredir”(2/193) diye bir hedef göstermiştir.
Hiç şüphe yoktur ki, bugün İslam âleminin en büyük düşmanı Siyonizm ve onu temsil eden israil terör devletidir ve zalimin ta kendisidir. İslam coğrafyasının ortasında bir urdur, paslı bir hançerdir, emperyalizmin temsilcisidir.
Son yüz yıl içerisinde bu coğrafyada işlenen bütün zulümler doğrudan ve dolaylı olarak bu terör devletinin güvenliği içindir.
Bu kadar açık ve net bir hedef dura dura Müslümanların bir birlerine düşmesi kadar acı ve utandırıcı bir durum olamaz.
Bir birleriyle uğraşan, birbirleriyle boğuşan Müslümanlar tarih boyunca iflah olmamışlar, hep kaybetmişlerdir.
Özellikle son zamanlarda yaptığım konuşmalarımda örnek olarak Osmanlı Beyliği'ni veriyorum. Selçukluların dağılmasıyla birlikte Karamanoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları, Aydınoğulları, Karesioğulları, Saruhanlılar, Ramazanoğulları, Dulkadiroğulları gibi yirmiye yakın beylik ortaya çıkmıştı. Bu beyliklerden birisi de küçücük Osmanlı Beyliği idi. Bilindiği üzere bunların hepsi kısa zamanda silinip gittiler, sadece Osmanlı Beyliği büyük bir cihan imparatorluğu oldu ve altı yüz yıl yaşadı.
Osmanlı Beyliği'nin bu şekilde büyüyüp uzun ömürlü olmasının sebebi birilerinin abarttığı gibi öyle kutsallığından vs. değildi. Çünkü Osmanlı Beyliği Bizans'a sınırdı, Bizans'la boğuşuyordu. Kâfirle savaşanın, zalimle boğuşanın bir ayrıcalığı, bir dokunulmazlığı oluşuyordu, dolayısıyla bir meşruiyeti, bir bereketi ortaya çıkıyordu, böyle birisini arkadan vurmak çok kötü bir şeydi.
Diğer beylikler ise hep bir birlerine sınırdı, her birinin etrafı kendisi gibi Müslüman beyliklerle çevriliydi, ister istemez bir birleriyle savaşıyorlardı, iflah olmayacakları belliydi.
Lübnan'daki Hizbullah'ın son eylemi bu açıdan çok önemlidir. Eğer bu tavrını devam ettirir ve bir de Suriye'deki iç savaştan çekildiğini, hiçbir İslami gurupla çatışmayacağını, tek hedeflerinin israil terör devleti olduğunu ilan ettikleri an çok şey değişecektir.
Zaten Hizbullah'ın daha önce İslam dünyası tarafından el üstünde tutulması, sevilmesi, mezhep farkı gözetmeden nice evlerin Hasan Nasrallah'ın posterleriyle süslenmesi bundan dolayı değil miydi?
Peki, bu görev sadece Hizbullah'a mı düşüyor? Suriye'de birbirleriyle savaşmakta olan bütün guruplar bununla mükellef değil midir?
Onlar da bir birleriyle savaşı bırakıp güçlerini terör devletine yönelttikleri an bu ümmetin kurtuluşu başlamış demektir.
Bunun kolay olmadığını biliyorum. “Sadece terör devletiyle savaşacağını söyleyecek ve bunu yerine getirecek olan bir camiaya diğerleri arkadan vurursa ne olacak?” gibi birçok soru sorulabilir.
Fakat şurası unutulmamalıdır ki; israil terör devletiyle savaşmakta olan birilerini arkadan vuranları bu ümmet ebediyen unutmaz ve affetmez.
Bütün bunları söylerken elbette başta Filistin, Lübnan ve çevredeki Müslümanların Siyonist terör devletiyle durmadan savaşmasını ve bundan dolayı katliamlara uğramasını istemiyoruz. Bizim gibi bölgeden biraz uzakta olan Müslümanlara kolay gelebilir. Bizler asla hiçbir Müslümanın ayağına diken batmasına razı değiliz.
Bizim söylediğimiz şudur; “Düşmanlık ancak zalimleredir” ilahi ilkesini ayakta ve canlı tutmak, hedef şaşırmamak ve hiç olmazsa bundan sonra namluları tekrar Müslümanlara doğrultmamaktır.
Bu kural bugün sadece orta doğuda savaşmakta olan İslam ülkeleri ve guruplar için değil en ufak camialar, vakıflar ve dernekler için de geçerlidir; Bir birleriyle boğuşan, birbirleriyle didişen cemaatler, guruplar asla büyüyemezler, gelişemezler, yok olup gitmeye veya güdük kalmaya mahkûmdurlar.
doğruhaber