Mustafa Kemal'in Askerleri

Pardon, demokratik hukuk devleti ilkesinin çiğnenmesi değil miydi sorun?

Fikir ve ifade hürriyetinin ihlali değil miydi?

Devlette ‘Tek Adam’ anlayışının hakim kılınması değil miydi?

Meşru siyasi muhalefetin kriminalize edilmesi değil miydi?

Milletin kutuplaştırılması değil miydi?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını muhakkak Ekrem İmamoğlu’nun almasını, AK Parti’nin muhakkak irtifa kaybetmesini, CHP’nin muhakkak irtifa kazanmasını gerektiren şeyler bunlar değil miydi?

 

Öyle demiyor muydunuz?

Madem öyleydi; o halde İmamoğlu’nun / CHP’nin 23 Haziran seçiminde elde ettiği başarıyı niye Twitter’da -hepsi de TT olan- “Atatürk”, “Mustafa Kemal Atatürk”, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” etiketli mesajlar paylaşarak kutladınız?

Sevincinizi, heyecanınızı, coşkunuzu bu şekilde ifade etmenizin mantığı ne?

Ne alâka?

Mustafa Kemal’in iktidarda olduğu yıllar Türkiye’de özgürlükçü demokrasinin, insan haklarına saygının, hukuk devleti ilkesine bağlılığın tavan yaptığı yıllar mıydı size göre?

O zamanki tek parti rejimini, hatta tek adam yönetimini en ileri demokrasi olarak mı görüyorsunuz?

Her türlü muhalefetin vatana ihanet diye damgalanıp idamla cezalandırıldığı İstiklal Mahkemeleri’nde hukukun üstünlüğünün kitabı yazıldı diye mi düşünüyorsunuz?

Basında iktidara eleştirinin “e”sinin yer almasını imkânsız kılan Takrir-i Sükun Kanunu sizce düşünce özgürlüğünün öbür adı mıydı?

“Tek Adam”, “Ulu Önder”, “Ebedî Şef” kültü ne ara özgürlükçü demokrasinin referansı oldu?

‘Ama o dönemin olağanüstü şartları…’ derseniz, ‘Ama bu dönemin olağanüstü şartları…’ diyene bir şey deme hakkınız kalır mı? 

Bir soru daha:

Eskiden irticayla mücadele adı altında toplumun büyük bir kısmını öcüleştirme furyalarında yaptığınız gibi  “Mustafa Kemal’in askerleri” olduğunuzu haykırarak toplumun kutuplaştırılması meselesinin çözümüne nasıl bir katkıda bulunacağınızı umuyorsunuz?

Yoksa, ‘Kutuplaşma; asıl şimdi!’ mi demeye çalışıyorsunuz?

Belki de bu ülkede herkesin Mustafa Kemal’e asker olması gerektiğini, olmayanların da bir şekilde ‘oldurulacağını’ ve toplumsal kutuplaşma meselesinin böyle çözüleceğini anlatmaya çalışıyorsunuzdur; ama o zaman da bütün vatandaşları tek tipleştirmeyi savunmuş oluyorsunuz; totaliter bir rejimden yanasınız yani.

Efendim?

‘Yok, yeni bir kurtuluş savaşı veriyor olmamız bakımından…’ gibi şeyler mi geveliyorsunuz?

Anladım, ‘Pontus projesine geçit yok!’ gibi bir şey.

Yine başa döndük farkındaysanız; neydi AK Parti iktidarıyla derdiniz?

***

Klasik CHP’li refleksiyle karşı karşıyayız.

Kolayca değişebilecek bir şey değil bu.

‘Partideki değişime ayak uydurmakta müşkülatı olan taraftarların tavrı’ ile sınırlı bir mesele de değil.

İmamoğlu da seçim sonucu belli olduktan sonraki ilk konuşmasında -Beylikdüzü’nde binlerce taraftarına hitap ederken- kendini tutamayıp “Atatürk Cumhuriyeti” vurgusu yaptı; cumhuriyet bir şahsa bağlanabilirmiş veya bir şahsa bağlanan cumhuriyet cumhuriyet olabilirmiş gibi…

Konuşmada ağırlık özgürlük ve demokrasi, sevgi ve barış mesajlarındaydı; ama en büyük, en coşkulu, en çarpıcı tezahürat “Atatürk Cumhuriyeti” vurgusu üzerine koptu; o savaşçı tezahürat işte: “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!”

Nereden baksan tutarsızlık.

Alıştığımız için normal karşılıyoruz, ama aslında çok acayip bir şey.

Bu yazı toplam 1120 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar