Selâhaddin Çakırgil
NATO’nun bencilliği, Rusya’ya altın fırsat
Rusya, tarihi boyunca herhalde hiç bu kadar büyük fırsatlar yakalayamamıştı. Sıcak denizlere inmek idealinde, önündeki en büyük engel olarak Osmanlı Devleti’ni görüyor ve onu devamlı zorluyordu. Osmanlı da üzerindeki Rusya tehdidi ağırlaştıkça, kendisini koruyabilmek için Avrupa devletlerine doğru daha bir yakınlaşıyordu. Son 300 yılımız bu yakınlaşma örnekleriyle doludur.
Ama Rusya, kendisinin o idealine engel oluşturan güç odağını bugün olduğu gibi dört bir tarafından hiçbir zaman kuşatamamıştı.. Sadece kuzeyden Balkanlar, Karadeniz ve Kafkaslar’dan bir tehdit kaynağı oluşturuyordu. Bugün ise Rusya, doğu’dan İran’la tam bir işbirliği yaparak ve güneyden de Suriye’yi -ve kısmen Irak’ı da- 50 yıl öncelerdeki etkisinden çok daha güçlü şekilde, kendi askerî nüfuz alanına dönüştürerek, Türkiye’yi fiilen kuşatmış bulunuyor.
***
Bu ilginç tablo oluşurken, İran da, tarihinde hiç olmayan şekilde Rusya’yla kolkola girerek, dünün Osmanlı hâkimiyetindeki coğrafyalarda, Rusya gölgesinde, bilinen bazı itiqadî ve sosyo- kültürel dinamiklerden de faydalanarak kendisine bir etkinlik alanı açabileceği hayaline dalmış gözüküyor. ‘Tarihte hiçbir zaman Doğu Akdeniz’e ulaşmamıştık, bugün artık İran, Irak ve Suriye üzerinden Doğu Akdeniz’deyiz’ diye açıkça gururlanan etkin İran makamlarına, en üst sorumlu olan Ali Khameneî’nin dış siyasetteki başdanışmanı -İran’ın eski Dışişleri Bakanı- Ali Ekber Velayetî de 21 Şubat günü, ‘İran ve Rusya arasında daha önce görülmemiş bir işbirliği var. Bu işbirliği sadece Suriye ile sınırlı kalmayacak, Irak, Lübnan ve Yemen’de de sürecek’ ifadeleriyle katıldı. Velayetî, Şubat başında Moskova’ya yaptığı ziyaret esnasında da, gazetecilerin, ‘İran, Rusya, Suriye ve Hizbullah arasında bir ittifak oluşturulması ihtimali’ yönündeki sorusunu, ‘Elbette, ideal olan bu. İran bölgesel meselelerde Rusya’yla stratejik bir işbirliği yürütüyor. Böyle bir ittifak oluşturulması için gereken önşartlar hazırlanmış durumda.’ diye cevaplamıştı.
***
Bu tablo, NATO dünyasının bencilliği ve müttefiklerini kendi menfaatleri gerektirdiğinde satmasının en çarpıcı örneği olarak ortaya çıktı.. NATO Rusya’ya tarihî fırsatları bir altın tepsi içinde sundu. Türkiye’nin NATO üyeliğinin de sadece NATO dünyasına hizmet için olduğu bir daha gösterilmiş oldu.
Rusya da, NATO dünyasıyla işinin olmadığına onları ikna etti ve onların yüreklerindeki İslam korkusunu kendisi için fırsata dönüştürdü. Putin böyle bir fırsatı niye kaçırsındı?
***
Bir Hüsn-i Hitam ve Hüsn-i Şehadet: 45 yıllık dostum Mahmûd Algın Hoca, 22 Şubat akşamı vefat etti ve dün Sahra-y’ı Cedîd Camii’nden, öğle namazından sonra kılınan cenaze namazını müteakib, Karacaahmed Mezarlığı’nda toprağa tevdi olundu..
O, maddî varlığının çamurunda kalmamak dikkatini taşıyan kaliteli insanlardan birisiydi. Tâbûtu, yetişmelerinde bir ömür boyu emek verdiği talebelerinden büyük bir kitlenin omuzunda taşınırken, güzel bir hüsn-i hitam (güzel bir son) tablosu oluşturuyordu..
Onun hocalarından ve sonra da öğretmenlik yıllarındaki arkadaşlarından pek çok seçkin isim de vardı son yolculuğuna uğurlanışı sırasında.. Bunlar arasında yer alan Yûsuf Karaca, Hulûsî Özkul, Emrullah Hatiboğlu gibi hocalar da yaptıkları kısa konuşmalarla bu aziz insanın meziyetlerini dile getirdiler. Emrullah Hatiboğlu’nın yaptığı kısa, özlü konuşmada, abartılı ‘hüsn-i şehadet’ ifadelerinden kaçınılması gerektiği yolundaki hatırlatması çok yerindeydi. Çünkü, genelde, cenaze namazı sırasında, bilen-bilmeyen herkesten, ‘Merhûmu nasıl bilirsiniz?’ sorusuna ‘İyi biliriz’ gibi ‘hüsn-i şehadet’ ve ‘hakların helal edilmesi’ talebine de ‘Helâl olsun..’ cevabının alınması artık sıradan bir şahitliğe dönüştü.
Mahmûd Hoca’nın cenaze namazı, oğlu Faruk Algın tarafından kıldırıldı..
Mahmûd Algın kardeşime, çıktığı bu ebedîyet yolculuğunda hayırlar ve rahmetler diliyorum.
stargazete