Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Nereden nereye!

 

Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz! Sonunda olmaz denen oldu ve Cenevre’de ABD ve İran el sıkıştı..

Amerika Başkanı Obama, İran ve Cenevre Konvansiyonu arasında sağlanan nükleer anlaşmayı savunurken; Netanyahu anlaşmayı “tarihi bir hata olarak” niteledi ve özel temsilcisini Washington’a göndererek nihai anlaşmanın daha da sertleştirilmesini istedi.
Aslında bunun anlamı şu: Eğer bu anlaşma İsrail’in varlık ve güvenliğine hizmet etmeyecekse, İsrail bu anlaşmayı, ilk fırsatta inceldiği yerden kopartacaktır.. Bu batılılar ve İsrail için zor bir iş değil.. Bu sadece zaman kazanmak ve İran’ın Irak, Suriye ve Arap dünyasına yoğunlaşmasını sağlamaya yönelik bir taktik olabilir. Şimdi, Şii-Sünni sorunu ve bunu tetikleyecek gelişmeler konusunda yakın takipte olmak gerek..

İran’da yeni bir dönem başlıyor.. Ambargonun ve İran yönetiminin kayıtdışı petrol satışının sona ermesi ile kamu maliyesi ve piyasanın kayıt altına alınmaya çalışılması, ülkede iç dengeleri ciddi bir şekilde sarsacağa benziyor. Ve tabii İran yönetimin ülke dışındaki yatırım ve paralarının kayıt altına alınması da ayrı bir sorun..

Bu işin bir başka boyutu da İran yönetiminin savaş baskısı altında sınırladığı özgürlüklerin hayata geçirilmesi ile ülkede yaşanacak sosyal dönüşümün ülkede nasıl bir değişime yol açacağının bilinmemesi.. Ve tabii aynı sorun muhafazakarlar ve yenilikçiler arasında sebeb olacağı tartışmalar.. Bu işin ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel yansımaları olacak..

Bu işin bir de Irak’a yansıyan yönü var..
Herkes işin İsrail boyutu ile ilgili.. İsrail konusunun bundan sonra çok fazla gündeme gelmeyeceğini düşünüyorum. İran yönetimi İslam dünyasının dikkatini, ilgisini ve desteğini çekmek konusunda radikal mesajlar verebilir, ama bunun pratik bir sonucu sözkonusu değil..

İran’daki bu değişiklik en çok Irak, Körfez ülkeleri ve diğer Arap ülkelerinde etkisini gösterecek. Bana kalırsa Şii-Sünni tartışması keskinleşecek. Selefi ve Şiiler arasındaki söylem daha da sertleşecek.. Bunun ilk etkisini Suriye ve Irak’ta göreceğiz..
Cenevre görüşmeleri sürerken, Ankara’nın Rusya ile yakın ve sıcak ilişki kurması, Şanghay Birliğine katılma konusundaki arzu beyanı boşuna değil.. Barzani’nin Diyarbakır’a gelmesi ve BDP ile yakınlaşması önemli..

İran’ın ABD’ye yaklaşması, Rusya ve Çin’de de hareketliliğe sebeb oldu..
Irak’ta yakın gelecekte önemli gelişmeler olabilir. Tabii önce İran’ın bundan sonra atacağı adımı görmek gerek..

İran Irak üzerinden Türkiye’yi test etmek isteyecek.. Türkiye ile mutlaka masaya oturma ihtiyacı duyacak..

Şunu da görmek gerek, bu işbirliğini ne ABD’deki güç merkezleri tam olarak içine sindirdi, ne Avrupa ve ne de İsrail. Aynı şekilde bu gelişme İran’ın iç dengelerindeki taşları da yerinden oynattı. İran’da herkes bu gelişmeden memnun değil.. Arap yarımadası, Irak, Suriye, Rusya, Çin herkes bundan sonra ne olacağını görmek istiyor..
İlk aşamada Ruhani yönetimi için bu durum diplomatik bir başarı. İran dışişlerine göre bu durum “Cenevre Anlaşması, İran’ın Nükleer Programı Etrafında Koparılan Yaygaranın Son Bulmasının Başlangıç Noktası”.

Ülkede yenilikçi, batıya yakın kanat, batıyla inatlaşmanın, gerilim politikasının sona ermesi ile, içeride daha ılımlı bir havanın doğması ve savaş naralarının kesileceğinden umutlu gözüküyor.. Ama muhtemel bir Şii-Sünni geriliminin İsrail’le yaşanan gerilimden daha fazla ülkeye zarar vereceğinden endişe eden birçok İranlı var..

Ruhani ilk tökezlediği yerde onun başına çullanmak için bekleyen bir sürü rakibi olduğunu da unutmamak gerek.. Onun için Ruhani’nin dikkatli bir yol izlemesi gerekiyor.. İran yönetiminin Sünni İslam dünyası ile sorun yaşaması, ülkede iç dengeler açısından batı ve İsraille, ABD ile rekabetten daha fazla rahatsızlık verebilir ve İran’ı daha derin bir yalnızlığa itebilir..

Batı İran’ı mayınlı bir tarlaya çekerek, Sünni dünyası ile çatıştırmak isteyebilir.. Bu İran için tam anlamı ile bir felaket olur.. Batılıların dostluğunun ne zaman ve nereye kadar devam edeceği de belli olmaz.. Yarın batının tavrı değiştiğinde İran batının karşısında bugünkinden çok daha zayıf ve yalnız bir ülke olabilir.. Bu ihtimalin gerçekleşme oranı, İran’ın Batı ile el sıkışırken kimleri karşısına alıp almayacağı ile ilgilidir..

ABD ya da Avrupa ülkeleri bu bölgeye ait devletler değil.. Ama İran ve Türkiye bu bölgede birlikte yaşamak zorundalar.. Birinin diğerine karşı tavrı her iki tarafı birden zayıflatır ve yabancıların emeline hizmet eder..

Türkiye ve İran bugün her zamankinden daha fazla birbirine muhtaçtır..
Zaten önümüzdeki günlerde her iki ülke arasında birçok konuda yakın ve sıcak temaslar başlayacak..

Batı ile yakınlaşma İslam dünyası ile uzaklaşmaya sebeb olacak maceralara kapı aralayacaksa, bu gerçekten bu oyuna alet olanlar için bir felaket sebebi olur..
İran’ın özellikle Irak ve Suriye konusunda izleyeceği politika, bundan sonraki yönelişleri açısından önemli ipuçları verecektir..

Bölgedeki sorunları daha da derinleştiren bir İran yönetimi, kendi içinde dengeleri uzun süre koruyamaz.. Özellikle Türkiye ve Arap dünyasından uzaklaşarak sadece kendisini yalnızlaştırır ve kolay bir lokma haline getirebilir..
Görelim Mevlam neyler.. Selâm ve dua ile..

yeniakit

 

Bu yazı toplam 1264 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar