Selâhaddin Çakırgil
Neşter vurulan bu yaraya, artık merhem de şart..
Son 9-10 yıl içinde, sandık başına gitmekten neredeyse yorgun düşen bir toplum…
Genel ve mahallî seçimler, referandumlar, erken ve tekrarlananları dâhil genel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri… Bu on yılda 7-8 kez sandık ziyareti ve ardından da uygulamaya yeni konulan Başkanlık Sistemi’nin derin düzenlemeleri…
Bu arada, çok kanlı şekilde yaşanan 15 Temmuz 2016 Darbe Hıyaneti ve 200 kadarı general olmak üzere, 15 bine yakın askerin TSK’dan, binlerce ismin Emniyet’ten ve Yargı’dan uzaklaştırılması, binlercesinin yargılanması ve yüzbinlerce kişinin sorgulanması ve 160 bine yakın kimsenin bu son 32 ay içinde kısa veya halen devam eden uzun tutukluluk halleri; onbinlercesinin bu örgütle irtibat ve iltisakı iddiasıyla kamu hizmetlerinden açığa alınmaları veya ihraç edilmeleri…
Büyük çapta tamamlanan yargılamalar sonunda binlerce asker ve sivilin mahkûmiyeti...
Ancak, Darbe Hıyaneti ve etrafında alınan yoğun tedbirlerin sosyal bünyede nasıl bir zehirli hava meydana getirdiği, o rakamların onbinler-yüzbinler halinde ifade edilmesinden bile anlaşılabilir.
***
Dahası, bu Darbe Hıyaneti içinde bilerek veya bilmeyerek bulunmuş onbinlerin- yüzbinlerin kanûnî tâkibat ve soruşturması bile başlı başına bir büyük mesele iken, bu kanunî işlemleri yürüten Yargı kurumundaki 12 bin kadar yargıç ve savcıdan yüzde 40’ının, 5200 kadarının vazifeden uzaklaştırılması ve yeni yargıç ve savcıların tecrübesizlikleri; ya da, bir kısım kemalist-laik-solcu yargı mensuplarının, sırf Erdoğan Yönetimi’ni güç duruma düşürmek için ideolojik hesaplaşma niyeti taşıdığını düşündüren uygulamalar içinde bulunduklarına dair yaygın iddialar...
***
Bu kadar derin ve yaygın bir sanıklar ordusu.. Hattâ, bazı kamu personeli veya gayri resmî kuruluşlardaki bağlıları başına ‘İmam /lider’ olarak çaycı, bekçi durumunda olan kimselerin bile belirlenmesi insana, Alamut Kalesi Şeyhi Hasan Sabbahvarî bir sıradışı Darbe Yapılanması’nın gerçekleştirildiğini göstermeye yetiyor. Böylesi karanlık ve yaygın bir sosyal yapılanmada, halkın inancındaki adâlet ölçülerine göre oluşmamış - kurulmamış bir adâlet mekanizmasının uygulamalarının da bir ayrı mesele oluşturması ihtimali yok sayılamaz.
***
Hem son Genel Seçim ve hem de geçen hafta yapılan mahallî seçimler öncesinde, 15 Temmuz Darbe Hıyaneti’yle şu veya bu şekilde ilişkilendirilerek canları yanan , -belki içlerinde gerçekten mazlumların da olabileceği- büyük kitlelerin ve Pensilvania Şeyhi’nin ve akıl hocalarının ve ülke içindeki bakıyyelerinin ve dışardaki uzantılarının ellerine geçen her fırsatı değerlendirmeye çalışacakları da biliniyordu. Bu bakımdan, son seçim bir mahallî seçim değil, gerçekte Erdoğan Yönetimi’yle, ülke çapında ona karşı olanlar arasında bir hesaplaşma ve bir referandum mahiyetindeydi.
Ama, onca gizli -açık rakip ve hasım kesimlerin gizli-açık ittifaklarına rağmen; yine netice alamadılar ve Erdoğan’a yine baş eğdiremediler. Nitekim, AK Parti tek başına yüzde 45, ‘Cumhûr İttifakı’ olarak da yüzde 53,5 oy alarak, kesin bir üstünlük sağladı. Karşısındaki İttifak ise, yüzde 38 oy aldı.
Ve artık, önümüzdeki 4,5 yılda normal olarak, herhangi bir seçim yok.. Seçimlerde darbe vurmak tehditleri de artık epeyce ertelenmek zorunda..
***
Derin etkileriyle sosyal bünyeyi zehirlemekte olan 15 Temmuz Darbe Hıyaneti’nin içinde yer almış olan asker, polis, yargı mensubu veya büyük para babaları vs. gibi unsurlarını cezalandırılmasında bir görüş ayrılığı yok.. Ama, Başkan Erdoğan’ın ‘Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı hıyanet’ dediği bu hareketin, özellikle de tabanında yer alan yüzbinler üzerindeki kanûnî takibât uygulamaları konusunda, neşter vurulan yaraya artık bir de merhem sürmek zamanının gelip gelmediği yeniden hatırlanmalı değil midir? Ve böyle bir âlicenaplık, sosyal bünyenin rahatlamasına da hizmet etmez mi?