Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Nizip’ten Basra’ya

Nizip adı Tevrat’da ve İncil’de geçen bir şehir. Meşhur Zeugma antik kenti Nizip’in Fırat kenarında bir yerleşim merkezi.

Şimdi Birecik barajının Nizip sahilinde 30.000’e yakın Suriyeli göçmen barınıyor. Suriye’den gelen göçlerle 100.000 olan Nizip’in nüfusu 150.000’i bulmuş.

Nizip Tevrat’ta “sınır şehri” olarak geçiyor. Bir rivayete göre Arz-ı Mev’udun sınırında yer alan bir şehir. Buradan akan sular, Suriye’den geçip, Irak topraklarından Basra Körfezi’ne akıyor. NEDDER’deki konferanstan sonra arkadaşlarla oturup konuşuyoruz da, daha önce Nizip Türkmenler ve Kürtlerin yaşadığı sessiz-sakin bir şehirmiş. Şimdi Araplar da gelince piyasa canlanmış, insanlar sosyal anlamda daha sorumlu hale gelmişler. Şehirde birçok kişi Arapça öğrenmiş. Suriye’den gelenler Türkçe öğrenmişler. Yabancılık kalkmış. Nizip’te ciddi bir güvenlik sorunu da yok.

İnsanlar kendi hallerine bırakılınca bir sorun yok aslında. Birileri ideolojik, politik, mezhebi gayretlerle araya girince işler karışıyor.

Suriye’de, Irak’ta yaşananlar ortada. Mezheb taassubu, kabilecilik ve yabancıların fitne ve fesat operasyonları  her şeyi berbat ediyor. Öfkesi aklından büyük kalabalıklar ajanların elinde oyuncak oluyor.

IŞİD’in 10-15.000 kişilik silahlı bir gücü olduğu söyleniyor. Bunların en az 3000’i Türkiye’den gitme. Aileler bu konuda daha dikkatli olmak zorunda.

Eskiden, hatta Osmanlı döneminde Nizip ve Birecik’te liman varmış. Hindistan, Umman’dan deniz yolu ile gelenler Basra Körfezi’nden, Fırat üzerinden taa buralara gelirlermiş. İnşallah bir gün bu yol yeniden açılır. Ama önce şu mezhepçilik ve kabilecilik fitnesinden bir kurtulmamız gerek.

Hep yazıyorum, Sufi, Selefi, Şii çatışması, Siyonizm tehlikesinden daha tehlikelidir bugün. Birileri bu işi bunun için kaşıyor.

O birileri ölümü gösterip, hastalığa razı etmek, yani bilad-ı İslam’ı kan gölüne çevirip, “ılımlı İslam”a razı etmek istiyorlar. Bugün yaşamakta olduğumuz gerçek bu. Mehdiyet, Mesihiyet, Deccaliyet tartışmaları da bugünkü anlamda ve bu şekli ile bu işe zemin hazırlıyor.

Görünen o ki bugün 4’e bölünmüş bir Irak sözkonusu. Şii Irak, Sünni Irak, Kürt Irak, Türkmen Irak. Bunların hiçbiri Musul olmadan ayakta duramaz. Aslında, mesela Kürtler de kendi içinde dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik ve felsefi anlamda farklı tercihlere sahip.

Irak’ı bölünmeye götüren, bölgedeki istikrarsızlığın asıl sebebi İran’ın tutarsız politikası. Irak bölünürse, kimse rahat yüzü görmez. Irak halklarının birbirlerine karşı kazanacak bir zaferleri yok. Birlikte kazanabilecekleri tek bir zaferleri var. Türkiye birliği savunuyor. Suudiler ve İran ile birlikte İsrail, ABD, İngiltere, Fransa, Rusya istikrarsızlığın asıl sorumluları.

Tabii ki, şeytanın varlığı günah işlememizin bahanesi olamaz. ABD, İsrail kışkırtıyor diye biz de birbirimize girmeyelim. Bu kafa ile yarın Sünniler Sufi-Selefi diye, Şiiler Kum-Necep diye ya da Şiisi, Kürd’ü, laik-İslamcı, ılımlı-radikal diye birbirine girer. 

Sünni Araplar, Şiilerden intikam almak ve Musul’u Kürtlerden kurtarmak için IŞİD’e destek verdiler. IŞİD de bu dengeler üzerinde kendine bir rol tayin etti.

Bana kalırsa bu süreç sancılı bir süreç olsa da, bazı gerçeklerin anlaşılması için önemli bir fırsat oluşturdu. Göreceksiniz Türkiye bölgede barış ve istikrarın, refahın örgütlenmesinde anahtar ülke olacak. Bu süreç hem Suriye ve hem de Irak’ın geleceği açısından çok belirleyici bir rol üstlenecek. Birilerinin evdeki hesabı çarşıya uymayacak. Hatta Türkiye’de barış ve istikrarın korunup, güçlendirilmesi için iktidarın elini güçlendirecek. IŞİD kalıcı olamaz. Hatta bu yaşananlar bölge halkları ve dünya açısın dan bazı gerçeklerin daha iyi anlaşılması için uygun bir zemin oluşturacak.

Bu iş bir şekilde patlayacaktı. Sonunda patladı. Şimdi İran, Suudiler, Suriye düşünsün. Sel gidecek kum kalacak. O zaman görürüz bazı ülkelerin süreçte nasıl müfsit bir rol üstlendiklerini.

Birkaç gündür, Antep, Urfa bölgesindeyim. Halfeti, Suruç dolaşıyorum. Buradan son bir not. Cumhurbaşkanının Sisi’yi kutlamasına büyük bir tepki var. “Esed’i de kutlayacak mı” diye soruyorlar. Biliyorsunuz, Gül’e hemşerileri de tepki gösterdi. Siyasete veda ederken, kariyerini bu şekilde lekelemese idi. Protokol kuralları diye cumhurun vicdanını incitmeseydi. Selâm ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 948 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar