Selâhaddin Çakırgil
Ortadoğu’da herkesin eli herkesin cebindeyken
Geçen hafta Amerikan CNN International, ‘Suriye’de kimler savaşıyor’ başlığıyla bir grafik yayınlandı.
Grafiğin ortasında DAİŞ vardı, ortak düşman olarak.. Türkiye, USA, Suudî, İran, Suriye, Rusya, ve değişik örgütlerrin herbirisi de DAİŞ’e düşmanlık noktasında birleşmişlerdi. Ancak bu savaşan güçlerin birçoğunun birbiriyle de derin ihtilafları vardı.
***
Bıçak kemiğe dayanınca, Türkiye’nin 10 gün kadar önce, Cerablus üzerinden -ve ‘Suriye’nin toprak birliğinin korunması’ konusuna vurgu yaparak- Suriye topraklarına girmesi belki de gecikmiş bile sayılan bir harekât idi. Çünkü, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’yle olan 900 km’lik sınır boyunca, emperyalist güçler tarafından son üç yıl içinde daha bir güç haline getirilen ve PKK uzantısı PYD’ye va’dedilen yeni bir devlet kurulması projesi sözkonusuydu.
Ama Türkiye bu harekâtı, ‘15 Temmuz Darbe Hıyaneti’nden önce yapmaya kalkışsaydı, hem de çoğu, o sınırlardaki kuvvetlerin başında bulunan generallerin öncülük ettiği o darbe hıyaneti içindeki kumandanlarla, savaş pilotlarıyla nereye varılırdı?
Ama, Türkiye’nin toprak genişletmek derdinde olduğu iddiası hem bölge ülkeleri için, hem de emperyalist güçler için bir korku kaynağı oldu. Çünkü, Osmanlı’dan sonra oluşturulan Ortadoğu haritasında, İsrail rejimi dışında temel bir değişiklik olmamışsa da, mevcud tablo, emperyalistlerin tahakküm planlarını ve menfaatlerini tehlikeye atması, elbette yeni entrika ve düşmanlıkları da getirecekti, tabiatiyle..
***
Türkiye işte böyle netâmeli bir konuya, yıllarca bekledikten sonra, hem de bir askerî darbe teşebbüsünün zaaflarıyla meşgul olurken girmek mecburiyetini hissetmiş ve kendi sınırlarının ötesinde 900 km. boyunca süregelen büyük yangına, 6 sene sonra ilk kez ve o da DAİŞ ve YPG silahlı terör güçlerine karşı ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü taahhüd edeceğini ısrarla vurgulayarak sınırları ötesine adım attı.
Bu kararı vermek, elbette kolay olmamıştır. Çünkü böyle bir müdahalenin bölgede ya da uluslararası sistemde ne gibi ihtilatlar, karışık problemler getireceği de meçhul idi..
***
Bilinmelidir ki, bölgedeki yerli veya yabancı bütün güç odakları kendilerine yönelik tehdid veya tehlike oluştaran- oluşturacak olan her türlü yapılanma veya kıpırdanışlar karşısında teyakkuz halindeler..
Nitekim, sadece Türkiye değil, Irak ve İran da, Suriye’de devreye sokulmaya çalışılan PKK /PYD odağının kendi toprak bütünlüklerini de tehdid edeceğini bildiklerinden, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini herbirisi de ısrarla vurguluyorlar.
Ki, Suriye konusunda, Türkiye ile İran’ı görüş birliğinde buluşturan tek konu da bu zâten..
***
Ama, kendisi Suriye’den en yakın noktada 300 km. uzaklıkta bulunan İran, 900 km. boyunca büyük yangının kenarında olan Türkiye’nin Cerablus’tan Suriye’ye girmesini ‘haksız ve uluslararası hukuka aykırı ve istilâya yönelik bir harekât’ olarak nitelemekle, Amerikan Sav. Bakanlığı’yla hiç farkı yoktu.. USA Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü, ‘Cerablus’un güneyinde yaşandığı bildirilen çatışmalara ilişkin haberleri yakından izliyoruz. DAİŞ’in artık bulunmadığı bir noktada yaşanan bu çatışmaları kabul edilemez bulduğumuzu netleştirmek istiyoruz’ ifadelerini kullanıyor ve ‘Bölgede bulunan tüm silahlı aktörlere çağrıda bulunuyoruz. Âcilen çatışmaların sonlanması için gerekli önlemler alınmalı ve taraflar savaş pozisyonundan çıkmalı..’ diyordu. Çünkü onlar bölgede kendileri için jandarmalık yapacak güçler istiyordu. Rusya da, Amerika’dan geri kalmadı.. AB ülkeleri de, hakezâ..
Korkular aynı..
Çünkü, nice çetin sıkıntılara rağmen, büyüyen, başeğmeyen, dik duran ve İslam Milleti’nin bütün coğrafyalarındaki kalbleri uyanık mensublarına ümid kaynağı olan bir diriliş gözleniyor, Anadolu coğrafyasında..
Bu durum, bölge üzerinde hesabı olan yabancı güçler için niçin rahatsızlık konusu olmasın?
stargazete