Abdurrahman Dilipak
Sağlık ve gıda
Günümüzde bana en stratejik 3 ürün deseniz, gıda, ilaç ve bilişim derdim.
Hava, su, topraktan sonra ilk 3 bu! 3’ünde de halimiz yaman! Hep işin piyasasına bakıyoruz. Ben endişelendiren piyasa değil. Endişem havanın, suyun ve toprağın kirlenmesi ile ilgili. Artık o kir, sadece necaset değil, “hades”le de kirlendi. Biliyorsunuz bizde taharet necasetten taharet gibi hadesten de tahareti gerektirir. Başımıza pislik yağıyor gökten, ekranlardan pislik fışkırıyor.
Deterjan temizler mi, kirletir mi? Peki geni ile oynanmış gıdalar temiz mi?
Şimdi en son başımızın belası radyo aktif kirlilik. Bir nükleer serpintiden söz etmiyorum. Cebimizdeki cep telefonları başımızın belası. Hele bir 5G’ye geçilsin ne olacağını göreceğiz.
Önümüzdeki haftalarda Antalya’daki tüketici mahkemesine müdahil olarak katılıp, bu konudaki kaygılarımı yazılı ve sözlü olarak mahkemeye sunacağım.
Tepemizden on binlerce alçak irtifa uydusu pislik yağdırıyor adeta. Bakın bu 5G belası sadece insan hayatı için değil, hayvanlar ve bitkiler için de büyük bir tehdit.. Geçenlerde Prof. Selim Şeker’in “5G Nesnelerin İnterneti ve Sağlığımız” isimli bir kitabı çıktı Hayy yayınlarından. Şeker hoca, bu konuda ülkemizdeki en yetkin kişilerinden biri. Uluslararası tecrübeye sahip bu kişinin uyarılarını dikkate almak gerek. Bize akıllı evlerden, akıllı otomobillerden söz ederken bizi akılsızca bir maceraya sürüklüyorlar.. Hayat adına ölüme, haz adına acılara davet ediyorlar. Cennet hayali ile cehennemi pazarlıyorlar.
5G geldiğinde şimdikiler gibi, dalga dalga olmayacak. Nokta atışı ışınlar yayacak, ışın kılıcı gibi, mermi gibi. Kalabalık insan gruplarını uzaktan kontrol etmek için kullanılan, esasen askeriye için geliştirilmiş milimetrik radyasyon! 3 ila 100 metrede bir, her sokakta, lamba direklerinin üstünde, otobüs duraklarında, evimizin dibinde bir “kutucuk” olacak artık. Tanıştıralım, milyonlarca yeni baz istasyonunuz! Kanser, kısırlık, alzheimer, depresyon ve kalp hastalıklarına hazır olun. Bağışıklık sisteminizi çökertebilirler. Zaten Neuralinkle, bize her şeyi bilmekten söz ederken, beynimizi resetleyebileceklerini söylemiyorlar.
Bu gerçekler karşısında media 3 maymunları oynuyor. Siyaset bu yalanlara inanmış gözüküyor. Akademi FDI, FED, LIBOR’dan kafasını kaldırmıyor ki, çevresinde ne olduğunun farkında varsın. Her şeyi bildiklerini zannediyorlar ama, sonunda ortaya çıkan sonuç “cehaletin bu kadarı ancak eğitimle mümkün olduğu gerçeği”. Zaten tekrarlanan bilgileri robotlarda kullanabileceklerine göre onlara gerek yok ki. Robotların ilerlemesi için döşedikleri yolun sonunda Robotlar onları uçurumun başında yalnız bırakacak, ölüme terk edecek. Robotları kendi için ürettiğini zanneden insanoğlu, yapay zekanın ve nesneler arası internet üzerinden makine, insan ve hayvan network’ünün oluşması ile ürettiği makinenin biyonik protezi haline geliyor.
İnsanlık, belki de Nuh tufanından sonra en büyük yok oluşun eşiğinde bulunuyor. Ve bunu gerçekleştirenler, Kızılderilileri öldüren, kara derilileri köleleştiren, sarı ırkı sömürgeleştiren beyaz adamın, “Ulus devlet ve uluslararası düzen”den sonra “yüzyılın projesi” olarak “yeni normal dönem” için “Global Great Reset”i ilan etmeye hazırlanan “Yeni dünya düzeni”nin kurucu iradesi.
Canlı organizmaların geni ile oynadılar. Maddenin yapısını dönüştürecek bir bilgi ve teknolojiye sahipler bugün. Uzayın işgali devam ediyor. Son darbe için Covid bir biyolojik ajan olarak tüm dünyayı kuşattı. Şimdi AŞI ile kısırlaştırıcı bir operasyonla süreci geri dönüşü mümkün olmayan bir noktaya taşımak istiyorlar. Bizde son günlerde “yerli ve milli aşı”(!) tartışmalarının gündeme gelmesi, “zorunlu aşı yasası” konusunun konuşulmaya başlaması dikkat çekici. DSÖ’yü Türkiye’ye taşıyan akıl, 5G’nin altyapısı için gece-gündüz çalışan akıl boş durmuyor.
“5G” ve “Covid” tehlikeli bir planın iki ayağı gibi adeta. Toprak işgalini bıraktılar midemizi ve beynimizi işgal ediyorlar. BM Genel Kurulunda “Yerli ve Milli” başkanımız, “toplumsal cinsiyet”in öneminden bahsediyor, Genel Kurul açılışında. Oturduğu koltuğun, işgal ettiği makamın “resmi sesi” oluyor. Bazıları oturduğu koltuktan ses alır ve bazıları oturduğu koltuğa ses verir.
İsmail Tokalak’ın yeni çıkan bir kitabı var “Covid 19 Gerçekleri ve Gelecek” diye. Ondan alıntıladığım şu cümle çok çarpıcı: “5G dünya tarihinin en aptalca (tehlikeli) fikri”. (Washington Devlet (State) Üniversitesi, Biyokimya ve Temel Tıbbi Bilim dalı Prof. Martin L. Pall (Şubat 2019) - Arjun Walia, 5G Is The “Stupidest Idea In The History of The World”, Collective Evolution, 19.02.2019)
“Aslında askeri projeler için geliştirilen milimetrik dalgaların yüzde 90’ından fazlası epidermis ve dermis tabakasında yutulur. Isısal etkiler göz yüzeyinin altına geçerek değişik seviyede katarakt gibi hasar oluşturur. Savunma sistemine ve hücre büyümesine, organlara etki ederek kansere sebep olur. Hücre büyüme oranını ve bakterilerin antibiyotiklere direncini değiştirir. 5G insanlardan daha fazla bitkilere etki eder. Bunlar yalnız birkaç tanesidir.” Gerçekler ortada ama birileri bunu görmek istemiyor. Tehlikeli bir geleceğe, Şeytani bir oyuna doğru sürükleniyoruz. Birileri yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat yalanı ile insanları kandırarak insanların yakıt olacağı cehennemin ateşini tutuşturmaya çalışıyor. Tokalak, “Ataç yayınları”nda çıkan kitabının kapağına şu uyarı notunu düşmüş: “Toplumsal aymazlığın ve küresel oyuncuların yarattığı kaos!” Yediklerimize, içtiklerimize dikkat! Bir yandan oyalanıyoruz, öte yandan sürükleniyoruz. Uyandığımızda dilerim çok geç kalmış olmayız.
Selâm ve dua ile.