Abdurrahman Dilipak
Şeytanla alışverişimizi kesmek
Aslında asıl konu Şeytanla alışverişimizi kesmek, onu soframızdan kovmak. Euzubillahimineşşeytanirraciym derken, aslında bunu yapmış olmuyor muyuz. Ama sonra gidip Şeytan’ın sofrasına oturmak ne oluyor. Hem ondan hem onun “necaset”inden hem de “Hades”inden arınmamız gerekiyor. Ve tabi en önemlisi “onun siyaseti”nde arınmamız gerekiyor.
Bir kavim azarsa, önce Allah onların başına zalim yöneticiler getirir. Sonra toplumsal çatışma çıkar, dünyevi servet, iktidar, güç ve itibar uğruna. Toplum ve aile ifsad olur, malın ve zamanın bereketi kalmaz. Zina artar. Afetler, salgın hastalıklar birbirini takip eder. Allah onların başına daha zalimleri musallat eder. Taki akıl ve iman sahipleri, kendi aralarında ittihad etsin, dürüst, akıllı ve cesur insanlarla ittifak kurup bunlara karşı çıksınlar ve Allah da onlara yardım etsin, onların eliyle zalimleri cezalandırsın, mazlumlara yardım etsin. Yoksa biri gider birileri gelir, gelen gideni aratır. Ölümlülerden medet ummayıp. Yüzümüzü Allah’a dönelim.
Gazze direnişi bu yönü ile bize örnek olsun. Orası bizim için bir cihad ve şehadet mektebi olsun. Bugün biz, bırakın ders almayı, kamil anlamda bir ambargo bile uygulayamayız. Uygulayamıyoruz. Önce böyle ambargo olmaz. Ambargo ile ilgili bir yaptırım yok. Bu işin istihbaratı yok. Ne idari ne siyasi, ne de adli bir cezası yok. İsrail’de, bütün marketlerde Türk Malı gıdalar satışta. Bakın, İsrail’e giden Türk mallarının tamamı özel ürün, Kosher sertifikalı, dini vergisi ödenmiş. Standartları belli. Bizim içimizde ve dışımız da görünmeyen İsrailler var. “İsrail” dediğiniz devlet, bildiğiniz “İsrail”den ibaret değil. Ambargo ABD’nin İran’a uyguladığı ambargo gibi olur. Siz misiniz Irak üzerinden İran’a mal satan, mal alan, o zaman Zarrab’ın başına gelen gelir başınıza.
Şu birkaç yılda, HABAT üzerinden Türk Yahudi’si kadar Yahudi ithal ettik. Yahudi göçüne itirazı olanı duydunuz mu, gördünüz mü? Hatta İstanbul merkezli “Türk Dünyası Hahamlar Birliği”ni kurdular ve topluca Beştepe’de Erdoğan’ı şikayet edip, Beştepe de ayin de düzenlediler. Bunların İsrail Pasaportu da var, KKTC pasaportu da, Türkiye pasaportu da, kiminin Amerikan, kiminin İngiliz, kiminin AB ülkerinden birinin de pasaportu var. Bunlar burada toprak sahibi. Fabrika da alıyor, Türklerle ortak Fabrikalar da kuruyorlar. Burada Hibrit tohum üretip dünyaya satıyorlar. Karları da Türkiye’den aldıkları malların karşılığı olarak bir kısmı Türkiye’de kalıyor. İsrail’den gelmesine gerek yok, İsrail’in Hibrit tohumları burada üretilip buradaki çiftçimize satılıyor. Zaten yabancı firmalar, bu tohumları, tarlada kullanılacak gübreyi, zirai zehirleri kendileri belirliyor. Yahu bunlar yabancı yatırım teşviki de alıyorlar, Türk Yahudi’si ya da Beyaz Türk, Beyaz Müslüman, Beyaz Kürt ortakları üzerinden. ABD’den Avrupa’dan aldığınız bir çok teknik alet edavatı, yazılımı, bilgisayarı da size satanlar oradaki Yahudiler.
Siz ABD’ye Avrupa’ya kendi malınızı ihraç edecek olsanız, yine İsrail’e muhtaçsınız. İsrail’de şirketiniz, ya da ortağınız yoksa, Türkiye üzerinden doğrudan ihracat yapacak olursanız, o zaman bir başka Yahudi’ye, Kota, yine bir başka Yahudi’ye daha fazla navlun, hedef ülkeye daha fazla gümrük ve vergi ödemek zorundasınız. Bunların toplamı, İsrail’deki bir Yahudi’ye vereceğiniz komisyondan daha fazla. Düzen böyle kurulmuş.
Afrika’dan toplanan altın ve değerli taşlar Senegal (!?) üzerinden İstanbul Hava alanına gelir. Bu arada nasıl oluyorsa bizim altın madenleri hep beklenenden çok altın üretir. Burada işlenir, markalanır ardından bu ürünler Belçika Antwerpen’e, Zürih, Newyork, Paris, Berlin, Londra’ya, Malta’ya gider. İsrail’den gelmez, İsrail’e gitmez ama, alan da satan da İsraillidir. Bizim dış ticaretimiz, ithalat ve ihracat olarak artar ama bize kalan işçilikten başka bir şey değil. Dünyada bu işler böyle yapılıyor.
Rothchild Bakü petrolünü Ceyhan’ üzerinden İsrail’e gönderir, sesimiz çıkmaz. biz sadece bakarız. Yakında Azerbaycan İsrail’le iki devlet tek millet diye stratejik ortaklık anlaşması imzalarsa şaşmamak gerek. Karay kardeşliği, Hazara kardeşliği boşuna mı gündem oldu. Bakın İsrail Araplarla da ortak artık. Orada Beni Kurayza’yı keşfettiler. Arab Yahudileri ile kardeş oldular. Bizim içimizde de Türk ve Kürt Yahudi’si, Gürcü ve Ermeni Yahudi’si, Selanik ve Balkan Yahudi’si, Rus Yahudi’si az değildir. PYD’liler ister Amerikan kimliği kullanır, İster Irak, isterse Türk kimliği, Iraktan temin ettiği malları Türkiye üzerinden bir aktarma ile İsrail’e götürür, kimsenin sesi çıkmaz. Sahi, Bahçeli, Apo TBMM’ye gelsin, DEM Parti grubunda konuşsun diyor da, PYD, DSG’nin içinde, Çatı örgütte, herkes var ve Kürtlerin bir kısmı aynı zamanda Amerikan vatandaşı. Hem zaten bu FETÖ PKK denilen yapılar kendi başına bağımsız hareketler değil ki, NATO da var işin içinde, ABD’de, AB’de, İngiltere de, İsrail de var. İsrail Türkiye’yi tehdit ederken, Irak ve Suriye’deki bu paramiliter grublardan sözetmiyor muydu!
Yahudiler Kurnaz. Şimdi yeni bir yol buldular, Yunanistan, Mısır, Ürdün, Lübnan kapısını kullanıyorlardı, şimdi onu taçlandırdılar. Filistinlileri kullanıyorlar. Yahudiler, Dahlan tipi Filistinli beyaz Arablar’la, bir takım Müslüman görünen Arab Yahudileri ile ortak oldular. Bu beyaz Filistinliler, Amerika’dan, Avrupa’dan, diğer ülkelerden bir şey alırken, İsrailli ortağı üzerinden iş yapıyorlar, İsrailli iş adamları, bir İslam ülkesi ya da Müslüman firmadan mal alacaksa, Filistin kapısını kullanıyor. Ve tabi, bu iş daha karlı hale geliyor. Onun için İsrail’de marketler, Türkiye başta olmak üzere, diğer İslam ülkelerinden istedikleri kadar ve daha ucuza mal alıyorlar.
Durun daha bitmedi, İsrail İslam ülkelerine mal satacaksa, Avrupalı, Amerikalı, ambargolu ise, Balkan ülkeleri, KKTC üzerinde bu satış gerçekleştiriliyor. Beyaz Filistinliler joker olarak her zaman yedekte tutuluyor. Bakın, bunlar zaten özellikle gıda konusunda birkaç yıllık anlaşmalar yapıyorlar. Sözleşme ihlali, tazminat da gerektirebilir. 40 yoldan bağlamışlardır iş yaptıkları kişileri ve kuruluşları. Tohum ve kimyasalları kendiler verdikleri için bu ürünlerin başkalarına satılması da yasak. Ya hu zaten ihracat yapacak firmaların bir çoğu da kendilerinin değil mi? Ayrımız gayrımız mı kaldı.
Biz sonuç ne olursa olsun, kaç kişi kalırsak kalalım, boykota devam edelim. Sadece İsraili değil, sadece içinde Domuz olan gıdaları ve onları satanları değil, Domuzları da, Domuzlukları da, hileli mal satan ahlaksızları, vurguncuları, vurgun yapanları, başkalarının mallarına çökenleri de boykot edelim. Kim kime ne haksızlık yapıyorsa, onlara karşı çıkalım.
İşler tersine gitse idare de destek olmaz, yargıdan da öyle hemen sonuç alamazsın. O zaman cenazede ağlayacak, düğünde oynayacaksın. Gazze mitinginde en önde Filistin bayrağı sallayacak, sonra gidip KingBurger açacaksın. Her işimiz öyle değil mi? Siyasiler öyle yapmıyor mu? Narin olayından ders alacaksın, Münevver Karabulut’u hatırlayacaksın, hastahanelerin yeni doğan bebekleri yoğun bakıma alıp vurgun yapanları göreceksin, sonuç böyle oluyor işte. Ve olay bebeklerden ibaret de değil, sağlık sistemine, Adalet sistemine bir dokun bin ah işit. İlaç mafiası, Dializ Çetesi, say sayabildiğin kadar, çeteleşme mahalle bazına kadar indi. Gençler çetecilik oynuyor artık! Kimi uyuşturucuya bulaşmış, kimi turizm diye fuhuş’a bulaşmış, kimi kumar oynuyor/oynatıyor, iş adamı kılıklı bir sürü vurguncu VIP-CIP olarak itibar görüyor. Media da onlara hizmet ediyor, fonlanmış STK’lar da. Artık Adalet de, Akademi de onlarla beraber..
İslamcı, Tarikatçı, sağcı, solcu, liberal, milliyetçi, alevi, Sünni, Türk-Kürt, kim olursa olsun, hemen güvenmeyeceğiz. Onlar her yerdeler. Dikkat edelim İnsin Şeytanı birileri bizi “Allah’la da aldatmasın” “ıslah edici” rolü oynayan bozgunculara dikkat edeceksin. Siyasilerin sözünü dinlerken ayağına bakacaksın, o ayak nereye gidiyor?. Feraset sahibi olur, Allah’ın ipine tutunursak, umulur ki, Allah bu zalimlerden kurtulmamız için bize bir çıkış yolu gösterir.
Selam ve dua ile.
mirathaber