Ahmet Taşgetiren
Sitemler, isyanlar işe yarar mı?
Almanya’da düzenlenen bir “Bosna günü”ne katılmıştım. Bosna’da büyük acılar yaşanmıştı. Konuşmamdan önce Bosnalı genç kızlardan oluşan bir grup, ilahiler okumuştu. O ilahilerdeki yanık tını bilinir.
Konuşma sırası bana gelince şunları söyledim: “Bosna’da ne oldu bilir misiniz? Şöyle tasavvur edin. Az önce ilahi okuyan genç kızlar teker teker sahne gerisine alınıyor ve siz buradan sadece çığlıklar duyuyorsunuz? Böyle kaç çığlığa tahammül edersiniz?”
Gazze’de 7 Ekim 2023’ten bu yana, yani tam 8 aydır bebeklerin, genç kızların, annelerin, babaların, dedelerin çığlıkları geliyor, ya da topraklara bulanmış cansız bedenlerinin görüntüleri…. üstelik sahne arkasında değil, canlı yayında… Bu vahşeti izliyor dünya…
Her günü bir öncekinden daha vahşi saldırılar söz konusu… Refah kapısına yığılmıştı Filistinliler. Çadırlarda yaşıyorlardı. Dünyanın gözü Refah’ta idi. Oraya saldırılmayacağı düşünülüyordu. “Bunu yapmaz artık” deniyordu. Amerika’dan bile “Bunu yapma” sesleri yükselmişti. Onu da yaptı İsrail – Netanyahu şeytanlığı… Hitler benzetmesi az kalıyor Netanyahu için… Bu arada bir Amerikalı, üstelik kadın senatör gitti oraya, İsrail’in bombaları üzerine “Bitirin onları” diye yazdı. Bitirilecekler besbelli ki Filistinli çocuklar idi…
Dünya durduramadı bugüne kadar Netanyahu canavarını…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çarşamba günü grup toplantısında konuştu, en son Refah vahşetinden yola çıkarak “Gazze isyanı”nı seslendirdi. Konuşmasında çok etkili ifadeler vardı. Whatsapp gruplarında paylaşıldı bu konuşmanın bazı bölümleri. Belli ki insanlar, yüreklerindeki isyana bir tercüman aramaktaydılar. Şu bölümler meselâ:
“Dünya, bir hastanın, psikopatın, Netanyahu denilen vampirin barbarlığını canlı yayında izliyor.
“Ey ABD, sen de bu soykırımdan sorumlusun. Ey Avrupa Birliği, siz de bu barbarlığa ortak oldunuz, çünkü sustunuz.
“Ey BM, 21’inci yüzyılda canlı yayında soykırımı durduramayacaksan sen ne işe yararsın? Dünyanın kaderi 5 ülkenin eline kaldıysa ne gerek var o binalara? BM, ruhuyla ölmüştür.
“Buradan İslâm dünyasına da bir çift sözüm var, ortak bir karar almak için daha neyi bekliyorsunuz? Allah bunun hesabını size, hepimize sorar.
“İsrail uluslararası hukukun kontrolüne girmeden hiçbir ülke güvende değildir. Buna Türkiye de dahil. Bu barbarlık Gazze ile sınırlı mı sanıyorsunuz? Asla ve asla durmayacaklar. Hukuk ve kural tanımaz bir İsrail tüm insanlık için, dünya barışı için de bir tehdittir.
“İsrail ve onu destekleyenler bu soykırımın unutulacağını zannediyor. Bu soykırım unutulmayacak. Ölen bebekleri dünya unutmayacak. Hastaneleri camileri, kiliseleri hedef alan bu barbarlık unutulmayacak. Sanatçıları, gazetecileri, bilim adamlarını hedef alan bu vahşet unutulmayacak. Çocuğunu toprağa veren babaları, Filistin topraklarında sahnelenen mezalimi unutturmayacağız.”
Bilmem okuyucularım bu ifadelerden en çok hangisini kendi yüreklerinin yansıması olarak görmüşlerdir?
Netanyahu’ya, onun arkasında hizalanan Amerika’ya, Avrupa’ya öfke, BM’ye misyonsuzlaşma sitemi, Gazze’de yaşananların Türkiye ve bölge için güvenlik riski teşkil ettiği yaklaşımı ve İslâm dünyasına yönelik “Bir çift söz: Ortak karar için neyi bekliyorsunuz, Allah bunun hesabını sizden ve bizden sorar!”
Biliyorum ki bu son kısım, epey bir zamandır, ya da, böyle acılar yaşandığı ve “İslâm dünyası nerede?” sorularının 2 milyarın yüreğinde isyan dozunda odaklandığı zamanlarda İslâm sokağını dolaşır. Dolaşır, dolaşır, dolaşır ve bir başka “Acı yumağı” ortaya çıkıncaya kadar sönümlenir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gazze konusunda en yüksek isyanı ve feryadı seslendirdiğinde kuşku yok. Ama o da biliyor olmalı ki, 2 milyarlık İslâm dünyası içinde Türkiye de var ve Türkiye de, sözel isyan ve insanlığın vicdanını harekete geçirebilme çabası dışında bir şey yapabilmiş değil.
Onun için “Gerçekten bir İslâm dünyası var mı yok mu?” sorgulaması yapılıyor. Potansiyel olarak var, kinetik enerji olarak mevcut değil. Ben orada “Özgül ağırlık problemi” bulunduğunu yazıp, söyleyip duruyorum. “Bir İsrail ile başa çıkamıyor olmak” sözü tüm İslam sokağının içini yakıp kavuruyor.
Bilmem Erdoğan’ın isyanları, çığlıkları, içimizi durultmaya ya da “Türkiye elinden geleni yapıyor” hükmüne varmaya kâfi geliyor mu?
Merak ederim, Gazze’de ardı ardına yaşanan ve her biri diğerinden daha vahşi uygulamalara dönüşen, nerede ise Gazze diye elde bir şeyin kalmadığı süreç, dünyanın güçten başka bir şeyden anlamadığı gerçeğini dimağlarımıza kazımıyor mu? Merak ederim, Tayyip Erdoğan, 22 yıldır Türkiye’yi yöneten ve her türlü stratejik hesabın önüne konduğu insan olarak, İslâm dünyasının potansiyellerini de dikkate alıp baktığında “Gazze’de çığlık atmak ve isyan etmek”ten başka bir şey yapamıyor olmayı nasıl okuyordur? Gazze İslâm dünyası için bir sınav ise, çok da iyi gitmiyor o sınav….