Ahmet Taşgetiren
Siyasette farklı bir heyecan
İki isim etrafında oluşan iki yeni siyasi hareket bu heyecanın kaynağı.
Bir şeylere tekabül ettikleri açık ki heyecan üretiyorlar.
Mesela her gün hemen tüm kanallarda toplum önüne çıkan, üstelik statü sahibi isimlerin ürettiği bir heyecandan söz edilemiyor. Aksine her çıkış “fazlalık” gibi, “medyanın tepe tepe kullanılışı” gibi gözüküyor, bir tür yıpranmayı derinleştiriyor.
Heyecan iki isimle bağlantılı, dedik, aslında onlar bilinmeyen – tanınmayan isimler değil.
Ama belki de bilindikleri için, bilinir olmaktan yola çıktıkları için heyecan kaynağı oluyorlar.
Üstelik üzerlerine dün birlikte yol yürüdükleri dostları tarafından “İhanet” yaftası vurulmasına rağmen heyecanla karşılanıyorlar.
Bunda en belirgin sebep ne olabilir?
Sanırım, mevcut gidişi değiştirebilme ümidi.
Ak Parti ve MHP’nin organik ortaklığı, Doğu Perincek’in 28 Şubat heyecanlarıyla (!) dışardan desteklediği siyasi iktidar sayısal olarak en güçlü günlerini yaşıyor. Tüm devleti kullanıyor. Tüm medyayı kullanıyor.
Ama sanki bir süredir ürkmüş gibi bir görüntü veriyor. “Bu heyecan ne ki?”
İlginç bir tespit şu olmalı: MHP Ak Parti üzerinden derin bir iktidar sürdürüyor. Perincekgiller, “başka bir iktidar” heyecanı yaşıyorlar, asıl tedirginlik Ak Parti cenahında. MHP’ye mecburiyet, evet mutlak otorite olmayı getirdi, ama ortada Ak Parti kimliği kalmadı. Başka bir parti kimliği oluştu. Eminim birçok Ak Parti mahfilinde şimdi “Biz bize mi benziyoruz MHP’ye mi?” sorusu soruluyordur.
Ak Parti uzunca bir zamandır kendi kendisi ile sancılı, bir, Cumhur ittifakı ile sancılı, iki, ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile sancılı, üç. “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan nerede dursun?” sorusunun içe sinen bir cevabına ulaşılmış değil. Cumhurbaşkanı olsa parti başkanlığı sakil duruyor, parti başkanlığından kopsa Cumhurbaşkanlığında rahat edemiyor. Sorun derin.
İki adam. Ahmet Davutoğlu’na güvenmiş, Başbakanlığı emanet etmişsiniz, Ali Babacan’a ekonomiyi. Onları tanıyorsunuz. Şimdi niye sizin yanınızda değiller? Üstelik şimdi niye, yeni siyasi hareketlerin mimarı olmaya soyundular? Üstelik bunun ne kadar çetin bir iş olduğunu bildikleri halde?
Terslik, “Başbakanlığı verip başbakanlık yapmamasını istemek”ten başlıyor aslında. Sonra paçalarına birtakım odakları saldırtmaktan. Sonra parti içinden Başbakanınıza karşı kumpas kurmaktan. Partili herkesi “Başbakanını arkadan hançerleyen adamlar” haline getirmekten. “Temiz kalalım, şeffaf olalım, üzerimize düşen sorumluluğun hakkını verelim” demekten başka suç isnat edilemeyen insanı güdümlü medya köşelerine – Pelikanlara yem yapmaktan…
Terslik, ekonomiyi alıp yıllarca yüz ağartan bir performansla Ak Parti iktidarlarının karnesini küresel seviyede yüksek notlarla dolduran, üstelik en küçük bir akçeli probleme imkân vermeyen bir insanı, Saray danışmanlarıyla harcama sürecinin devreye sokulmasından başlıyor.
Ak Parti tabanı, muhafazakâr camia, Ahmet Davutoğlu’nu da tanıyor Ali Babacan’ı da. Nâsıyesi (alınları) temiz kalmış insanlar onlar.
Çıktılar ve konuşmaya başladılar. “Şunlar yanlış” diyorlar, “Şu iş tutuş tarzı yanlış” diyorlar. “Geldiğimiz yer yanlış” diyorlar. “Misyona ağır bir bedel ödetiliyor” diyorlar.
“Türkiye bunu hak etmiyor” diyorlar. İyi şeyleri inkâr etmiyorlar. Geçmiş dostlukları çamura bulamıyorlar. Ama “Değerlerimiz bizden öncelikli, Türkiye bizden öncelikli” de diyorlar.
Aslında kimse onlara “Söyledikleriniz yanlış” demiyor. Bilinip de söylenmeyeni söylediklerini herkes biliyor. Halının altına süpürülünce kirlerin kaybolmadığını, onları ortaya çıkarıp temizleme – temizlenme sürecini başlatmanın doğru olacağını ifade ediyorlar.
Devleti biliyorlar. Devletin içinden geldiler çünkü. Dünyayı biliyorlar. Görevleri zamanında dünya ile temasın bütün varyasyonlarını yaşadılar çünkü.
Onun için Babacan’ın bazı şeylerin “Parmak çıtlatırcasına” kolay çözüleceğini söylemesi, MHP için “Harry Potter”dan mülhem “Ali Potter” alayına konu olsa da yadırganmıyor. Bilirseniz parmak çıtlatırsınız, bilmezseniz efsunlu işler içinde görürsünüz.
Tarihin tekerleği farklı dönmeye başladı. Bana göre kimlik değiştirmiyor Davutoğlu ve Babacan, kendi kimlikleri içinde “Türkiye bileşkeleri” oluşturarak yeni, zor bir işe soyunuyor, bir hizmet çığırı açmaya çalışıyorlar.
Birlikte olsalardı, seslerini duyar gibiyim. Kim bilir belki o günler de gelir, kim bilir belki böyle çıkmanın da artıları olabilir, kim bilir belki şu an böylesi rasyoneldi, kim bilir belki de o sesler haklıdır…
Her şey bir yana “Heyecan” gerçek. Bu heyecanın ne anlama geldiğini en iyi Ak Parti’nin kuruluş günlerini yaşayanlar bilir.