Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Son “Gülen” kim olacak!

Asi Gülen nasıl kurtulur? 

Karizması çöktü, duaları da bedduaları da artık hedefine varmıyor. Hedefine ulaşmayan her beddua sahibine döner ve onu vurur.. Bu gidişle yakın da Gülen’in başına taş yağacak..

“Erdoğan Amerika’dan dönemeyecek” diyorlardı, yemin – billah ediyorlardı, ama aksi oldu..

Artık “Hoşgörü”, “Diyalog” bitti. “Türkçe Olimpiyatları” tarih oldu.. El öpen siyasiler, bürokratlar, işadamları, gazeteciler, hakimler, savcılar, polisler, subaylar, diplomatlar buharlaşıverdi.. Dokunduğuna baht kaynağı olan adamın dokunuşu artık bir felaketin habercisi gibi algılanıyor.. “Merhamet timsali” ve “geleceği gören adam” burnunun dibini göremiyor ve bir anda bir “öfke timsali”ne dönüştü.. Gaipten gelen bir vahiy gibi anlaşılan sözleri, artık çelişkili, anlamsız kehanetlere dönüştü. Bu sözlere inananlar da alay konusu olmaya başladılar.

ABD’de bu işin sponsorları, artık bu adam ve bu örgütten nasıl kurtulacaklarının hesabını yapmaya başladılar.. Graham Fuller bile projenin geldiği noktadan şikayetçi.. Bu işin geri dönüşü de yok.. Gülen’in ağlayarak başladığı yolculuk tekrar gözyaşları ile sona ereceğe benziyor.

Bu hareket bugünden yarına tasfiye olmayacak, ama bu hareketin bundan sonra ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel hayatta bir karşılığı olmayacak.. Böyle bir yapıyı bir başkasının yönetmesi de mümkün değil.. Bundan sonraki dönem oldukça sancılı olacak. 100’den fazla ülkede birçok kişinin canı yanacak..

Gülen’in inadı kendine olduğu kadar peşinden gidenler ve onu örgütleyenler için de bir felakete dönüşecek..

Gülen imparatorluğundan bir Rothchild çıkmaz.. Bu hareketin enkazı üzerine kendilerine gecekondu yapmaya çalışanların sonu bunların sonundan daha kötü olur.. Özellikle Emniyet ve bazı tarikat, siyaset, bürokratik çevrelerdeki kişilere “Kılavuzu karga olanın akıbeti”ni hatırlatmak gerek..

Görünen o ki, bu süreçte ne iktidarın, ne de Gülen’in geri adım atması sözkonusu değil.. Gül’ün, Arınç’ın, birtakım çevrelerin “sulh” girişimleri de bu konuda bir başarı umudu vermiyor. Hatta bu iş giderek bir kan davasına, kin ve intikam savaşına doğru evriliyor.. Hem de uzun sürecek bir hesaplaşmaya..

Geçen gün Fehmi Koru’nun arabuluculuk girişimini anlattığı bir kitabı yayınlandı. Ben yeteri kadar açık ve dürüst bulmadım anlatılanları.. Koru anlatıyor“muş” gibi yapmış.

Erdoğan Amerika’da tutuklanmadı. Boykot edilmedi, gündem belirleyen ve herkesin gözü üzerinde olduğu kişi idi.. Birkaç akılsız piyonun protestosu ve birkaç kripto yazarın sipariş yazısı ile sınırlı kaldı bu iş.

Gülen’in düşenin dostu olmayacağını bilmesi gerekir. Dostlarının yenilecek ata oynamayacağını da bilmesi gerek. Brütüsler konusunda dikkatli olması gerek. Kendi nasıl eski dostlarını satıyorsa, dostlarının da kendisini satabileceğini bilmesi gerek..

İktidar ve para aşkı Gülen’in gözünü kör etmiş. Öfkesi aklını zehirleyecek kadar büyük.. Ettiği dualar kendine dönüyor bugün. Yazımın girişinde söyledim: Bir beddua sahibini vurmuyorsa, bir bumerang gibi döner sahibini vurur.. Bu beddua halkasına katılanlar için de durum aynı. Bunlar her beddua seansından sonra biraz daha batacaklar, biraz daha yalnızlaşacak..

Ama bunlar kolay kolay çözülmez. Onlardan vazgeçmesini istediğiniz şey sadece Gülen değil, bir mezhep ya da tarikat değil, uğruna canlarını adadıkları bir din.. 25 yıldır dualarla bekledikleri bir hayal ülkesinin bir yalan olduğunu söylüyorsunuz onlara. Oysa onlar o hayal uğruna nelere katlanmışlardı. 25 yıl o sırrı sakladılar. Gelecek günler için bir “altın çağ” hayalleri vardı. Sadece kendileri değil, insanlık kurtulacaktı ve insanlığın kurtuluşu için tek formül vardı, o da buydu.. Aksi halde tarihin sonunu getirecek bir kıyamet savaşına hazır olmalıydı. Sadece geçmişlerini değil, geleceklerini de kaybettiler. Onlara göre sadece kendilerinin kaybı değil insanlığın kaybı bu. Dünya bir felakete gitmektedir. Bugün Cemaata karşı olanlar Deccal ve Süfyan’ın zaferi için çalışıyorlar, hem kendilerini ve hem de dünyayı felakete sürüklüyorlar. Hocaefendi ise Mehdiyet-Mesihiyyet nuru ile donatılmış olarak insanlığın kurtuluşu için “The Cemaat”le birlikte direnmeye devam ediyor..

İlhamını CIA, Vatikan, MI5 ve MOSSAD’dan alan, kendi ülkesinin “Otoritesi”ne karşı, ABD’ye sığınmış, onların himayesinde “Postmodern Mehdi-Mesih ötesi” bir vaizden söz ediyoruz..

“The Cemaat” üyelerinin çevresi kuşatılmış. Cemaatten ayrılırlarsa sadece dinlerini ve hayallerini değil, mallarını, gelir kaynaklarını, itibarlarını da kaybedecekler. Cemaatte kalırlarsa devlet başlarının belası, ayrılırlarsa Cemaat başlarının belası olacak. Ayrılsalar da çevrelerini buna inandırmaları çok zor. Çünki takiyyeci bir topluluk bunlar. Zaten dünden bugüne çevrelerindeki herkesi kırmışlar, herkese yabancı..

Umutsuz bir vaka ile karşı karşıyayız. The Cemaat’in ajan, kripto ve profesyonel elemanları karşısında da saf sempatizanların durumu yürekler acısı..

Şimdi biz ne yapacağız.. Kripto elemanlar, profesyonelleri bırakalım, bu sempatizanları ne yapacağız.. Bu siyasiler, sermaye ve bürokratlar rahat durmayacaklar. Birileri de onları rahat bırakmayacak.. Birtakım yeni oluşumlar var. Zaten daha önce temas sağlananlar var. Öte yandan tek bir paralel yapı yok ki. Paralellerden boşalan yeri doldurmaya çalışan oluşumlar da var.. Onların bürokrasi ve sermaye içindeki adamlarının elinde bu güç ve servet durduğu sürece kimseye rahat vermeyeceklerdir.. Bu yargılama diğer ülkelerdeki davalar için referans olacak ve o ülkelerdeki davalar Türkiye’ye de yansıyacak.. Paralel yapı ve BOP deşifre olunca bunun ABD, İsrail ve Vatikan’a yansımaları olacak.. Aslında yeni bir Licio Gelli vakası, İrangate benzeri bir skandalla karşı karşıyayız.. Paralel yapı davası henüz başladı ve hemen de bitmeyecek.. Belki bugün fırtına öncesi sessizliği yaşıyoruz. Bu iş Gülen’le başlayıp-biten bir hadise değil.. Gülen bu projenin bir taşeronu, hepsi o kadar. Selâm ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 822 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar