Hasan Karakaya
Sosyeteye de girse, şöhret de olsa; odun, "odun"dur!
Yanılmıyorsam, "ortaokul" yıllarıydı... Artık yavaş yavaş "şehir"le ve tabiî "şehirli çocuklar" ile tanışmaya başlamıştım.
Bu tanışmayla birlikte, "yaban" kaldığımı fark ettim...
Benim bildiğim şeylere, şehirli çocuklar başka bir şey diyordu.
Meselâ; ben, tıpkı rahmetli annem gibi "kumpir" diyordum, ama onlar "patates" diyordu...
Ben "firkete" diyordum, onlar "çengelli iğne" diyordu... Ben "sındı" diyordum, onlar "makas!"
Dilimizi düzeltmeye çalıştık tabii..
Artık, rahmetli anneme de diyordum;
"Bundan sonra kumpir deme!"
Rahmetli annem, "olur" dedi ve o da "patates" demeye başladı...
Aradan yıllar geçti...
Ve ben, İstanbul'a geldim...
Aaa, o da ne?..
Bizim "patates"ler yeniden "kumpir" olup "sosyete"ye girmiş, iyi mi?!?..
Şaştım kaldım...
"Hakkını helâl et ana" dedim; seni "patates" demeye zorladım ama, senin "kumpir"lerin şimdi sosyetenin baştacı!..
ODUN DA SOSYETEDE!
Önceki gün, bir "gazete"de gördüm ki, "kumpir"den sonra, "odun" da "sosyetenin baştacı" olmuş!..
Aman, yanlış anlamayın!..
Gerçek "odun"dan söz ediyorum.
Hani "anadan-babadan dağlı" olan, ömrü boyunca baltaya "sap" olan "odun" var ya, işte ondan söz ediyorum... Malûm, bunun "budaklı"sına "odun", törpülenmişine "kereste" derler!..
Köyde, bizim bildiğimiz bu "odun"lar var ya, şehre inince "şöhret" olmuş, iyi mi?..
Hava binbeşyüz!..
Sadece "hava"sı değil,
"Kilosu da binbeşyüz"müş!..
İşadamı Mustafa Taviloğlu'nun Mudo Concept mağazaları, sonunda "kütük"leri de şöhret yapmış ya, korkarım ki bunlar "salon"larda kurum kurum kurulmakla kalmazlar, yarın bir gün "sahneye çıkmak" ve hatta "kaset yapmak" bile isteyebilirler!..
Neyse, uzatmayalım...
Şöhret olan bu "kütük"ler allanıp pullandıktan sonra Türkiye'deki 100'ün üzerinde mağazada satışa sunulmuş ve "satış rekorları" kırmaya başlamışlar!..
Lütfen dikkat,
Bu "odun"lar; "sobada veya şöminede yakılmak" için değil, "salonda baş köşeye konulmak" için alınıyormuş "sosyete" tarafından!..
İstanbul'un en gözde AVM'lerinde "kütük" kalmamış, iyi mi?.. "Soba"da yanmayı, "şömine"de köz olmayı bekleyen "odun"lar, şimdi "sosyete salonları"nın baş köşesinde "tabure" ve "sehpa" görevi görüyorlarmış!..
Dediğim gibi;
"Nadide kütük"lerin havası da fiyatı da "binbeşyüz"müş ama, Mudo'cular, orta halli vatandaşları da unutmamışlar... Boyu kısa, eni dar, cilası az olan "odun"ların ve biraz yontulmuş "kütük"lerin fiyatı "400 lira" civarındaymış!..
Demek oluyor ki;
"Sosyete" böyle bir şey!..
Baksanıza;
"Bir baltaya sap olamayan kütükler" bile sosyeteye karışınca "şöhret" oluyor!..
"Anamın kumpiri" de öyle olmuştu... "Patates"ken yüzüne bakılmıyordu ama "sosyete"ye girip "kumpir" olunca, insanlar kuyruğa girdi!..
ROLEX'LER AYAĞA DÜŞMÜŞ!
Eee, ne demiş atalarımız;
"Düşmez-kalkmaz bir Allah."
"Kumpir" ve "odun"un sosyeteye girince "şöhret" olup para basmasının aksine, ünlü Rolex saatler de "pazara düşmüş" iyi mi?..
"Sosyetenin kolunda" iken "20 bin dolar"a satılan Rolex saatler, şimdi "semt pazarları"nda yalnızca "1200 dolar"a satılıyormuş!..
Böyledir bu işler...
Kimi "şöhret" olur,
Kimi "sokağa" düşer!..
Kimi "gözde" olur,
Kimi "gözden düşer!"
Odun baştacı, Rolex tu kaka!
ERDOĞAN NİYE DİNLEMİYOR?
"Entel-dantel takımı"ndan bazı "liberal"lerin son günlerdeki "yakınma"larını okuyunca; "kumpir" geldi aklıma, "odun" geldi, "kütük" geldi, "kereste" geldi, "Rolex" geldi!..
Diyeceksiniz ki, ne alâka?..
Alâka şurada: Bu "entel-dantel"ler var ya; Hükümet'e yönelik eleştirilerin son günlerde arttığını ama bunun "AK Parti seçmeni"ni bir türlü etkilemediğini söylüyorlar ve adeta isyan ediyorlardı:
"Biz o kadar yazıyoruz da, toplumda niye karşılık bulmuyor?.. Bizim gibi, AK Parti tabanı da isyan etse ya!"
Sahi bu "entel-dantel takımı"nın yazdıkları, özellikle "AK Parti tabanı"nda niye karşılık bulmuyor ve bu toplum, AK Parti'ye niye "yüzde 50 destek" veriyor?..
Bana öyle geliyor ki;
Problem, "izledikleri yöntem"de!..
Problem, "kullandıkları dil" de!..
Problem, "samimiyetsiz"liklerinde!..
Bakın, Mustafa Taviloğlu denilen adam ne yapmış?.. "Bir baltaya sap olamayan odun"u almış eline, biraz allayıp-pulladıktan ve üzerine de; "Orijinaldir!.. Organik formu bozulmamıştır... Fosil bir ağaçtır!" notunu yapıştırdıktan sonra başlamış "pazarlama"ya!..
Tamam, bu entel-dantellerin çoğu da "fosil"dir ama "orijinal" değildir, "organik formları" da deformasyona uğramıştır.
"İtibar" görmemelerinin "Rolex" gibi ayağa düşmelerinin sebebi, "saygınlıklarını yitirmelerinden"dir!..
MANİPÜLE EDEMEYİNCE!
Evvelden belki saygındılar... Ama şimdi yüzlerine bakan yok!..
Niye?..
Çünkü onlar; "testere" gibi "bir sana, bir bana" demek yerine "keser" gibi "hep bana" diyerek, "sadece kendilerine yontmaya" başladılar!..
Başbakan Tayyip Erdoğan, onların hoşuna gidecek icraatlara imza atarken "son derece başarılı, demokrat, özgürlükçü, kararlı, cesaretli ve sivil" bir Başbakan'dı...
Çünkü Erdoğan;
"Kürt açılımı" ile başlattığı süreci "Alevi açılımı" ile devam ettirmişti!..
Çünkü Erdoğan;
Dış politikada, "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" saçmalığına son vermişti!..
Çünkü Erdoğan;
"Kürtlerin ret, inkâr ve asimilasyonu"na son vermiş, "Kürt hakları"na yönelik cesur adımlar atmış, Apo'yla görüşmeler başlatmış, "Oslo süreci"ni devreye sokmuştu!..
Ama şimdi!..
"Entel-dantel fosiller"in görmek istediğinin çok çok dışında bir Erdoğan var...
Onlara göre, şimdiki Erdoğan;
MHP ile anlaşıp, "ülkücü katilleri"(!) serbest bırakırken, "Kürt politikacı"ları zindanlara kapattı!!!..
"Kürt açılımı"nı da, "Alevî açılımı"nı da başlattı, "Oslo süreci"ni askıya aldı!.. Şimdi tek amacı, "İmam-Hatip Lisesi sayısı"nı çoğaltmak, "dindar nesil" yetiştirmek, "Çamlıca'ya dev bir cami" yaptırmak!..
Gördünüz ya;
Dün "manipüle" ettikleri Erdoğan'a şimdi diş geçiremiyorlar... O yüzden de zırlıyorlar.
Eğer, "ana dinde eğitim"e ağırlık vermek yerine "ana dilde eğitim" demeye devam etseydi, "baştacı" olacaktı!..
Yani "Kürt ve Alevi açılımı"nı sürdürseydi "cici"ydi... Ama, biraz da "Müslümanların hakları"na eğilince, oldu "tu kaka!"
"Ne olur" diyorlar;
"Ne olur, eski günlerine dön!"
Zannediyorlar ki;
Erdoğan, "açılım"larla bu seviyelere geldi... Oysa Erdoğan, "bizden biri" olduğu için, "kimsesizlerin kimi" olduğu için sevildi halk tarafından!.. Hâlâ "yükseliyor" oluşu da bunun kanıtı!..
Ama "odun"lar bunu anlamaz!..
Değil "sosyete"ye,
"Salonların en baş köşeleri"ne bile girseler, yine anlamazlar!..
Çünkü, odun;
Her yerde "odun"dur!..
Kimi "budaklı"dır,
Kimi de "yontulmuş kereste!"
PKK'nın savaşı kiminle?
Önceki gün Iğdır ve Van'da konuşan Erdoğan; BDP ve PKK'ya yüklenip, demiş ki;
"Bunlar sadece ve sadece kan ticareti yaparlar, can ticareti yaparlar. Bunlar gençleri kendi kirli emellerine alet eder ama o gençlerin annelerine, babalarına, kardeşlerine acıdan başka hiçbir şey vermezler. Leyla Zana'nın bizimle görüşmesinden, çözüm umudu dile getirmesinden hem BDP hem de terör örgütü rahatsız oldu. Sert açıklamalar yaparak mahalle baskısı uygulayıp Zana'yı susturmaya çalıştılar."
Bu "tesbit"ler doğru mu?.. Doğru... Peki İmralı'da Apo ile, Oslo'da PKK ile görüşmeler yapıp, "Kürt sorunu"na çözüm arayan devlet, niye "tavır" değiştirdi?..
Sorunun cevabı, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın sözlerinde... Eğer onlar da "barışa katkı" sunabilselerdi, "açılım"lar devam ederdi...
Oysa PKK, "kan" dökmeye, "araç yakmaya" devam etti!..
Yani, "süreci baltalayan" taraf "devlet" değil, "kan ve gözyaşı"ndan beslenen PKK ve BDP'dir!..
Hâl bu olunca; kimsenin Erdoğan'ı suçlama hakkı yok!..
Kaldı ki; PKK'nın savaşı, artık "Hükümet ve asker"leri hedef almaktan ziyade, "Kürt halkı"nı hedef almaya başlamıştır...
Söyleyin hele; "yakılan" iş makineleri ve TIR'lar ile "engellenen yatırımlar" kime hizmet edecek?.. Elbette Kürt halkına!..
O halde, "Kürt halkı" da, artık sesini yükseltmelidir!..
yeniakit