Abdullah Büyük
“Söz ola kese savaşı”
"Operasyonlar, tutuklamalar, gözaltılar ve Kayseri’den, Van’a götürülen Receb Çamdalı isimli din ve dava adamı. İrkildim önce. Nasıl olur? Dedim. Hazmedemedim. Eğer yürütülen her iş ve olay Receb Çamdalı kardeşimiz gibi ele alınıyorsa, vay geldi bu ülkenin ve bu milletin başına…
Belki Receb Çamdalı kardeşimizi birçoğunuz bilmez. Önce oradan başlayalım. Daha sonra yarı kalan mesajımızı tamamlarız.
Çamdalı Ailesi, örnek bir ailedir. Evlerine hâlâ televizyon girmediği halde, aile fertlerinin her biri ilimle, ahlak ve edeple temayüz etmiştir. Çamdalı ailesinde tahsil ve kültür iki kardeş gibi birlikte yaşar. Evin hizmetkârı Receb Bey, vakıf insandır. Mesleği odun ve kömürcülüktür. Hizmet kimliği ile Kayseri’de irtibatlı olmadığı vakıf, dernek, sivil toplum kuruluşları yoktur. Bir bakarsınız Suriye’ye gitmiş, bir bakarsınız Gazze’de, bir bakarsınız Sudan’da. Deniz Feneri, İHH başta olmak üzere tüm hayır kurumlarının hizmeti için koşar durur. Çocukları küçüklüğünden beri bildiğim, tanıdığım, örnek gençlerdir. Namusunun dışında her şeyini paylaşır. Bir tane minibüsü vardır, aracın camları, hayır kurumlarının ilan ve reklamları ile donatılmıştır. Sözün özü, İHH bağlantılı olarak evinden alınıp, Van’a götürülmesini bir türlü hazmedemedim. Eğer tüm olaylar ve insanlar bu usul ile ele alınıyorsa, tekrar edeyim, vay geldi bu ülkenin başına. Buradan Çamdalı ailesine sesleniyorum: “Ölünceye kadar Çamdalı ailesinin yanındayım.”
Sevgili okuyucularımız. Bu haftaki mesajımın başlığı, Yunus Emremizin o meşhur sözüdür. Yani, söz ola kese savaşı. Söz deyip geçmeyelim. Söz, bizim medeniyetimizin dilidir. Bu kadar mı? Hayır… Söz, amel ağacının meyvesidir. Çünkü o, amelden, eylemden doğar. Yüce Rabbimiz, âlemi sözle yarattı ve ‘ol’ deyince, o da oldu. Tüm kâinat ‘ol’ emrini, bütün ayrıntılarıyla anlayarak yerine getirdi.
17 Aralık 2013 tarihinden beri, konuşmaları, sözleri şöyle takip ettim de, çok zaman başımı öne eğdim. Müslüman’ın inancında, tevhit anlayışından doğan sözler hem tesir eder ve hem de iş yapıcıdır. Gerçeklerden uzak olan insanların sözleri, kavgaya ve savaşa sebep olur. İnsan söz ile başkalarını etkilediği gibi, büyük sevaplar ve günahlar da işleyebilir.
Yahudiler, Allah’ın elleri bağlanmıştır, dediler. Söyledikleri bu söz yüzünden lanetlenmişlerdir. Maide/64. Alnı secdeye varan bir insana Firavun, Karun diyen bir insan, lütfen elfaz-ı küfür konusuna baksın ve kullandığı sözün faturasını nasıl ödeyeceğini öğrensin. Kelile ve Dimne isimli eserde, hayvanlar konuşturulur. Arslanlar, öküzler, filler, kargalar, leylekler, bülbüller bir bir konuşturulur. O hayvanların ağzından çıkan sözler de ibret görülür, ders çıkarılır. Gel gör ki, günümüzde ağzını açıp gözünü yuman insanların ağızlarından çıkan sözleri, din terazisinde tartsak, ibre ne der acaba?
Bir insanı diriltmenin, tüm insanlığı diriltmek olduğu gerçeği, şu anda ayaklar altına alınmıştır. Suriye’deki işkence ile şehit edilen Müslüman kardeşlerimiz, Hasan El Benna’nın, Seyyit Kutupların hediyesi olan ve şu anda kafeste tutulan Mursile, bir bardak suya muhtaç duruma düşen onurlu ve şerefli Filistinli, Gazzeli mazlumlarımızı yok sayarcasına hareket edenleri, konuşanları, Müslüman ümmet affetmeyecektir. Müslüman âleminin son bir ümidi olarak “abi” görülen ülkemize mevzi yaklaşanları ülke halkımız affetmeyecektir. Tüm dünyanın üzerimize üşüştüğü ve kardeşi kardeşe kırdırmak için her çeşit tuzağı kurduğu oyunları bozmak uğruna ‘kol kırılır yen içinde kalır’ düşüncesinde olmayanları bu halkımız affetmeyecektir.
Kur’an: “Sen onları sözlerinin üslubundan tanırsın” açıklamasını yaparak, elimize ve gönlümüze bir ölçü vermiştir. Bu ölçünün ışığında insan ve olaylara bakarsak, dilimiz varmıyor ama son nefesler tehlikeye girmiş durumdadır. Bir ömür boyu hak yolda kullandığımız aziz nefeslerimizi, şerefli sözlerimizi lütfen nefsimize ve şeytana kaptırmayalım.
yeniakit