Merve Kavakçı
Vahşet
Tuhaf bir ikilem bugün değinmek istediğim. Suriye’den dünyaya sunulan resimlerin taşıdığı vahşet mesajının beraberinde getirdiği bir ikilem. Bir tarafta insanlığı insanlık olalı utandıracak katliamın resimleri. Resim demeyelim zira nesneleştiriyor ve ister istemez belki daha çok da bilinç altına “uzak” ve “cansız” mesajını gönderiyor. Gerçekler diyelim, insanlığı utandıracak katliamın gerçekleri… Bütün insanlığın yüzünü kızartacak kanlı gerçekler, çocuklu, kadınlı, bebekli zayıf, naif olanların kanlı gerçekleri… Batı dünyası günbegün holokost’u konuşur. Onunla güne başlar onunla günü kapar. İlk öğretimden ezberletir. Bizdeki ezberci zihniyetin bir benzeri Batıda holokost eğitimiyle kendini göstermiştir. Oysa holokost tek midir, tekrarsız mıdır, sadece Hitler tarafından Yahudilerin yok edilmesi midir? Holokostun mağdurları bugün holokostu kat be kat katlayarak günlük hayatın rutini haline getirerek, adeta bir parçası gibi normalleştirerek Filistin halkına reva görüyorlar da kimse sesini çıkarabiliyor mu. Soykırımın alasını görmek isteyen Filistin’e gitmeli oysa… Sesini yükseltenin başına da nasıl çoraplar örüldüğünü görüyoruz bugün. Anladık, 17 Aralık, 7 Şubat, yolsuzluk değil mesele. Davos, One Minute’den Mavi Marmara’ya, Halk Bankası’ndan İran ambargosunun delinmesine, çözüm sürecine uzanan ince bir yol var Türkiye’nin başarı karnesinde, İsrail’i ve “içte” ve fakat “dışta” dostlarını rahatsız eden… Anlamadınız mı diye soranlara, evet anladık…
Gelelim ikileme. Bir taraftan dünyanın demokratikleşmesi, halkların özgür olması, kendi iktidarlarını kurmasının türküsünü tutturacaksınız. Gece gündüz bunu mırıldanarak dünyaya hükmetmenin yollarını arayacaksınız. “Biz” diyeceksiniz “Batı dünyası olarak paranın, gücün, teknolojinin sahibiyiz, parayı verenin düdüğü çaldığı gibi biz de dünyanın gündemini belirleriz” diyerek ama içinizden meydan okuyacaksınız. Devam edeceksiniz “Biz demokrasiyiz, siz de olacaksınız!” “Size ne uyar biz biliriz!” diye de ekleyeceksiniz. Peki nedir bu demokrasi dediğiniz diye sorulsa, “haklar, özgürlükler!” diye sıralayacaksınız.”İnsanlığın mutluluğu için” diye de felsefesini öreceksiniz.
Bir dakika! bu denklemde bir sorun var! Büyük bir sorun! “Hayat” en büyük hak değil mi! Batı’nın Batısı, en temel örneği Amerika’nın kuruluş ideolojisinde “Allah’ın verdiği geri alınamaz haklar”dan değil mi! Yaşamak, yaşayabilmek, ölmemek, eften püften dış etkenlerle olup gitmemek, nefes almak, yaşamak, hayatı tatmak en temel haklardan değil mi! Demokrasi dediğiniz, işte tam da bu ve benzeri hakları tam anlamıyla yaşayabilmek için gerekli değil mi. Bu soruların her birinin cevabı “evet” değil mi. Kim olursanız olun, renginiz, şekliniz, dininiz, diliniz, coğrafyanız, kıtanız ne olursa olsun, her birimiz için “evet” değil mi.
O zaman neden Suriye’deki insanlık katliamına sessiz kalıyorsunuz. O zaman nedendir bu çifte standart!. İşinize geldiği zaman “insanlık katlediliyor” naraları atarak “dostlarınızı” koruyacaksınız. Konu Müslümanlara gelince, bin dereden su getirip arkanızı döneceksiniz. Biz sizi biliyoruz! Anladık! Dostlarınızı da.
yeniakit