Selâhaddin Çakırgil
Suriye emperyalistlerce yutulurken, İran ve Türkiye sıkıntıda
Suriye Buhranı,-Beşşar Esed ve hâmileri onu hâlâ Suriye Devlet Başkanı zannetsinler- tahmin edilemeyecek, öngörülemeyecek noktalara vardı..
İran, kendi askerî güçlerinin bu ülkedeki varlığını Suriye devletinin daveti ve aralarındaki anlaşmalara dayanarak izah ediyor. Amma, Suriye’ye yaptıkları onca askerî desteğine ve ‘Hizbull…' örgütünün ve diğer belirli bir mezhebî-askerî eğitimden geçmiş onbinlerce savaşçı güçlerinin de netice alamayacağını görünce; Moskova’yla iş tutmak gerektiğine kail oldular. Halbuki, Rusya, Suriye Buhranı'na ilk 4 yıl hiç bulaşmamıştı..
Bunun karşılığında Putin, İran’dan birçok şeyler kopardı. Nitekim, hattâ Hazar Denizi'ndeki Rus savaş gemilerinden fırlattığı füzeleri İran ve Irak semalarından geçirip, Suriye’deki hasssas noktaları vurdu. İran makamları da, Rus füzelerinin ve savaş uçaklarıyla yaptığı bombardımanların vurduğu yerlerin koordinatlarını Suriye’deki kendi askerî danışmanlarının verdiğini gururla belirtmişlerdi. Ayrıca, Hemedan'daki Noje Askerî Havaalanı da Rus savaş uçaklarına tahsis edilmişti. Rusya lideri Putin ise bütün bu gelişmeleri bir askerî tatbikat anlayışı içinde değerlendiriyordu.
İlginçtir, Rusya’nın bu askerî hareketliliğini, Obama döneminin Amerikan Dışbakanı John Kerry, Rusya’nın Suriye’de, Tartus limanındaki Rus Üssü'nü korumaya yönelik olduğu şeklinde izah etmişti.
***
Amerikan emperyalizmi ise.. Obama zamanında, Türkiye’ye yaptığı, ‘kara ordusuyla müdahale etmesi' çağrısına karşı Türkiye’nin, ‘sivil halkın korunması için uçuş yasağıyla korunan bir güvenlikli bölge oluşturulması' şartını ileri sürmesini kabul etmemiş ve hem de, DEAŞ ve sair grupların İslam adına yaptıklarını ileri sürdükleri mücadelenin neler getireceğinden çekindiği için, ‘DEAŞ olacağına Beşşar rejimi kalsın!' mantığını esas alınca.. Suriye konusunda inisiyatifi tamamiyle Rusya'ya kaptırmıştı.
Trumpişbaşına gelince ise USA emperyalizmiSuriye’de yeniden baş oyuncu konumunda.. Rusya da bu durumun farkında olduğu için, Amerika‘yla zıtlaşmadan oyunlar kuruyor. Ve her iki taraf da, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan YPG’yi en modern silahlarla donatıyorlar. Bu da, Amerika ve Rusya‘nın Ortadoğu’da yeni bir coğrafya için zımnen anlaştığını gösteriyor.
***
Bu gelişmeler olurken,Suriye Buhranı konusunda taa başından beri zıt kutuplarda bulunmalarına rağmen, İran ve Türkiye, Astâne Toplantısı'nda Rusya’yla birlikte hareket etmeyi kabullendiler. Esasen, Türkiye de, Rusya’nın sağladığı imkanla, Ağustos-2016’nın son haftasından itibaren, sınırdaki Cerablus kasabasından Suriye topraklarına girip, DEAŞ’ı Dâbık ve El’Bâb'dan da temizledi ve Munbiç'e girmeye hazırlanırken..
Rusya, Munbiç'i PYD’den alıp Beşşar rejimi güçlerine bıraktığını açıklayıverdi!
Türkiye, Raqqa’nın kurtarılmasına da katılmak isterken de, Amerika ve Rusya, bu konuda asıl rolü YPG’ye vermek istiyorlar. Yani, bölgede ateş hattının kenarında olan Türkiye'ye hem Amerika, hem de Rusya oyun üstüne oyun kurmak peşindeler ve her iki güç de, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra, İsrail rejimi dışında büyük bir değişiklik yaşamamış olan Ortadoğu haritasına yeni bir şekil vermek ve kürd halkı adına diyerek yeni bir devlet eklemek istiyorlar.
Bu ise, sadece Türkiye’nin değil, İran'ın da başını ağrıtır. Kuzey Irak’ta, Barzanî liderliğindeki Bölgesel Kürd Yönetimi şimdilik Türkiye’yle birlikte hareketi tercih ediyor.. İran ise Barzanî’ye soğuk ve diğer kürdçü silahlı örgütlerle iş tutmaya ağırlık veriyor.
Bu durumda en rahat olan ise hem Amerika ve hem de Rusya’nın üzerinde titredikleri sionist İsrail rejimi, muhakkak ki..
***
Bu satırların sahibi Suriye Buhranı'nın başından beri, asıl oyuncuların beşerî planda emperyalist güçler olduğuna, İran ve Türkiye‘nin askerî açıdan karşı karşıya getirilmesi şeklindeki şeytanî oyunlar olabileceğine devamlı dikkati çekiyor. Emperyalist ve şeytanî güçlerin zevkle seyredecekleri öyle bir noktaya gelinmez ve o vartaya düşülmez, inşaallah..
stargazete