Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

"Tek din" üzerine bir daha...

Bu sözün hiç kullanılamayacağı bir insan varsa o da Ahmet Taşgetiren'dir diyebilirim.

O ki, Başbakan'a yaptığı itiraz sebebiyle 10 yıl yazdığı gazetesinden ayrılan bir insandır.

Ama Ahmet Hakan öyle yazmış: "Başbakan'a endeksli yazarlığın zorlukları" başlığı altında, benim "Tek din meselesi" başlıklı çarşamba yazımdan yola çıkarak. Güya ben, Başbakan "Dilim sürçtü" dediği halde, yazılar gazeteye erken gönderildiği için tornistan yapamamışım, "tek din"i gerekçelendiren bir yazı yazmışım.

Böyle bir şeyi yapar mıyım? Sırf Başbakan söylediği için paylaşmadığım bir şeye gerekçe üretir miyim? Buna Türkiye medyasında Ahmet Hakan'dan başka inanan bulunur mu?

Ne yazdım orada?

"Bir, dedim, "Tek din" devletin kırmızı çizgileri babında söylenecek söz müydü, bence değildi."

Sonra, Hüseyin Çelik'in "dil sürçmesi" yorumundan yola çıkarak, "bu inandırıcı değil" dedim. "Çünkü, dedim, Başbakan 'tek din' ifadesini, 'tek dil demedim, tek din dedim' diyerek düzeltmek amacıyla dile getiriyor."

Başbakan'a endeks mi var burada?

Lozan'dan bakınca...

Yalnız bir şey yaptım. Başbakan'ın "Tek din" sözünün bir bağlamı bulunduğunu ifade ettim. Üstelik bunun Başbakan'ın zaman zaman seslendirdiği "Tek millet" vurgusunun bir uzantısı olduğunu yazdım.

Başbakan "Dilim sürçtü, eleştiriler haklı" dedi, çıktı işin içinden.

İşte diyorum, böyle dil sürçmesi olmaz. Dil sürçmesi hem Kahramanmaraş'ta hem Adana'da olmaz, bir. "Tek dil demiyorum, tek din diyorum" diyerek olmaz, iki.

Ben, "Tek dinin bir mantığı var" dedim, ekledim: "Lozan'a göre..."

Tıpkı Lozan'a göre "Tek millet"in mantığı olduğu gibi.

Şayet Lozan, Cumhuriyet'in ana kodlarının belirlendiği bir uluslararası metin ise...

Ben, bunu bin kere yazdım: Lozan'da Türk temsilci heyetinin mantığı tamamen "Ümmet mantığı" idi.

"Türkler, Kürtler Müslüman'dır ve tek millet olmuşlardır."

Cumhuriyet, buradaki "Müslümanlığı" ıskaladı, Türklüğü, belki tutar diye Müslümanlığın yerine ikame etti ama tutmadı, çünkü siz "Türklük vurgusu" yaparken, birileri de Kürtler'de Müslümanlığı azaltıp "Kürtlük vurgusu" yaptı. Ve şu anda yaşadığımız terör belası çıktı.

Lozan'da, "Tek millet-Tek Din" denkleminin içinde gayrimüslimler yoktur.

Gayrimüslimler, o günün şartlarında İtilaf Devletleri'nin sahiplendiği ayrı bir kategoridir, azınlık statüsü içine girmişlerdir ve özel haklar elde etmişlerdir.

Müslüman toplum için

Başbakan'ın söylediği "Tek din" ifadesi, Lozan mantığından bakıldığında gayrimüslimleri kapsamaz. Onların hakları hâlâ uluslararası garanti altındadır, yani hiçbir Başbakan çıkıp da, Lozan'ı göz ardı edip, "Biz Hristiyanlar'ı, Yahudiler'i de tek din olan İslam'a tabi tutacağız" gibi bir ifade kullanamaz.

Bu, bütün dünyayı karşısına almak demektir. Onun için ben, gayrimüslimlerden gelen tepkileri, fazla gayretkeş buluyorum.

Ama acaba bir Başbakan'ın Lozan'a atıfla, Türkiye'nin gayrimüslimler dışındaki nüfusunu "Tek din" olarak İslam'la ve dini bir değerlendirme ürünü olarak "Tek millet" ifadesiyle tanımlaması nasıl olur?

Görülüyor ki, orada da çok ciddi zihni aşınmalar var.

Tabii ki Başbakan'ın, o ifadeleri kullanırken, benim burada ortaya koyduğum bağlamı dikkate alıp almadığını bilmiyorum.

Ama "dil sürçmesi" dediğine göre ya bu bağlamı dikkate almadan söylemiştir ya da hem bu sözün izahının çok zor olacağını hem de tepkilerin, hesaba katmadığı ölçüde büyüyeceğini görerek geri adım atmıştır.

Ben gelen tepkilerde "Türkiye'nin Müslümanlık'la tanımlanması"na yönelik "laikçi" öfkeleri de görüyor, bu kadim kini kınıyorum. Ahmet Hakan'a da sadece, "pusuya yatıp av peşinde koşma" diyorum.

bugün

Bu yazı toplam 978 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar