Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yürüyüş

Fazilet’ten koparak başladı yürüyüş, bir arkadaş grubuyla “Yenilikçiler” adı altında…

Ortak akıl” diyerek başladı. Ortak akıl platformunda herkesin görüşü değerliydi.

Amerika ile görüşüldü yürüyüşün ilk günlerinde. Lobilerle görüşüldü. Belli ki onlara “nasıl bir hareket” olacağı anlatıldı. Belli ki “Milli görüş çizgisinden farklı olunacağı” anlatıldı. BOP’ta birlikte yüründü nitekim.

Avrupa ile görüşüldü. Avrupa’dan on binlerce maddelik “müktesebat” ithal edildi. Hukukun üstünlüğüne, siyasette vesayete son verilmesine dair. Müktesebat ithalinden daha önemlisi, İslamcı kökenden gelen bir ekip olarak AB ile ilişkilerin çook çok önemsendiğinin altının çizilmesi idi.

Komşularla görüşüldü, “sıfır sorun” dendi, İslam ülkeleri ile görüşüldü. Türkiye - Mısır - İran denklemlerinin kurulduğu günler oldu. Balkanlar’da düşmanlar barıştırıldı. İslamcıların iktidarında Türkiye dünya ile iyi ilişkiler geliştiren bir İslam ülkesi olarak “model ülke” rolü oynayabilirdi.

Yumuşak güç ile anıldı Türkiye’nin adı.

İçerde liberallerle birlikte yüründü. Gülen cemaati ile birlikte yüründü. Ergenekon vardı, cuntalaşmalar eksik olmazdı. Askeriye içinde, dış destekle askeri müdahalelerin önü kesilmişti ama, içerde de çetin bir mücadele gerekiyordu. Gülen’in Emniyet, Yargı içindeki elemanları ve muhtemel ki TSK içindeki elemanlarıyla cuntalaşma girişimlerine karşı iş birliği yapıldı. Hukuksuzluklar da göze alındı bu iş birliği içinde. Gülen elemanlarının devlet içinde “Paralel yapı” haline gelmesine göz yumuldu.

Kürtlerle birlikte yüründü. Kürt sorununu çözmek için, sağ, sol, sanatçı, yazar… her çevrenin yardımına başvuruldu. Kandil ile bile, İmralı ile bile birlikte yüründü. Müsamaha hendek kazımına göz yumma noktasına kadar vardı.

Alevilerle birlikte yüründü. Çalıştaylar çalıştaylar yapıldı. Sünni kadrolar Alevi meselesini çözer miydi acaba?

Gayrı Müslimlerle birlikte yüründü. Neredeyse Heybeliada Ruhban Okulu açılacaktı.

Sonra ayrışmalar ve yeni birliktelikler başladı.

Birlikte yola çıkılanlarla ayrıştı yollar. Kontrol edilen, oluşturulan medya grupları tarafından ayrılanlara “ajanlık” suçlaması yapılasıya kadar.

Liberallerle ayrışıldı.

Kürtlerle ayrışıldı.

Alevilerle ayrışıldı.

Amerika ile, AB ile ayrışıldı.

Mısırla, bölgedeki başka İslam ülkeleri ile ayrışıldı. Suriye bataklığa döndü. Dünyada “sert güç” olarak görülmeye başlandı.

Yalnızlaşma” dendi bu noktada yaşananlara.

Gülen grubu ile öylesine bir kopuş oldu ki, sonu darbe girişimine kadar vardı. Cemaat FETÖ oldu. Mezardan kalkıp referandumda oy kullanmaya seferber olanlar, “inlerine kadar girilecek” kitlelere dönüştü.

Bu defa, Ergenekoncu diye yargılananlardan FETÖ’nün tasfiyesi için yararlanıldı.

Çözüm sürecinde MHP ve Perinçek grubu en çetin muhalefeti yapmıştı, onlarla yollar kesişti gelinen dönemde.

Yargı altın dönemini yaşıyor” diyecekti olan bitene bakıp, Doğu Perinçek. “İktidarın rotasını biz çiziyoruz” diyecekti.

Bahçeli, geçmişte seslendirdiği çok ağır suçlamalardan sonra, iktidara kol – kanat gererken, aynı zamanda kendi raconunu kesiyordu sağa sola…

Susurluk dünyası girdi devreye maaile. 90ların dünyası mafya hesaplaşmaları halinde arzı endam etti.

Ülke ekonomisi perişan olurken birileri dev yapılar haline geldi.

Nereden yola çıkılmıştı, nerelere gelindi?

İnsanlar şöyle bir bakarlar mı geçmişe, geleceğe? “Nereden geldik nereye gidiyoruz? “ sorusunu sorarlar mı? “Sağımızda solumuzda kim var, niye yanımızdalar, bizden eser kaldı mı bizde, ne idik ne olduk?” diye sorarlar mı?

Yola çıktıklarımız kimlerdi, yolda bulduklarımız kimler, diye merak ederler mi?

Bu yürüyüşte gelinen nokta biraz tedirginlik oluşturursa yüreklerde, nelerin tamir edileceği sorusu sorulur mu? Geç kalmışlık duygusu yürekleri zorlar mı?

Bir filikanın dümenini yönetmekle bir transatlantiğin dümenini yönetmek aynı değildir. Cinleri dağıtmak toplamaktan zordur. Yürüyüşte aldıklarınızın, attıklarınızın kalıntıları bir şekilde ilişir dünyanıza… Şimdi ne yapılabilir bilmiyorum, ama görebildiğim ana yönelişleri toplamak istedim, hangi ilişkide hangi değerden yola çıkıldı, belki yeniden bakılır, kalite değerlendirmesi yapılır diye…

Ama öylesine zora girildi ki…

Bilmem aynaya bakıyorlar mı arkadaşlar? Ne görünüyor orada? Peker nasıl görünüyor, Soylu nasıl, Ağar nasıl ve herkes nasıl görünüyor toplu fotoğrafta? Bu fotoğrafla 20 yıl önceki fotoğraf ne kadar benziyor birbirine, ya da benzemiyor?

Bu yazı toplam 647 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar