12 Gün Kala Son Seçim Anketi

12 Gün Kala Son Seçim Anketi

Seçimde son düzlüğe girildi. İşte farklı kuruluşların kamuoyu araştırmaları ve partilerin oylarında artış yada azalışa neden olan etmenler...

Anketler ve ikaz eğilimi

Seçimde son düzlüğe girildi. Önce değişik kuruluşların kamuoyu araştırmalarını yansıtmak istiyorum.

Önce ANAR Genel Müdürü İbrahim Uslu'nun açıkladığı rakamlar:

AK Parti yüzde 46
CHP yüzde 26
MHP 12
BDP 7

A&G'den Adil Gür'ün cephesinden ise partilerin oy oranı şöyle gözüküyor:

AK Parti yüzde 45
CHP yüzde 30
MHP yüzde 13
BDP Yüzde 7- 7.5

Adil Gür, CHP'yi yüzde 28-32 bandına oturtuyor. BDP'ye de 30 milletvekili veriyor.

Hem İbrahim Uslu'nun hem Adil Gür'ün işaret ettikleri bir nokta ise 27 Nisan'daki ilk kaset olayında düşen MHP oylarının, 21 Mayıs'ta 6 parti yöneticisiyle ilgili ikinci parti kasetlerden sonra ise 2 puan arttığı noktasıydı.

Kaset olayının ahlak boyutundan çıkıp, MHP'ye yönelik bir operasyon olarak anlaşılmasından kaynaklanan,"mağduriyet" psikolojisiyle izah ediliyor, bu durum. Ancak bunun "Konjonktürel mi", yoksa kalıcı mı olduğu henüz tespit edilemedi.

Seçmen eğilimlerinde ilginç değişiklikler gözleniyor. Örneğin MHP'nin oylarında 2 puanlık artış gözlenirken, kadın oylarında ciddi bir düşüş tespit ediliyor. MHP'de kadınların oyları yüzde 4'e inmiş durumda. Ama erkek oyları artıyor. MHP 11.9-13 arası.

CHP, toplumda heyecan uyandıran "reklam" çalışması ve seçmendeki kötü algıyı yıkmaya yönelik, medya destekli imaj çalışmasıyla Haziran ayına yüzde 30'a yaklaşarak giriyor. CHP'nin oyu yüzde 29.9...

AK Parti açısından problemli bir durum söz konusu. Son zamanlarda AK Parti oylarında bir gevşeme ve seçmenlerde, "ikaz edelim" eğilimi söz konusu. Bunu ciddiye almaları gerekiyor.

Kamuoyu araştırmalarının detaylarına indiğimizde AK Parti açısından genel siyasi söylemle birlikte, problemli olan 4 nokta ön plana çıkıyor.

İlk sırada YGS sınavındaki şifre skandalı geliyor. 1 milyon 700 bin öğrenciyi ilgilendiren bir olay ama bu ülkede 18-24 yaş grubunda 15 milyon insan var.

Belki çok dikkatinizi çekmemiştir ama emekliler ikinci sırada geliyor. Kılıçdaroğlu'nun emekliler üzerinde bu kadar durmasının nedenini şimdi daha iyi anlıyorum.

Farklı yasal düzenlemeler döneminde emekli olan emekliler arasında ortalama 300 milyon lira fark var. Emekli için 300 milyon lira çok önemli bir miktar. Ve 24 saat içindeki emekli sohbetlerinin birkaç saatlik dilimi bu maaş farkı üzerine odaklanıyor. 62 lira ile 154 lira arasında bir intibak yapıldığında bunun devlete maliyeti yıllık 7 katrilyon 220 trilyon çıkıyor. AK parti devleti düşünüyor ama 9 milyon emeklinin bulunduğu dikkate alınırsa, bunun bir de siyasete maliyeti var.

Kaset olayı ise üçüncü sırada geliyor. MHP ve CHP usta bir manevra ile olayın, "ahlaki boyutu"nu geri plana çekmeyi başardı. Kasetteki fiilleri kimin işlediği, kimlerin çekip, servis yaptığı ve arkasında yatan siyasi proje geride kaldı. Bahçeli de Kılıçdaroğlu da ısrarla iktidarı sorumlu tuttular. İktidar bu konuda karşı strateji oluşturamadığı için, MHP'nin kasetleri AK Parti'yi vurdu.

Dördüncü sırada ise Kürt sorunu geliyor. 2001 ve 2005 yılında gür bir sesle, "Kürt sorunu vardır" diyen ve çözüm için ilk kez sivil inisiyatif geliştiren AK Parti, her nedense seçim sürecine girildiğinde, "Kürt sorunu yoktur" dediği için, bölgede bir güven krizine neden oldu. Demokratik açılım sürecinde ve Anayasa referandumunda olduğu gibi CHP-MHP ve BDP'den oluşan "Statüko"nun ittifakı da maalesef ki etkili oldu.

Hizmet siyaseti ile AK Parti Dicle'yi tersine de akıtsa, bir noktaya kadar başarılı olur. Başbakan'ın bunu görüp 1 Haziran günü Diyarbakır'da yeniden Kürtlerle,"Gönül köprüleri" kurması gerekiyor.

Tüm bunların üstünde ise son zamanda kendini gösteren, "İkaz edelim, ders verelim" eğilimi var. Bunu muhalefet de suret-i hak'tan gözükmek suretiyle körüklüyor.

8.5 yıllık iktidar döneminde biriktirilmiş kırgınlıklar var. Bakandan, milletvekilinden, teşkilatlardan kaynaklanan kırgınlıklar biriktirilmiş durumda. Bir de iflah olmaz derdimiz olan, "kibir" sorunu var.

1989 yerel seçimlerinde halk, ANAP'ı ikaz etmişti. ANAP'ta seçim başarısızlığının konuşulduğu toplantıda bir belediye başkanı çıkıp, "Çok havalanmıştık, halk havamızı aldı" demişti.

Halkın ikazı nerede durur bilinmez. Belki o yüzden göstergeler yüzde 45'in altını göstermeye başladı.

Seçime az bir süre kaldı. Millete ilk kez sivillerin yapacağı bir Anayasa'nın önemi iyi anlatılmalı. Seçimden sonrası için yapılan, devletin yeniden yapılandırılması ve sivilleştirme çalışmaları heyecan uyandıracak bir şekilde ama seçimden önce anlatılmalı.

Ayrıca Başbakan'ın beklenen ünlü balkon konuşmasını 12 Haziran gecesi değil, şimdi yapmasında büyük yarar var. Seçmenin, Ergenekon ve askeri vesayetle mücadele sürecinin yeni Anayasa ile taçlandırılacağı kritik bir eşikte, "ikaza" değil, "desteğe" ihtiyaç olduğuna inandırılması gerekiyor.

 

yenişafak / Abdulkadir Selvi