"Arınç, Erdoğan'ı Tamamlıyor"

"Arınç, Erdoğan'ı Tamamlıyor"

Arınç'ın Başbakan Yardımcılığı, en çok Tayyip Bey'i bütünleyecek olan bir görevlendirme.Ahmet TAŞGETİREN yazdı..

Ahmet TAŞGETİREN /Bugün

Arınç'a odaklanmak

Yeni kabine ile ilgili, ilk notlarımı, cumartesi günkü yazımda ifade etmiştim. Ancak yine de peyderpey değerlendirmeler yapmak istiyorum.

Bugün, Bülent Arınç'la ilgili düşüncelerimi yazacağım.

Tahmin edileceği gibi, kabine revizyonu içinde Arınç üzerinde bir odaklanma oldu.

Arınç aşağı, Arınç yukarı.

Doğrusu, AK Parti deyince Arınç'ın bir kimlik izi hep vardı.

Bir yandan "Doğrucu Davut - Herkesi uyarabilecek konumda olan AK Parti'nin vicdanı" tanımlaması ile öne çıkarılacak bir sima idi.

Bir yandan da, sistemin aksayan yönlerini asker vs. dinlemeksizin dobra dobra dile getiren gözü kara bir adamdı ve bu yönüyle de, yok edilecek bir sima idi.

Meclis Başkanlığı sırasında  bu ikinci özelliği ile bir hayli dövüldü ve aday gösterilemeyecek konuma itildi.

Ama, sade milletvekili iken yolsuzluk karşıtı söylemleriyle AK Parti'nin gidişini sorguladığı için öne çıkarıldı.

Şimdi Başbakan Yardımcısı... MGK'ya katılacak.

Bunun, Arınç'la ilgili sembolik değeri büyük.

Yine o kadim Arınç profili üzerinden değerlendirmeler yapılıyor.

Arınç, Başbakan'ın hemen yanında, AK Parti'nin ilk çekirdek kadrosundan en doğruları söyleyecek ve sözü dinlenecek birisi, supab görevi ifa edecek bir sima.

Bu iyi.

Ama "Milli Görüşçü" kimliği ile, daha kısa süre önce "Bu askerlerle iyi ki savaşa girmemişiz" dediği için Genelkurmay Başkanı'nı öfkelendiren hüviyetiyle  MGK'ya katılacak olması, Asker'i rahatsız edecek bir olay!

Bu sonuncu, benim görüşüm değil, Arınç'la ilgili şimdiden başlayan negatif söylemin omurgası...

Anlaşılan şu ki:

Bundan böyle Arınç hep gündemde olacak.

Başbakan'a söylediği her şeyin "uyarı" gibi takdim edilmesi, ve Başbakan'la arada pürüz oluşturulmaya çalışılması, sistemle ya da askerle ilgili olarak söyleyeceği her sözün, MGK ekseninde değerlendirilmesi ve hükümet - asker ilişkilerini germe yönünde kullanılması söz konusu.

Bence:

Bülent Arınç, serapa samimiyet olan bir insan.

Memleketini en derin duygularla seven bir insan.

İnançları konusunda son derece titiz bir insan.

Haksızlığa karşı isyan eden bir yüreği var.

Evlat kaybeden her insan gibi yufka, kolay kırılan bir yüreği daha var.

Üzerine yolsuzluk kiri bulaşmadı. Buna tahammül de edemez.

Başbakan Yardımcılığı, en çok Tayyip Bey'i bütünleyecek olan bir görevlendirme. Ben, onu yanına aldığı için Başbakan'ı kutlarım. Hem onunla ilgili rezervleri elinin tersi ile ittiği için hem de, yanıbaşında ona hem moral destek, hem uyarıcı olarak ihtiyaç duyduğu için.

Arınç, herkesin bildiği gibi çok güzel konuşur. Onu bir kere Birlik Vakfı'nda dinlemiştim. Sözün birbiri içinden bu kadar coşku ile aktığını görüp, hayrete düşmüştüm. "Şimdi bitti, dediğiniz anda, daha gür bir akış geliyor. Bu müthiş bir şey." Evet, çok güzel konuşur. Ama, onun başına en çok iş açan şey de yine konuşmaları olmuştur. Zaman zaman baktım, izledim onu. Sözü bitirmesi gereken yer oluyor, o da bunu hissediyor. İçinden, "Bundan sonrası kasdı aşabilir" gibi bir cümle geçtiğini algılıyorum. Belki de şöyle: "Bundan sonrası da söylenmeli ama, Türkiye'nin buna tahammülü olmayabilir" gibi bir his geçiyor içinden. Bir es oluyor. Sonra devam ediyor. Ve o devamdaki birkaç cümle, Arınç'ı topun ağzına getiriyor. Halbuki o, son birkaç cümleyi içinde tutabilse, onları seslendirebilmek için daha uygun bir zamanı arasa, söyledikleri de, az - buz şeyler olmayacak. Ama, içi onu dürtüyor ve o sonradan "Keşke söylemeseydim" diyeceği şeyi söylüyor.

Şimdi, hassas bir yerde.

Hem doğruları söylemeli, hem de "tahammül edilemeyecek olan"ı farkedip, durmalı.

Belki burada, kendisinin Tayyip Bey'e supab olma misyonu da kendi kendisini dizginleme misyonu ile atbaşı bir hassasiyet gerektiriyor.

Farsça bir söz var:

"-Huftera hufte key küned bidar" denilmiş.

"-Uyumuş uyumuşu nasıl uyarabilir" demek bu.

Birisine supab olabilmek için kendi kendinizi dizginleyebilmeniz lazım.

Denir ki:

Siyasette insanın sinirlerini aldırmış olması gerekir.

Ben de derim ki:

Siyasetçi asla damarına basılmış adam halet-i ruhiyesine girmemeli.

Elhasıl, Bülent Arınç siyasi hayatının çok önemli bir dönemini yaşayacak. AK Parti misyonunda, ana direklerden birisi olmanın sorumluluğu bir kere daha yüklendi ona. Başarılar diliyorum. Ahmet TAŞGETİREN yazdı"

Arınç'a odaklanmak

Yeni kabine ile ilgili, ilk notlarımı, cumartesi günkü yazımda ifade etmiştim. Ancak yine de peyderpey değerlendirmeler yapmak istiyorum.

Bugün, Bülent Arınç'la ilgili düşüncelerimi yazacağım.

Tahmin edileceği gibi, kabine revizyonu içinde Arınç üzerinde bir odaklanma oldu.

Arınç aşağı, Arınç yukarı.

Doğrusu, AK Parti deyince Arınç'ın bir kimlik izi hep vardı.

Bir yandan "Doğrucu Davut - Herkesi uyarabilecek konumda olan AK Parti'nin vicdanı" tanımlaması ile öne çıkarılacak bir sima idi.

Bir yandan da, sistemin aksayan yönlerini asker vs. dinlemeksizin dobra dobra dile getiren gözü kara bir adamdı ve bu yönüyle de, yok edilecek bir sima idi.

Meclis Başkanlığı sırasında  bu ikinci özelliği ile bir hayli dövüldü ve aday gösterilemeyecek konuma itildi.

Ama, sade milletvekili iken yolsuzluk karşıtı söylemleriyle AK Parti'nin gidişini sorguladığı için öne çıkarıldı.

Şimdi Başbakan Yardımcısı... MGK'ya katılacak.

Bunun, Arınç'la ilgili sembolik değeri büyük.

Yine o kadim Arınç profili üzerinden değerlendirmeler yapılıyor.

Arınç, Başbakan'ın hemen yanında, AK Parti'nin ilk çekirdek kadrosundan en doğruları söyleyecek ve sözü dinlenecek birisi, supab görevi ifa edecek bir sima.

Bu iyi.

Ama "Milli Görüşçü" kimliği ile, daha kısa süre önce "Bu askerlerle iyi ki savaşa girmemişiz" dediği için Genelkurmay Başkanı'nı öfkelendiren hüviyetiyle  MGK'ya katılacak olması, Asker'i rahatsız edecek bir olay!

Bu sonuncu, benim görüşüm değil, Arınç'la ilgili şimdiden başlayan negatif söylemin omurgası...

Anlaşılan şu ki:

Bundan böyle Arınç hep gündemde olacak.

Başbakan'a söylediği her şeyin "uyarı" gibi takdim edilmesi, ve Başbakan'la arada pürüz oluşturulmaya çalışılması, sistemle ya da askerle ilgili olarak söyleyeceği her sözün, MGK ekseninde değerlendirilmesi ve hükümet - asker ilişkilerini germe yönünde kullanılması söz konusu.

Bence:

Bülent Arınç, serapa samimiyet olan bir insan.

Memleketini en derin duygularla seven bir insan.

İnançları konusunda son derece titiz bir insan.

Haksızlığa karşı isyan eden bir yüreği var.

Evlat kaybeden her insan gibi yufka, kolay kırılan bir yüreği daha var.

Üzerine yolsuzluk kiri bulaşmadı. Buna tahammül de edemez.

Başbakan Yardımcılığı, en çok Tayyip Bey'i bütünleyecek olan bir görevlendirme. Ben, onu yanına aldığı için Başbakan'ı kutlarım. Hem onunla ilgili rezervleri elinin tersi ile ittiği için hem de, yanıbaşında ona hem moral destek, hem uyarıcı olarak ihtiyaç duyduğu için.

Arınç, herkesin bildiği gibi çok güzel konuşur. Onu bir kere Birlik Vakfı'nda dinlemiştim. Sözün birbiri içinden bu kadar coşku ile aktığını görüp, hayrete düşmüştüm. "Şimdi bitti, dediğiniz anda, daha gür bir akış geliyor. Bu müthiş bir şey." Evet, çok güzel konuşur. Ama, onun başına en çok iş açan şey de yine konuşmaları olmuştur. Zaman zaman baktım, izledim onu. Sözü bitirmesi gereken yer oluyor, o da bunu hissediyor. İçinden, "Bundan sonrası kasdı aşabilir" gibi bir cümle geçtiğini algılıyorum. Belki de şöyle: "Bundan sonrası da söylenmeli ama, Türkiye'nin buna tahammülü olmayabilir" gibi bir his geçiyor içinden. Bir es oluyor. Sonra devam ediyor. Ve o devamdaki birkaç cümle, Arınç'ı topun ağzına getiriyor. Halbuki o, son birkaç cümleyi içinde tutabilse, onları seslendirebilmek için daha uygun bir zamanı arasa, söyledikleri de, az - buz şeyler olmayacak. Ama, içi onu dürtüyor ve o sonradan "Keşke söylemeseydim" diyeceği şeyi söylüyor.

Şimdi, hassas bir yerde.

Hem doğruları söylemeli, hem de "tahammül edilemeyecek olan"ı farkedip, durmalı.

Belki burada, kendisinin Tayyip Bey'e supab olma misyonu da kendi kendisini dizginleme misyonu ile atbaşı bir hassasiyet gerektiriyor.

Farsça bir söz var:

"-Huftera hufte key küned bidar" denilmiş.

"-Uyumuş uyumuşu nasıl uyarabilir" demek bu.

Birisine supab olabilmek için kendi kendinizi dizginleyebilmeniz lazım.

Denir ki:

Siyasette insanın sinirlerini aldırmış olması gerekir.

Ben de derim ki:

Siyasetçi asla damarına basılmış adam halet-i ruhiyesine girmemeli.

Elhasıl, Bülent Arınç siyasi hayatının çok önemli bir dönemini yaşayacak. AK Parti misyonunda, ana direklerden birisi olmanın sorumluluğu bir kere daha yüklendi ona. Başarılar diliyorum. Ahmet TAŞGETİREN yazdı"

Arınç'a odaklanmak

Yeni kabine ile ilgili, ilk notlarımı, cumartesi günkü yazımda ifade etmiştim. Ancak yine de peyderpey değerlendirmeler yapmak istiyorum.

Bugün, Bülent Arınç'la ilgili düşüncelerimi yazacağım.

Tahmin edileceği gibi, kabine revizyonu içinde Arınç üzerinde bir odaklanma oldu.

Arınç aşağı, Arınç yukarı.

Doğrusu, AK Parti deyince Arınç'ın bir kimlik izi hep vardı.

Bir yandan "Doğrucu Davut - Herkesi uyarabilecek konumda olan AK Parti'nin vicdanı" tanımlaması ile öne çıkarılacak bir sima idi.

Bir yandan da, sistemin aksayan yönlerini asker vs. dinlemeksizin dobra dobra dile getiren gözü kara bir adamdı ve bu yönüyle de, yok edilecek bir sima idi.

Meclis Başkanlığı sırasında  bu ikinci özelliği ile bir hayli dövüldü ve aday gösterilemeyecek konuma itildi.

Ama, sade milletvekili iken yolsuzluk karşıtı söylemleriyle AK Parti'nin gidişini sorguladığı için öne çıkarıldı.

Şimdi Başbakan Yardımcısı... MGK'ya katılacak.

Bunun, Arınç'la ilgili sembolik değeri büyük.

Yine o kadim Arınç profili üzerinden değerlendirmeler yapılıyor.

Arınç, Başbakan'ın hemen yanında, AK Parti'nin ilk çekirdek kadrosundan en doğruları söyleyecek ve sözü dinlenecek birisi, supab görevi ifa edecek bir sima.

Bu iyi.

Ama "Milli Görüşçü" kimliği ile, daha kısa süre önce "Bu askerlerle iyi ki savaşa girmemişiz" dediği için Genelkurmay Başkanı'nı öfkelendiren hüviyetiyle  MGK'ya katılacak olması, Asker'i rahatsız edecek bir olay!

Bu sonuncu, benim görüşüm değil, Arınç'la ilgili şimdiden başlayan negatif söylemin omurgası...

Anlaşılan şu ki:

Bundan böyle Arınç hep gündemde olacak.

Başbakan'a söylediği her şeyin "uyarı" gibi takdim edilmesi, ve Başbakan'la arada pürüz oluşturulmaya çalışılması, sistemle ya da askerle ilgili olarak söyleyeceği her sözün, MGK ekseninde değerlendirilmesi ve hükümet - asker ilişkilerini germe yönünde kullanılması söz konusu.

Bence:

Bülent Arınç, serapa samimiyet olan bir insan.

Memleketini en derin duygularla seven bir insan.

İnançları konusunda son derece titiz bir insan.

Haksızlığa karşı isyan eden bir yüreği var.

Evlat kaybeden her insan gibi yufka, kolay kırılan bir yüreği daha var.

Üzerine yolsuzluk kiri bulaşmadı. Buna tahammül de edemez.

Başbakan Yardımcılığı, en çok Tayyip Bey'i bütünleyecek olan bir görevlendirme. Ben, onu yanına aldığı için Başbakan'ı kutlarım. Hem onunla ilgili rezervleri elinin tersi ile ittiği için hem de, yanıbaşında ona hem moral destek, hem uyarıcı olarak ihtiyaç duyduğu için.

Arınç, herkesin bildiği gibi çok güzel konuşur. Onu bir kere Birlik Vakfı'nda dinlemiştim. Sözün birbiri içinden bu kadar coşku ile aktığını görüp, hayrete düşmüştüm. "Şimdi bitti, dediğiniz anda, daha gür bir akış geliyor. Bu müthiş bir şey." Evet, çok güzel konuşur. Ama, onun başına en çok iş açan şey de yine konuşmaları olmuştur. Zaman zaman baktım, izledim onu. Sözü bitirmesi gereken yer oluyor, o da bunu hissediyor. İçinden, "Bundan sonrası kasdı aşabilir" gibi bir cümle geçtiğini algılıyorum. Belki de şöyle: "Bundan sonrası da söylenmeli ama, Türkiye'nin buna tahammülü olmayabilir" gibi bir his geçiyor içinden. Bir es oluyor. Sonra devam ediyor. Ve o devamdaki birkaç cümle, Arınç'ı topun ağzına getiriyor. Halbuki o, son birkaç cümleyi içinde tutabilse, onları seslendirebilmek için daha uygun bir zamanı arasa, söyledikleri de, az - buz şeyler olmayacak. Ama, içi onu dürtüyor ve o sonradan "Keşke söylemeseydim" diyeceği şeyi söylüyor.

Şimdi, hassas bir yerde.

Hem doğruları söylemeli, hem de "tahammül edilemeyecek olan"ı farkedip, durmalı.

Belki burada, kendisinin Tayyip Bey'e supab olma misyonu da kendi kendisini dizginleme misyonu ile atbaşı bir hassasiyet gerektiriyor.

Farsça bir söz var:

"-Huftera hufte key küned bidar" denilmiş.

"-Uyumuş uyumuşu nasıl uyarabilir" demek bu.

Birisine supab olabilmek için kendi kendinizi dizginleyebilmeniz lazım.

Denir ki:

Siyasette insanın sinirlerini aldırmış olması gerekir.

Ben de derim ki:

Siyasetçi asla damarına basılmış adam halet-i ruhiyesine girmemeli.

Elhasıl, Bülent Arınç siyasi hayatının çok önemli bir dönemini yaşayacak. AK Parti misyonunda, ana direklerden birisi olmanın sorumluluğu bir kere daha yüklendi ona. Başarılar diliyorum. Ahmet TAŞGETİREN yazdı"

Arınç'a odaklanmak

Yeni kabine ile ilgili, ilk notlarımı, cumartesi günkü yazımda ifade etmiştim. Ancak yine de peyderpey değerlendirmeler yapmak istiyorum.

Bugün, Bülent Arınç'la ilgili düşüncelerimi yazacağım.

Tahmin edileceği gibi, kabine revizyonu içinde Arınç üzerinde bir odaklanma oldu.

Arınç aşağı, Arınç yukarı.

Doğrusu, AK Parti deyince Arınç'ın bir kimlik izi hep vardı.

Bir yandan "Doğrucu Davut - Herkesi uyarabilecek konumda olan AK Parti'nin vicdanı" tanımlaması ile öne çıkarılacak bir sima idi.

Bir yandan da, sistemin aksayan yönlerini asker vs. dinlemeksizin dobra dobra dile getiren gözü kara bir adamdı ve bu yönüyle de, yok edilecek bir sima idi.

Meclis Başkanlığı sırasında  bu ikinci özelliği ile bir hayli dövüldü ve aday gösterilemeyecek konuma itildi.

Ama, sade milletvekili iken yolsuzluk karşıtı söylemleriyle AK Parti'nin gidişini sorguladığı için öne çıkarıldı.

Şimdi Başbakan Yardımcısı... MGK'ya katılacak.

Bunun, Arınç'la ilgili sembolik değeri büyük.

Yine o kadim Arınç profili üzerinden değerlendirmeler yapılıyor.

Arınç, Başbakan'ın hemen yanında, AK Parti'nin ilk çekirdek kadrosundan en doğruları söyleyecek ve sözü dinlenecek birisi, supab görevi ifa edecek bir sima.

Bu iyi.

Ama "Milli Görüşçü" kimliği ile, daha kısa süre önce "Bu askerlerle iyi ki savaşa girmemişiz" dediği için Genelkurmay Başkanı'nı öfkelendiren hüviyetiyle  MGK'ya katılacak olması, Asker'i rahatsız edecek bir olay!

Bu sonuncu, benim görüşüm değil, Arınç'la ilgili şimdiden başlayan negatif söylemin omurgası...

Anlaşılan şu ki:

Bundan böyle Arınç hep gündemde olacak.

Başbakan'a söylediği her şeyin "uyarı" gibi takdim edilmesi, ve Başbakan'la arada pürüz oluşturulmaya çalışılması, sistemle ya da askerle ilgili olarak söyleyeceği her sözün, MGK ekseninde değerlendirilmesi ve hükümet - asker ilişkilerini germe yönünde kullanılması söz konusu.

Bence:

Bülent Arınç, serapa samimiyet olan bir insan.

Memleketini en derin duygularla seven bir insan.

İnançları konusunda son derece titiz bir insan.

Haksızlığa karşı isyan eden bir yüreği var.

Evlat kaybeden her insan gibi yufka, kolay kırılan bir yüreği daha var.

Üzerine yolsuzluk kiri bulaşmadı. Buna tahammül de edemez.

Başbakan Yardımcılığı, en çok Tayyip Bey'i bütünleyecek olan bir görevlendirme. Ben, onu yanına aldığı için Başbakan'ı kutlarım. Hem onunla ilgili rezervleri elinin tersi ile ittiği için hem de, yanıbaşında ona hem moral destek, hem uyarıcı olarak ihtiyaç duyduğu için.

Arınç, herkesin bildiği gibi çok güzel konuşur. Onu bir kere Birlik Vakfı'nda dinlemiştim. Sözün birbiri içinden bu kadar coşku ile aktığını görüp, hayrete düşmüştüm. "Şimdi bitti, dediğiniz anda, daha gür bir akış geliyor. Bu müthiş bir şey." Evet, çok güzel konuşur. Ama, onun başına en çok iş açan şey de yine konuşmaları olmuştur. Zaman zaman baktım, izledim onu. Sözü bitirmesi gereken yer oluyor, o da bunu hissediyor. İçinden, "Bundan sonrası kasdı aşabilir" gibi bir cümle geçtiğini algılıyorum. Belki de şöyle: "Bundan sonrası da söylenmeli ama, Türkiye'nin buna tahammülü olmayabilir" gibi bir his geçiyor içinden. Bir es oluyor. Sonra devam ediyor. Ve o devamdaki birkaç cümle, Arınç'ı topun ağzına getiriyor. Halbuki o, son birkaç cümleyi içinde tutabilse, onları seslendirebilmek için daha uygun bir zamanı arasa, söyledikleri de, az - buz şeyler olmayacak. Ama, içi onu dürtüyor ve o sonradan "Keşke söylemeseydim" diyeceği şeyi söylüyor.

Şimdi, hassas bir yerde.

Hem doğruları söylemeli, hem de "tahammül edilemeyecek olan"ı farkedip, durmalı.

Belki burada, kendisinin Tayyip Bey'e supab olma misyonu da kendi kendisini dizginleme misyonu ile atbaşı bir hassasiyet gerektiriyor.

Farsça bir söz var:

"-Huftera hufte key küned bidar" denilmiş.

"-Uyumuş uyumuşu nasıl uyarabilir" demek bu.

Birisine supab olabilmek için kendi kendinizi dizginleyebilmeniz lazım.

Denir ki:

Siyasette insanın sinirlerini aldırmış olması gerekir.

Ben de derim ki:

Siyasetçi asla damarına basılmış adam halet-i ruhiyesine girmemeli.

Elhasıl, Bülent Arınç siyasi hayatının çok önemli bir dönemini yaşayacak. AK Parti misyonunda, ana direklerden birisi olmanın sorumluluğu bir kere daha yüklendi ona. Başarılar diliyorum.