Başörtüsü yasağı din düşmanlığıdır

Başörtüsü yasağı din düşmanlığıdır

Vakit gazetesi, Yıllarca İl Milli Eğitim Müdürlüklerinde Şube Müdürlüğü görevinde bulunan Mazlum-Der Yönetim Kurulu Üyesi Eğitim Uzmanı Mehmet Alkış ile eğitim sistemi ve yasakları konuştu.

10 yıllık katsayı zulmünün sona ermesini içine sindiremeyenleri "militarizmin egemen olmasını isteyenler" olarak tanımlayan Alkış, 8 yıllık zorunlu eğitimi ise, "din eğitimin önünü tıkama projesi" şeklinde değerlendirdi. Haksız ve hukuksuz başörtüsü yasağı konusunda da değerlendirmelerde bulunan Alkış, "Bu çok açık din düşmanlığıdır. Modern-beşeri hukuk açısından insanların kıyafetlerine müdahale etmeyi haklı gösterecek bir hüküm gösterilemez. Yeryüzünün dini ve seküler bütün birikiminden başörtüsünün yasaklanmasını gerekli kılacak mantıklı bir gerekçe üretilemez. O zaman geriye ne kalıyor? Kin, nefret, düşmanlık, kötü niyet ve hezeyan" dedi.

"DİNİN SADECE VİCDANLARDA YAŞAMASINA İZİN VERDİLER"

- Yüzde 99'u Müslüman olan anne- babaların çocuklarına eğitim sistemi neden bir zulüm aracı olarak kullanılıyor?

- Cumhuriyet'le kurulan Ulus Devlet; uzun Osmanlı dönemi ve Kurtuluş Savaşı'nın paradigmasını reddederek, yerine yeni bir paradigma inşa etmiştir. Buna kısaca 'Yeni Bir Ulus Meydana Getirme Ülküsü' denilmiştir. Cumhuriyet ve sonrası uygulamalar, bu 'Ülkü'yü hayata geçirmenin adımları, aşamaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Devlet seçkinlerinin tepeden inme yöntemlerle dizayn ettikleri 'Yeni Ulus-Devlet'in belirleyici olan iki temel vasfından biri; Ulusçuluk, ikincisi; din dışılık olarak belirlenmiştir. Batıda, laiklik olarak ortaya çıkan ve din ile devlet işlerini birbirinden ayırma amacı güden bu ikinci vasıf, bizim toplumsal şartlarımızdan doğmadığı ve bize uymadığı için bağlamından koparılmıştır. Laiklik, bizde din dışılık olarak değil, din karşıtlığı, daha anlaşılır ifadesiyle din düşmanlığı şeklinde uygulamaya sokulmuştur. 'Yeni Bir Ulus Meydana Getirme Ülküsü'nün önündeki en büyük engelin 'Din=İslâm' olduğu anlaşıldığından, Dinin toplum hayatından çıkarılması gerektiğine karar verilmiştir. Bunun için; 'Din=İslâm' ve buna bağlı olarak oluşan kimlik red ve inkâra tabi tutulmuştur. Bundan sonra, bu kimlikle; görünür toplumsal alanda var olmak imkânsız hale gelmiştir. Dinin, ancak bireysel alanda ve vicdanlarda yaşamasına izin verilmiştir. Dinin, ancak bireysel alanda ve vicdanlarda yaşamasına izin verildiğinde, ilk denemelerin yol açtığı olumsuz gelişmelerden sonra; toplumun baskısı ve Dinin dinamik yapısının yol açabileceği sonuçlar dikkate alınarak; 'Devlet'in çerçevesini belirlediği ve kontrol edilebilir bir Din' projesinin hayata geçirildiği görülmektedir. İmam Hatip Okulları bu projenin hayata geçirilmiş bir unsuru olarak değerlendirilmelidir. Ancak bu kontrollü proje, zaman içinde, tasarlayanların amacına hizmet etmeyip, bir bakıma kontrol dışına çıkması veya bir kesimin vehim ve korkuya kapılmasıyla; bu okulların tasfiyesi, en azından sınırlandırılmasına karar verilmiştir.

- Sanırım bu tasfiye sürecinin ilk hamlesi katsayı uygulaması oldu"

- Evet. Tam öyle oldu. Katsayı uygulaması, bu tasfiye ve sınırlandırma kararının hayata geçirilmesinin adıdır. Katsayı uygulamasının kaldırılması 'bu kadar da olmaz' diyen kitlelerin talep ve baskısının sonucudur. Bu yönüyle olumlu bir gelişmedir. Fırsat eşitliğine imkân, birçok gencin ve ailesinin beklentilerine cevap, açık bir eşitsizlik ve haksızlığa son ve isteyenlerin daha çok din eğitimi almasına imkân vermesi gibi nedenlerle yerinde bir karardır. Ayrıca, eğitilmiş insan gücünün en önemli kaynağı olan ve İmam Hatiplerle birlikte büyük zarar görerek gerileyen Mesleki Eğitim'in diğer okulları da rahat bir nefes almışlardır. Ama unutulmaması ve yanılgıya yol açmaması gereken; İmam Hatip Okullarının varlığı ve katsayı uygulamasına son verilmesi, Devlet'in din ve dini dünya görüşüne sahip olanlar karşısındaki tutumunda temel bir değişiklik anlamına gelmediğidir. Bu alanda asıl sorunlar varlığını sürdürmektedir.

"MİLİTARİZMİN EGEMEN OLMASINI İSTİYORLAR"

- Bu yasağı halen savunanların olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Kurulu düzenden, yani statükodan beslenenler, mevcut durumun değişmesini istemiyorlar. Yasakları besleyerek toplumu ve devleti kontrol altında tutmaya çalışıyorlar. Yasakların ortadan kalkması, toplum kesimlerinin haklarını elde etmesi, bu hakların gaspından çıkarı olanları telaşlandırmaktadır. Din eğitiminin önündeki engellerin kalkması Dinin doğru anlaşılması ve bu konudaki önyargıların kırılmasına yardımcı olacağından; dine düşmanlığın hiçbir haklı gerekçeye dayanmadığı anlaşılmış olacaktır. Uzun zamandır bu düşmanlığı besleyerek kitleleri baskı altında tutan ve yönetim gücünü elinde bulunduranlar güç kaybına uğrayacaklardır. Olumlu her gelişme yeni bir gelişmeyi tetikleyeceğinden yasakçı zihniyetin giderek alan kaybetmesine yol açacaktır.
28 Şubat darbesiyle uygulamaya konulan katsayının devam etmesi gerektiğini savunanlar, Türkiye'de darbecilerin, askeri vesayetin, yani militarizmin egemen olmasını isteyenlerdir. Demokrasiyi ve toplumun yönetime katılmasını, hukukun üstünlüğünü, eşit vatandaşlığı istemeyenlerdir.

"BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI KÖTÜ NİYET VE NEFRETTİR"

- Okullardaki haksız ve hukuksuz başörtüsü yasağı hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Başörtüsünün de sorun haline getirilmesi katsayı ve 8 yıllık zorunlu eğitimle aynı gerekçelere dayanmaktadır. Akla, bilgiye, hukuka, demokrasiye, laikliğe, insan haklarına, tarihe, geleneğe veya toplumsal ve bireysel ihtiyaçtan kaynaklanan hiçbir gerekçeye dayanmamaktadır. Tamamen yapay olarak ülkenin gündemine sokulmuş, yıllardır toplumu haksız yere meşgul etmekte, entelektüel kapasitenin boşuna israf edilmesine yol açmaktadır. Kutuplaşma ve ayrılıkçılığa gerekçe yapılmaktadır. 'Bir deli bir kuyuya bir taş attı kırk akıllı onu çıkaramıyor' misali bir durum. Toplum kesimleri arasında kin ve nefreti canlı tutarak bundan beslenenlerin uygulamada tuttuğu kötü niyetli bir proje... 'Din düşmanlığından başka hiçbir gerekçeyle izah edilemeyecek bir uygulamadan başka bir şey değildir. Yoksa Müslüman bir ülkede yüzyıllardır dini nedenlerle var olan bir kıyafeti yasaklamaya kalkmak kötü niyetli olmaktan başka hiçbir gerekçeye dayandırılamaz.

Vakit