Bir Okul Müdürünün Andımız Yakınması
Rasim Özdenören Yeni Şafaktaki köşesinde bir okul müdürü tarafından kendisine gönderilen mektuba yer verdi.
"Andımız"ın kaldırılmasıyla ilgili içeriden de yakarışlar artıyor. Son olarak Yeni Şafak yazarı Rasim Özdenören, kendisine bir okul müdürü tarafından gönderilen mektuba köşesinde yer verdi. Yeni Akit yazarı eğitimci Ali Erkan Kavaklı ise Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'i Andımız zulmüne son vermesi için bir an önce harekete geçmeye çağırdı.
"Bir okul müdürünün yakınması ve yakarışı" başlıklı köşesinde Rasim Özdenören, "25 Ağustos 2011 Perşembe günü internet posta kutuma gelen bir mektubu sütunuma iktibas ediyorum. Her ne kadar gönderen öğretmen, mektubuna bizim yorumumuzu eklememizi istemiş olsa da, biz, mektubun herhangi bir yoruma ihtiyaç hissettirmeyecek denli açık olduğunu düşünüyoruz. Biz, bir yakınmayı iletmekle yetiniyoruz, gereğini yerine getirmek ilgililerin işi..." diyerek mektubu olduğu gibi yayınladı.
İşte o mektup:
ANDIMIZ
Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,
yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe
durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
"Ne mutlu Türküm diyene!"
(özetle yazmak istiyorum)Yeni bir eğitim öğretim yılına girerken bir okul müdürü olarak andımızın(!) hâlâ okunması ve tarafımızca okutulması artık bize işkence gibi geliyor. Çalıştığım okuldaki öğrencilerin tamamına yakını Kürt. Daha önceki çalıştığım okullarda da böyleydi. İnanın her sabah okunduğunda Allah'a tövbe istiğfar etmenin de bana zor geldiğini söylemeliyim. Her gün yaptığımız bu and içirme işinden o kadar çok sıkılıyorum ki! Türk olmayana zorla söylettiğimiz 'Varlığım, Türk varlığına armağan olsun!' ve 'Ne mutlu Türküm diyene!' gibi cümleler neyin nesi oluyor, neyimiz yüceliyor ki, ya da ne kadar günaha batıyorum diye düşünmekten kendimi bir gün bile ayırmadım. Eğitim-öğretimde akla, ahlaka ve onurlu bir şahsiyet olmaya dayalı amaçların içi bu kadar mı boş olur. Nerde kaldı şahsiyet! Kendini inkârla başlayan çocuk ne kadar akla ve ahlaka dayalı eğitim alabilir ve yetişebilir. İşte şu anki hastalıklarımız ırkçılık ve milliyetçilik taassupları; başkalarına tahammül edemeyişlik... Hepsi tüm bunların birer sonucu değimli?
LÜTFEN ARTIK KALDIRALIM IRKÇILIK KOKAN DEĞİL IRKÇILIĞIN TA KENDİSİ OLAN VE TOPRAĞIN AHLAKINA UYMAYAN AND İÇTİRME İŞİNDEN!
ALLAH RIZASI İÇİN! KARDEŞLİĞİMİZ İÇİN!
İŞTE SİZE SORUYORUM BUNU OKUMAK, OKUTMAK GÜNAH DEĞİL MİDİR? ETNİK YAPISI FARKLI OLANA OKUMASI İÇİN DAYATMAK CAİZ Mİ?
NOT: (...)'dan yazıyorum ve bir ilköğretim okulunda müdürüm. Lütfen yorumlarınızı köşenizden bildirirseniz sevinirim. Dualarımız sizinle.
***
MİLLİ EĞİTİM ŞURASININ KARARI HAYATA GEÇİRİLMELİ!
"Andımız" konusuyla ilgili Yeni Akit gazetesi yazarı Ali Erkan Kavaklı da bugünkü köşesinde şu vurgulara yer vermiş:
Her gün biri, okula gönderdiğim çocuğuma:
"Alman'ım, doğruyum, çalışkanım..." dedirtse kızarım.
"Yunanlıyım, doğruyum..." diye bir ant içirse daha çok kızarım.
"Arap'ım, doğruyum..." diye bir terane söyletse hiç hoşuma gitmez. Çocuğumu o okula göndermek istemem.
Dini irtica, gericilik, yobazlık olarak gören laikçi, mason, Batıcıların Kürt çocuklarına her gün reva gördükleri nedir Allah aşkına?
Yıllardır bu ülkede uygulanan eğitim sistemi, Kürt kardeşime bu ayıbı reva görmüyor mu?
Son Milli Eğitim Şûrası "andımızı" kaldırma kararı aldı.
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu uygulamadı.
Sayın Ömer Dinçer, lütfen şûra kararlarını hayata geçir, Kürtlere bu hakareti reva görmeye son ver.
Birisi Seydişehir'in girişindeki ana caddeye "Ne mutlu Alman'ım!" yazsa tepem atar.
Fransız, İngiliz, Rus, Amerika, Arap, Fars'ım diyene ne mutlu yazsa da hoşlanmam.
Diyarbakır, Şırnak, Batman gibi doğu illerine gidin.
Şehrin girişinde, ana caddede aynı can sıkıcı cümleyi görürsünüz.
"Ne mutlu Türk'üm diyene!"
Irkçılık kokan ve Kürt vatandaşlarımızı tahrik eden bu içi boş sloganlardan derhal vazgeçilmeli.
Eğitim, insana empati yapmayı, başkasının yerine kendini koymayı da öğretmiyorsa neye yarar?
Ahlakın birinci kuralı, kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma, şeklindedir, der Nurullah Ataç.
Bu söz bir hadis mealidir. Dinsiz Ataç, Hz. Peygamberimizden (sav) kopya çekmiş.
Türk'e yapılmasını istemediğimiz bir şeyi Kürd'e de yapmayalım.
Yoksa eğitim ve insanlıkta sınıfta kaldık demektir.