'Bu Saçmalık Bitsin'
Cumhuriyet dönemi getirdikleri ve götürdükleriyle birlikte, tarih dersi münderecatı içinde adam gibi öğretilmelidir.
Ahmet Kekeç / Star
ünyanın başka bir ülkesinde rastlayamazsınız; "tarih" disiplinden bağımsız, paralel bir "tarih disiplini" olamaz.
Bizde olmuştur.
Bizim "özel koşullarımız" vardır çünkü.
Tutup "İnkılap Tarihi" diye bir ders icat ederiz, bunu özel hocalarını yetiştiririz, üniversitelerde kürsüsünü kurarız, "zorunlu ders" olarak okullarda okuturuz.
Maksat, tarihi öğretmek değildir.
Maksat, tarihin bir cüzünü, bir dönemini oluşturan "yakın tarihe" ilgiyi çekmek değildir.
Maksat propaganda yapmaktır.
Yani, "eski"den kopuşu simgeleyen 23'ü kutsamak, yeni rejimi benimsetmeye çalışmaktır.
Koca koca adamlar bu işe memur edilmiştir.
Oturur, çarpıtmaya dayalı tarih kitapları yazarlar.
İsimlerinin önünde birtakım akademik unvanlar vardır ve yalan yazmaya utanmazlar, "bir gün birileri çıkıp yalanlarımızı yüzümüze vurur, rezil oluruz" demezler.
Hadi İnkılap Tarihi dersi koyuyorsun, bari doğruları yaz, bari doğrusunu öğret...
Hani, merhum Oğuz Atay "Tutunamayanlar" romanında, Turgut Özben'e "Tarihimiz ikiye ayrılır: Yakın Tarihimiz, uzak tarihimiz. Bize en uzak olan da yakın tarihimizdir" dedirtir ya...
Öyledir...
Bize uzak bir tarihtir İnkılap Tarihi.
Maksat propaganda olduğu için, bazı olaylar gizlenmiş, bazı olaylar da gereğinden fazla abartılmıştır.
Mesela, işgalin nasıl başladığını, nasıl sona erdirildiğini bilmeyiz.
Kuva-yı Milliye birlikleri, işgalci Yunan ordusunu bozguna uğratmış, İzmir'den denize dökmüştür ama cephenin öte yanını, bozgunu hızlandıran harici olayları (Yunanistan'daki iç karışıklıkları) bilmeyiz...
Üç yıllık işgal döneminde, İzmir'den Anadolu'ya silah kaçıranların, Fransız ve İtalyan işgal kuvvetlerinden destek aldıklarını da bilmeyiz...
Öğretmezler...
Bursa'nın nasıl ve niçin düştüğünü, bunun Meclis'teki Başkomutanlık tartışmalarıyla bir irtibatı olup olmadığını... "İnönü savaşları"nın niçin "ricat" değil de "zafer" sayıldığını... Bandırma vapurunun kim tarafından tahsis edildiğini... Mustafa Kemal'in Sultan Vahdettin'e gönderdiği telgraflarda neler demiş bulunduğunu ve ne üzerine yemini ettiğini... "Kuva-yı Milliye" isminin niçin yasaklandığını... Batı cephesinin nasıl örgütlendiğini ve Bekir Sami Bey'in kim olduğunu... Asker kaçaklarını yargılamak amacıyla kurulan İstiklal Mahkemeleri'nin neden "devrim ve şiddet mahkemelerine" dönüştürüldüğünü... Hangi milli mücadele komutanlarının İstiklal Mahkemeleri'nde yargılandığını... Ali Şükrü Bey'e ne olduğunu... Deli Halit Paşa'nın niçin ortadan kaldırıldığını...
Hiçbirini bilmeyiz.
Bize uzak olaylardır bunlar, sis perdesinin arkasındadır, karanlıktadır.
Mütemadiyen "inkılabın getirdiklerini" anlatırlar ama "götürdükleri" üzerinde hiç durmazlar.
İnkılap şapka getirmiştir, alafranga saat getirmiştir, terazi getirmiştir, metre getirmiştir, Latin hurufatı getirmiştir ama çoğulculuğu ve parlamentarizmi de götürmüştür, "çok partili sistemi" gömmüştür, demokratik mekanizmaları ketmetmiştir, inanç ve değer tercihlerini hayatın dışına itmiştir, hafızamızı sıfırlamıştır.
Milli Güvenlik dersi kaldırıldı... İyi oldu.
İnkılap Tarihi saçmalığına da derhal son verilmelidir.
Cumhuriyet dönemi "getirdikleri ve götürdükleriyle" birlikte, tarih dersi münderecatı içinde adam gibi öğretilmelidir.
Padişahçılık hortlamaz. Korkmasınlar...