Bütün sorunların kaynağı 27 Mayıs
27 Mayıs'ın Türkiyedeki tüm sorunların kaynağı olduğunu belirten Mümtaz'er Türköne 'Cumhuriyetin kuruluş dönemindeki değişiklikler devrim sayılamaz' dedi...
Zaman Gazetesi Yazarı Mümtaz'er Türköne, 27 Mayıs İhtilali'ni Türkiye'deki tüm sorunların kaynağı olduğunu belirterek "Cumhuriyetin kuruluş dönemindeki değişiklikler devrim sayılamaz" diye konuştu.
Moral FM'de katıldığı 'Basında Bugün' programında Sırrı Er'in sorularını cevaplayan yazar Mümtaz'er Türköne, çok tartışılan Ergenekon soruşturmasının kaynağına ve çıkış nedenlerine yönelik açıklamalarda bulundu. Son günlerde tartışılan birçok konuya açıklık getiren Türköne, Ergenekon soruşturmasında gerçekleştirilen operasyonu AK Parti'yi kapatma davasının bir rövanşı olarak görenleri mantık sınırları dışına çıkmakla suçlayarak herkesi sağduyulu olmaya davet etti."Ergenekon'Ergenekon Operasyonu'nu AK Parti'nin kapatılma davasının bir rövanşı olarak görenler var. Sizce bu doğru bir tespit midir?
Bu tür iddialar çok ciddi iddialardır. Böyle bir iddiayı ortaya atanların bunla ilgili ciddi bir kanıt da ortaya koymaları gerekir. İkisi arasında sebep sonuç ilişkisi gösterilmesi lazım. Çünkü gerçekte böyle bir şey yok. Türkiye'de öyle anlaşılıyor ki 90'lı yıllarda Avrupa'da ve NATO ülkelerinde görülen bir operasyon ve tasfiye sürecinin aynısı yaşanıyor. Soğuk savaş döneminde Avrupa'da görülen örgütlerin bir benzeri ülkemizde de görüldü. Bunlar Türkiye'de 15 yıllık gecikmeyle gerçekleştirilmektedir. Ergenekon soruşturması üzerinde düşünülmesi gereken ciddi bir konudur. Bir ceza ve terör örgütü soruşturması aslında. Siz şunu yapamazsınız. Bu kadar önemli, derin ve ciddi olduğu anlaşılan bir konuyu terazinin bir kefesine koyacaksınız, terazinin diğer kefesine de ülkede siyasi ve hukuk davası olan Ak Parti'nin kapatılmasını koyacaksınız. Bu imkânsız bir şey. Sanıyorum bu spekülasyonu yapanların yargının nasıl işlendiğinden haberleri yok ya da yargıyı töhmet altına almaya çalışıyorlar. Kuyrukları çok fena sıkışınca feveran ederek mantık sınırlarının dışına bir savunma hattı kurmak istiyorlar. Sonuç olarak AK Parti'nin kapatılma davasıyla Ergenekon soruşturması arasında yakından uzaktan hiçbir alaka ve bağ yok. İki farklı dava süreci görülüyor. Bunların içinde Ergenekon davası sonuçları açısından Türkiye için çok önemli bir davadır. Bu davanın hiç bir şekilde şaibe altında olmaması ve savcıların baskı altına alınmaması için elimizden geleni anayasal sınırları içerisinde yapmak zorundayız.
Ergenekon soruşturması kapsamında son günlerde görülen gözaltı süreçlerinin zamanlaması konusunda farklı görüşler var. Gözaltıların AK Parti'nin kapatılma davasında Başsavcı Yalçınkaya'nın ifade vereceği güne denk gelmesi bazı tartışmaları da beraberinde getirdi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu tür tevafuklar ve rastlaşmalar olabilir. Fakat sürmekte olan bir davanın kendi mantık silsilesi ve doğal süreci vardır. Fakat bu soruşturmayı yapan savcıları ve hâkimleri örgüt olarak görüp AK Parti davasının rövanşistleri olarak görmek ve hakkında farklı iddialarda bulunmak akla ve mantığa uymayan, her türlü hayale aykırı bir durumdur. Bunlar siyaset alanında gerçekleşen ve rekabeti temsil eden bir olay değil. Ki böyle bir zamanlamayla ve projelendirmeyle yapılması imkânsız bir şey. Bu tam anlamıyla şizofrenik bir durumdur. Böyle bir sebep, plan ve sonuç ilişkisi olsa yargı sürecinde bunun tam tersinin yapılması gerekir. Savcı der ki bu davada göz altıları bu aşamada gerçekleştirsek böyle bir durum adeta rövanş olarak görülür demesi lazım. Mantık açısından tam tersi öne sürülecek bir durum bu. Yani siz hayallerinizi zorlayarak senaryo yazacak olursanız -ki bu davadan rahatsız olanlar bunu çok fazla yapıyor- bunlar düşünülebilir. Bunları ciddiye almamak lazım bence.
"Türkiye'deki bütün sorunların kaynağı 27 Mayıs İhtilali'dir!"
Sayın Türköne, Mehmet Gündem'e verdiğiniz mülakatta " 27 Mayıs İhtilali cumhuriyetin nitelikleri başta olmak üzere her şeye karşı bir darbedir. Atatürk inkılâplarının ters düştüğü zümreye bakmak gerekir diyorsunuz. Atatürk devrimlerini dikta yönetiminin gerekçesi olarak kullananlar var. Çeteleşme 27 Mayıs'la başladı ve bugünkü Ergenekon tipi çeteler onların uzantısıdır " diyorsunuz. Sizce 27 Mayıs ihtilali Atatürk devrimlerine karşı yapılmış bir darbe midir?
Şu ifadenin belki ondan daha açık bir karşılığı olabilir. 27 Mayıs Atatürk ve devrimlerini basit bir iktidar malzemesi, bir araç ve zırh olarak kullanılmanın başlangıç tarihidir. Çünkü 27 Mayıs hiçbir şekilde temellendirilecek, meşrulaştırılabilecek ve dayanağı olan bir iktidar değişikliği değildi. Atatürk milliyetçiliğini aldı, değerlerini sahiplendi. Belki de bunları o iktidarı meşrulaştırmak için kullanırken Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerlerine, kurucularına ve istikametine en fazla zarar veren, itibarını düşüren bir iktidar değişikliği halini aldı. Hatırlayalım 27 Mayısçıların kendisi de ihtilalle başlayan süreci 2. Cumhuriyet dönemi olarak ifade etmişlerdi. İlk defa bu tabir bu dönemde kullanılmıştı. Bu açıdan Türkiye'de bütün zararlı eğilimlerin ve çetelerin tamamının başlangıç tarihi olarak 27 Mayıs'ın gayri meşru iktidar değişikliğinin kendisine temel aramaları nedeniyle oluştuğunu söyleyebiliriz. Buna çetelerde, laikliğin demokrasiye uymayan anlayışı yani militan laiklikte dâhildir. Ülkemizdeki bütün sorunların kaynağı 27 Mayıs'tır.
Evrensel kriterlere göre dünyada gerçekleştirilmiş ve emsal olarak kabul edilen Fransız Devrimi ve Bolşevik İhtilali göz önüne getirildiği takdirde Cumhuriyet Devrimlerinin devrim olmadığı kanaatindeyim. Ben de bu konuda Şerif Mardin'e katılıyorum. Bunlar 1839 yılında Tanzimat'la başlayan sürecin biraz hızlandırılmış ve cesurlaştırılmış reformların devamıdır. Enver Paşa eski Osmanlı alfabesine sesli harfleri yerleştirerek yeni bir alfabe oluşturmak istemiştir. Atatürk'ün yaptığı da hemen hemen aynısıdır. İkisi de mahiyet itibariyle benzer çabalardır. Bence şu nokta önemlidir. Cumhuriyetin kuruluşunda bir travma vardır bence. Çünkü Osmanlı çınarı yıkılmış, farklı yerlerden göçler yaşanmış. Büyük topraklar kaybedilip halkımızın çoğu kaybedilmiştir. Bence ilk önce o tramvayı görmek gerekir. Çünkü o travma bazen korkuları hatta paranoyaları ve tedbirleri ön plana çıkardı. Bu durumu anlamak gerekir. Cumhuriyetin kendisi bu paranoyaların ve travmaları üstüne kurulmuş ve hızlandırılan reformdur. Bunlara artık devrim diyoruz, bu açıdan tabi bu kavrama sadık kalmakta gerekiyor. Ama devrim olma iddiasında bulunmanın bir karşılığı vardır. Devrimse zaten bir tramvaya neden olur. Devrim olmanın ölçüsü çok köklü değişiklik yaparken halk üzerinde belki beklenen, istenen tramvalara yol açmasıdır. Bu sebeple değişiklik için ortam sağlanır. Ben bunu açıklamak istedim ama travma tartışması Türkiye'de biraz amacını aştı sanırım. Entelektüel ve verimli tartışmalar olacakken sığ ve kısır çekişmelere sebep olması açıkçası beni üzüyor. Öyle olsa travma yaşanılabilir. Sonuçta Harf İnkılabı da bir travma olarak nitelendirilebilir. Değil mi Sayın Türköne?
Kesinlikle, haklısınız. Travma olarak nitelendirilebilir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun kaybedilmesiyle oluşan travma cumhuriyetin oluşturduğu travmadan daha mı azdır?
Çok daha güçlüdür. Benim de mukayese ettiğim odur. Bir göç hikayesi bile birkaç nesil kendisini olumsuz hissettirirken bir imparatorluğun ve kültürün yıkılmasından sonra oluşan etkiler daha güçlü olacaktır kuşkusuz. Cumhuriyet aslında birazda bu tramvayı zayıflatmak için çaba gösterdi. Bunun hakkını vermek lazım. Burada çok önemli ayrıntı şu: Cumhuriyeti kuran kişiler Osmanlı'dan kopan topraklardan özelikle Balkanlardan gelenlerden oluşuyor. Bugün Makedonya sınırları içerisinde doğmuş kadrolardan, Kafkaslardan gelen kadrolardan oluşuyor. Bu da imparatorluğu kaybetmenin acısının ve yol açtığı acıların, endişelerin cumhuriyetin kuruluşunda ne denli büyük katkısının olduğunu gösteriyor.
Size göre 27 Mayıs'ta cumhuriyetin temel niteliklerinden hangisinde değişiklik oldu? Bu çerçevede İsmet İnönü'nün " Artık Atatürk devrine dönemeyiz, ihtilal metotlarıyla bu ülkeyi yönetemeyiz. Vatandaş istediği gibi oyunu kullanır " İnönü'nün bu sözlerine dayanarak sormak istiyorum. Atatürk sizce ruhani bir lider midir?
Atatürk böyle bir lider elbette değildir. Kendisi sözlerinde de bunu açıkça ifade ediyor. Fakat bazıları özellikle Atatürk'ü kendi iktidar projelerine ortak edip halkın iradesine gasp etmeye, zorbalığı Atatürk'e dayandırıyorlar. Silaha dayalı olarak iktidar gasp etmeyi meşrulaştırmak ve dayanak haline getirmek için çırpınırken Atatürk'ü ruhani lider olarak nitelendirdiler. Bu algılanışın bir dikta yönetimine dönüşmesi 27 Mayıs'la başladı. 27 Mayıs'ın en kirli atmosferinin bulanık havasını gasp ettikleri iktidarı Atatürk'le meşrulaştırmak oldu. Burada çok aşırı bir şeklide Atatürk kullanımı ortaya çıktı. 40 kişiden oluşan çete meşru iktidarı düşürüp yerine geçiyorsa, bunlar devleti de idare edebilir anlayışı bugünkü Ergenekon'un temelini oluşturdu. Bu da 27 Mayıs'ın eseridir. İnşallah Ergenekon soruşturması çete ile devlet yönetmek ve çıkar sağlama anlayışının sonunu getirecektir.
Hadiseyi dramatize edecek olursak İsmet İnönü bugün yaşamış olsaydı ve AK Parti'nin genel başkanı sıfatıyla " Artık Atatürk devrine dönemeyiz, ihtilal metotlarıyla bu ülkeyi yönetemeyiz. Vatandaş istediği gibi oyunu kullanır " şeklinde bir açıklamada bulunmuş olsaydı ne olurdu?
Muhtemelen ülkede tam karşısındaki parti yani CHP Atatürk düşmanı olarak nitelendirirlerdi İnönü'yü. Bugün gördüğümüz aslında olaylara yerleşen siyasi dengelere tarihinin ana dinamikleri nereye gidiyor diye bakmak lazım. Kişiler orada roller üstleniyor. Türkiye modernleşiyor, tüm evrensel değerlerle uyumlu ilişkiler kuran bir devlet haline geliyor. Bu son derece sevindirici bir gelişme. Bir de geçmişte işe yaramış, iktidarı ele geçirmiş devrini tamamlamış güçlerin bu nüfuzlarını koruma çabaları var. Tarihin ilerici ve gerici güçleri var. Ergenekon'da bu gerici güçlerin illegal yöntemlerle bir şeyler yapmaya çalışanların uzantısıdır aslında. İnönü'de orada gerçekçi bir tespit yapmıştır aslında. Tarihi doğru okumuş 2. Dünya Savaşı sonrası demek ki. Bugün gördüğümüz dünyada çete yöntemiyle milletin geleceğine kast etmiş olursunuz. Türkiye'de yaşamak için başvuracağımız hukuk ve demokrasi gibi yegâne kavramlar sadece devleti yaşatmanın değil insani değerlerinde simgesidir bence. Türkiye bir değişim yaşıyor. Eskiyi ve statükoyu yaşatmak isteyenler elbette olacaktır ama bence hep ilerici olanlar kazanacaktır. Çünkü tarih hep bunu gösteriyor.(Haber 7)