Ahmet Taşgetiren
CHP'nin Suriye tıkanması
CHP'nin, Ortadoğu'daki gelişmeler konusunda, Davutoğlu'na sövmekten başka bir politikası var mı?
Amerika'nın, Rusya'nın, Avrupa'nın, Çin'in bölge ülkesi olarak İran'ın, PKK'nın bir Suriye ve Ortadoğu politikası var. Herkes, kendi çıkarına göre bir duruş sergiliyor.
CHP, Ortadoğu'ya bakarken, sadece "Ahmet Davutoğlu'nu nasıl aşağılayabilirim"e yoğunlaşıyor.
Sadece "Savaş istemiyoruz" demek, Suriye üzerine oluşturulmuş dört başı mamur bir politika değil ki...
Sadece "Sıfır sorun dediniz, bölgede herkesle düşman oldunuz" demek Türkiye'nin çıkarını önceleyen bir duruş değil ki.
Hatta böyle bir duruş, Türkiye ile çıkarları çelişen ülkelerin politikalarını doğru görüyorsunuz anlamına geliyor.
İran, "Şii nüfuzu" hesabıyla, Suriye diktatörünü destekliyor, "sıfır sorun"u dogma haline getirip, onunla paralel durmak mı gerekiyor? Ya da İran'la bu noktada farklı yerde durmak "Sünnicilik" suçlamasını mı hak ettiriyor?
Rusya, kendi Ortadoğu çıkarları gereği, Suriye diktatörünün arkasında duruyor, Türkiye'nin de "Sıfır sorun" adına Rusya ile paralel durması hangi stratejik hesap adına meşru görülebiliyor?
Stratejik bakış yoksunluğu
Sınırınızdan içeriye 100 bin mülteci girmiş, ne düşünüyorsunuz?
Hükümet diyor ki: "Bu coğrafyada olan biten her şey bizi ilgilendirir." Balkanlar'da olan biten de, Kafkaslar'da olan biten de, Ortadoğu ve hatta Asya'da olan biten de... Bu coğrafya bizim coğrafyamız.
Davutoğlu da Stratejik Derinlik kitabında, bunun teorisini ortaya koyuyor.
Kaldı ki, Amerikan seçimleri de bizi ilgilendiriyor, Fransa'da kimin iktidara geldiği de... Dünya böylesine iç içe geçmiş durumda.
CHP lideri, TV ekranında açıkça "Türkiye'nin Stratejik Derinliği kitabını okumadım" dedi.
Ben Sayın Kılıçdaroğlu'nun dış politika değerlendirmelerine baktığımda, hiçbir küresel muhakeme ve stratejik değerlendirme izi görmüyorum.
Oysa diyorum, CHP'de Faruk Loğoğlu gibi, Şükrü Elekdağ gibi, Osman Korutürk gibi, dış politika kökenli -yani görevleri gereği dünya ölçeğinde Türkiye'yi görmesi gereken- insanlar var.
Ben, onların klasik Dışişleri kökenleri dolayısıyla Davutoğlu ile farklı bakışları olabileceği marjını dikkate almakla birlikte, Kılıçdaroğlu'nun duruşuna zemin hazırlayacak bir yüzeysellik önereceklerine de ihtimal vermek istemiyorum.
Ama ortaya çıkan CHP duruşu da belli.
Esed eksenine oturmanın arka planı
Kılıçdaroğlu'nun duruşuna yönelik "Esedçi" suçlaması tabii ki ağır bir suçlama.
Ama gerçekten Kılıçdaroğlu'nun duruşunu "Türkiye'nin çıkarı" eksenine oturtamadığınız zaman bir izah yolu arıyorsunuz, maalesef o da "Esed ekseni"ne oturuyor.
Sınır ötesi harekât tezkeresini "Savaş tezkeresi" diye nitelemeyi, ben de "Suriye Enformasyon Bakanlığı'nın ya da Suriye Dışişleri sözcüsünün tavrı"na benzettim.
Başka nasıl yorumlanabilirdi ki?
"Sünnici" suçlaması da öyle. Gizli görüşmede söylenmemiş bir sözden yola çıkarak, bu ithamı üretmek de öyle.
Aslında "Kılıçdaroğlu neden bu kadar 'Esed ekseni'ne oturuyor?" sorusunun cevabını vermek de kolay değil. Onun için oradan da, mezhep eksenine oturan farklı bir spekülasyon doğuyor.
Hükümetin ya da hükümetlerin dış politikası da eleştirilmez değil.
Ama sizden, ülkenizi önceleyen bir duruş beklenir, Kılıçdaroğlu'nun duruşundaki problem, mesela sırf bilgilenme yetersizliğinden, hatta sırf görüş zaafından kaynaklansa gene de mazur görülebilir.
Ben bu kadar "ülke hassasiyeti"ni ıskalayan bir duruşun, ancak bilinçli bir tercihle mümkün olabileceğini düşünüyorum ve ülkenin ana muhalefetinin bu çizgide olmasından dolayı ürküyorum.
bugün