Demokrasi Dertlerin Dermanı mı ?
Siyaset alanında en çok kullanılan kelimelerin başında demokrasi gelmektedir. Demokrasi; bir yönetim biçimi olarak ele alınabilir...
Allah'ın adıyla
Siyaset alanında en çok kullanılan kelimelerin başında demokrasi gelmektedir. Demokrasi; bir yönetim biçimi olarak ele alınabilir. Basitçe, yönetime geliş şekli ve yönetecek kişileri belirlemede halkın yetki sahibi olması olarak değerlendirilebilir. Halk, kimlerin yönetici olacaklarına karar verecektir.
Birçok yönetim biçimleri uygulanmaktadır. Bazı ülkelerde, yöneticileri belirlemede halk söz sahibi olabilirken, saltanat sistemlerinde olduğu gibi babadan oğla geçen iktidar anlayışı da vardır. Halkın seçme hakkı olmadan krallık yönetimi olarak da toplumlar yönetilmektedir. Halkın yönetime katılması sınırlı tutulan yönetim biçimleri de uygulanabilmektedir.
İçerisinde bulunduğumuz zamanda genellikle demokrasi mutlak doğru bir sistem gibi ele alınmaktadır. Sanki demokrasi bir toplumda yerleşirse o toplum kurtuluşa erecekmiş gibi bir anlayış var. Yönetim biçimi olarak demokrasiyi seçen toplumlarda, toplumsal sorunlar çözüme kavuşacağı kanaati yaygın halde bulunmaktadır.
İslam toplumlarında var olan krallıklarla kıyaslandığında, yöneticileri halkın seçmesi sistemi, elbette istenebilir. Müslüman toplumlarda halkın seçimine dayanacak olan yönetimler bu günkü yönetimler kadar halkın karşısında olamaz ve halkın değerlerine yabancı olamaz.
Bundan on beş yirmi yıl önce Haşimi Refsancani bir konuşmasında "İslam ülkelerinde demokratik seçimler Müslümanların aleyhine olmaz" demişti. Tabii ki o zamanki atmosferde birçok İslamcının eleştirisine uğramıştı. İslam devletinde bir yetkili nasıl olur da demokrasiden bahseder diye. Aynı İslamcılar şimdilerde demokrasinin gerek ve öneminden bahsetmekteler.
İslam dünyasında demokratik gelişmelerden de Müslümanların yarar gördüğünü söyleyebiliriz. Demokratik gelişmeleri devrim kavramıyla ifade edilmesi de bunu göstermektedir. Mısır devrimi gibi. Bugün Suud'da halkın seçme imkânı olsa bu durum bile büyük bir değişiklik olacaktır. En azından evrensel istikbarın gönüllü uşaklığını yapan krallara yer olmayacaktır.
İslam inkılâbıyla birlikte Müslümanlar Velayeti Fakih sistemiyle tanışmışlardır. Bu sistem, diğer sistemlerin tümünden farklı bir sistemdir. En yetkili ulemanın özgürce ortaya koydukları bu sistemle, tamamen İslam'ın isteğine uygunluk amaçlanmıştır. Resulü Ekrem'in yönetim anlayışının bu zamana yansıtılması, İslam inkılâbının tek hedefi olmuştur. Bu hedefi tutturma niyet ve gücüne sahip olmada İslam inkılâbı tek pratiktir.
Bu sistemi eleştiren İslamcı yazarların kalkış noktası, İslam olmamıştır. Daha çok batının uygulamalarını esas almışlardır. Hâlbuki Resul'ü Ekrem'in ve ideal buldukları önderlerin uygulamalardan hareketle eleştiri yapmaları beklenirdi.
Yazını başlığında belirttiğim demokrasi konusunu ele alalım. Gerçekten bir ülke gelişmiş demokrasiye sahip olsa sorunlar çözülmüş mü olacak? Demokrasi, ne bir dünya görüşü ne de bir ideolojidir. Demokrasinin belirli bir hukuk anlayışı da yoktur. Demokrasiden bahsederken belirli bir ekonomik modelden bahsetmiyoruz. Yalnızca bir ülkede yönetimin biçiminden bahsediyoruz. Yani yöneticilerin yönetime geliş şeklinden bahsediyoruz.
Demokrasi ideal bir yönetim biçimi değildir. Öte yandan bir ülkede yönetim biçiminin iyi olması neyi değiştirir. Yönetimin biçimi, netice itibariyle şekildir. Esas olan neleri uygulayacaklarıdır. İnsanların kendi yanlarından uydurduğu kuralları uygulamaları en büyük zulümdür. Bu zulmü uygularken uygulama yönetimi şöyle olursa daha iyi olur demek ne kadar anlamlıysa demokraside o kadar anlamlıdır. Bir ülkenin idarecilerini halkın belirlemesi o ülkede insanca bir hayatın olduğunu göstermez. Büyük Şeytan Amerika'da da demokrasi vardır. Aynı zamanda Amerika insanlığım baş belasıdır. Kendi toplumu açısından da insanca hayatın olmadığı bir ülkedir.
Demokrasinin merkezi olarak tanıtılan bir ülke olan İngiltere'den bahsedelim. İngiltere dünyada nereyi sömürebilirim hesapları içerisindedir. Bu durumun demokrasiye aykırı olan yanı da yoktur. Netice itibariyle İngiltere'de seçimler yapılmaktadır. Afganistan'da Irak'ta mazlum insanların kanını içmek İngiltere'nin demokratik bir sistemle yönetilmesine aykırı bir yanı da yoktur.
Bir de Fransa örneğini ele alalım. Demokratik bir ülke olduğundan kimsenin şüphesi yoktur. Demokrasinin olması leş kargaları gibi Libya'nın petrollerine çöreklenmeye engel değil. Yönetimin demokrasi olması başkanları Sarkozy gibi sokak serserisi bir kimsenin iktidarda olmasına engel değil. Irz düşmanlarının iktidar olmasının demokrasiye aykırı yanı yoktur.
İnsanlığı kurtarıcı sistem, yalnızca iktidara geliş şekliyle ilgili değildir. Toplumun hangi ilkelerle, kanunlarla yönetileceği gibi toplumsal hayatın en temel yanını toplum ve idarecilerin beğenileri asla belirleyemez. İslam'a göre, toplumun ve ferdin hayatının hem hedefini hem de uygulayacak kanunları Allah ve Resulü belirler. Toplum ve idarecilerin uyacağı kanunların kaynağında Allah vardır.
Toplumda idarecilerin seçilme şekli sanki her sorunu hallediyor gibi yüzeysel yaklaşımlar içerisinde olmamak gerekiyor. Bir ülkede yönetim demokratik ve laik olursa o ülkede İslam'ın istediği kanunlar uygulanmayacak ve İslami toplum oluşmayacaktır. Bir Müslümanın, İslam'ın belirlemediği devlet şeklini savunması, kabul ettiği dinle problemli olduğu anlamına gelir. Müslüman, İslam'ın istediğine teslim olandır.
Siyasilerin demokratik ve laik devlet vurgusu, batılı değerlere teslimiyeti ifade etmektedir. Bu teslimiyet içerisinden ne kendimiz ne de insanlık için hiçbir hayır çıkmaz. İnsanlığını yitirmiş Batını"n peşinden gidenler, insaniyetten çıkma yolundadırlar. Kurtuluş hiç kuşkusuz İslam'a tabi olmadadır.
Hüseyin TAŞ