Merve Kavakçı
Dilemma
Şimdi ben size ne gördüğümü anlatayım…görüneni kendimce tasvir edeyim. Şöyle ki ortada bir kaos var. Kavga, dövüş, itiş kakış var. Bağrış çağrış bir izdiham. Kızgın ve de kırgın bir grup insan. Oranın yerlileri görünen. Çoluk çocuk da var. Bolca. Zira okul günü ve bu manzara bir okul manzarası. Siyasetçiler de var. Belki başkaları da. Ama ben daha çok kadın ve çocuklarla, o yerli halkla ilgileniyorum. Herkesten çok onlar görünüyor benim gözüme.
Şimdi düşünelim: o küçük çocuklardan biri olsanız. Kendi boyu miniminnacık değilmiş gibi bir de beline kadar eğilmiş, tepesinde kümelenmiş büyük adamları hayretle seyrediyor. Hayret kadar korku da var içinde. Okula gidiyorsun demişler, düşmüş yola. Kimbilir belki anne belki baba belki dedesinin elini tutmuş düşmüş yollara. Manzarayı biraz geniş alırsan dağ, taş, toz toprak olduğu anlaşılan yollara.
Okulda kavga gürültü. Kadınlara bakıyorum, zannedersin Anadolu’nun bağrından kopmuş. Yanlış anlaşılmasın, burası Anadolu değil mi demeyin…Anadolu elbette. Ama başka bir Anadolu. Güneydoğu Anadolu…Tahmin ederim meramım biraz anlaşılır olmaya başladı. Başı beyaz tülbentli, şalvarlı kadınlar…Kiminin çenesi, kiminin de hem çenesi hem de ağzı tülbetinin arkasına gizlenmiş kadınlar. Müslüman kadınlar bunlar. Paldur küldür, haldir huldür bir kapının önüne yığılmışlar. Zaman zaman ekranda o kapıdan içeri hürra eder gibi girişlerini, merdivenlere çıkış ve inişlerini seyrediyoruz. Bunlar kürtçe eğitim verecek okulların önündeki insanlar.
Elde bir mühür bir açıp bir kapanıyor okullar.
Sonra….yakma giriyor devreye. Şiddetin alası ile yakıp yıkma alıyor sahne….Meçhul bir el yakmış okulları. Okul bunlar!
Şimdi bu küçük Kürt çocuğu büyüyecek, bir şekilde okula gidecek. Bu manzarayı, bu ani, bu günü hatırladığında ne düşünecek…daha da önemlisi bu manzara onun ilerideki gelişimini nasıl etkileyecek, mesela ülkesi için ne düşünecek…o ülkenin emniyet güçleri için nasıl duygular besleyecek, annesini, veya büyük ihtimalle anne annesini arbede içinde sürüklenirken gördükten sonra, büyüyüp adam olduğunda nasıl bir “adam” olacak….Şimdi, “ondan” korumaya çalıştığımız vatana millet hayri olacak mı…Evet “ondan” koruyoruz bu toprakları…Kürtçe konuşacak da yazacak da diye ödümüz kopuyor…
Madalyonun diğer yüzüne bakalım şimdi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bey diyor ki, her önüne gelen okul açarsa olmaz. Ve ekliyor kurallara uyulacak. Doğru. Bir yerde kural olmazsa, herkes kendince bir kurala tabi olursa, orada kaostan başka ne olur. Elbetteki kurallar olacak.
Ama bunların hiçbiri insanların mağdur edilmesini, okul diye inşa ettikleri binaların yakılmasını, çocukların okullu olduğu ilk günün zehir olmasını açıklamıyor.
Bırakın insanlar, ana dillerini konuşsun, yazsın, öğrensin, öğretsin. Okul binası, izinsiz yapıldıysa bunun çaresine bakmak, yıkılacaksa yıkmak, kapatılacaksa kapatmak okulun başladığı güne mi bırakılır….
Derdim üzüm yemek yerine bağcı dövmek değil…derdim çocuklar…onlar ağlamasın.
yeniakit