Din Düşmanlığı ve İlahiyatçı Ajanlar

Din Düşmanlığı ve İlahiyatçı Ajanlar

"Ergenekoncular, BTP lideri Haydar Baş’tan elini çektikten sonra piyasaya Şahin Filiz denen Osmanlı ve başörtüsü düşmanını sürdüler."

Rauf Atilla Polat - Haberx.com

Ergenekon'un Din Düşmanlığı ve İlahiyatçı Ajanlar"

Son Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin ölmeden hemen önce Arapça olarak yazmış olduğu-sonradan Türkçeye çevrilmiş olabilir- önemli bir kitabı vardır. Kitapta, Türk tarihine altın harflerle yazılacak nitelikte şöyle bir cümle geçmekte;

''Dünyada bizim milletimiz kadar geçmişine küfreden ikinci bir millet yoktur.''

Şeyhülislam o nurlu mezarından kalkıp şuan ki halimizi görseydi, yazmış olduğu o asırlık sözün haklılığına bir kez daha kanaat getirmiş olacaktı.

Türkiye'de durum böyle iken Avrupa'da ise olay geçmişten beri tamamen ters şekilde cereyan etmektedir.

Mesela; ''Batteymus kozmografyaya ait bir şey yazdı, Kopernig geldi yanlış dedi. Ama o devirde ancak o kadar söylenir, şurasını eksik söylemiş, dedi. Sonra Galile geldi, Kopernig şurada şunu söylemiş ama bazı yanlış şeylerde söylemiş dedi, ardından

Yani hiçbiri geçmişine küfretmedi, hakaret etmedi, onları yok saymadı.

Rusya'da da durum Avrupa'dan farksız değildir.

Mesela; Dostoyevski'yi o dönemin Rus Çarı hiç sevmemesine rağmen, hiçbir milletin hakaret etmesine izin vermezdi.

Ancak durum bizim ülkemizde hiçte öyle değil.

Cumhuriyet'in kurulmasıyla başlayan Osmanlı'ya hakaret ve galiz küfürler silsilesi bugünlere kadar durmadan, ara vermeden sürüp geldi.

Ve geçen günde bunun son örneğini yaşadık.

Başörtüsüne ''Türban bir Yahudi geleneğidir, Ulusal kimliğe tehdittir'' gibi ifadeler kullanan misyoner ilahiyatçı, ADD üyesi ve azılı başörtüsü düşmanı aynı zamanda Ergenekon'un üniversitelerdeki en büyük destekçisi şimdiki CHP Antalya Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Akaydın'ın üniversite arkadaşı ''Şahin Filiz'' denen adam Osmanlı'ya olan düşmanlığını ''mezbelelik'' kelimesiyle itiraf etti.

Cumhuriyetçi Emre Kongar'ın ''değerli bilim insan'ı'' dediği, Şahin Filiz'in İslam'a ve Osmanlıya olan bu düşmanlığını anlamak için, Filiz'in karakterine bakmamız yeterli olacaktır.

Bu din düşmanı misyoner'in karakterini ilk çözen her zamanki gibi yine Ergenekoncuların olduğunu söylemekte fayda var.

Aslında Ergenekon'un''kasetçi hücresi'' desek daha yerinde olacaktır.

İlk önce Nuh Mete Yüksel'i çağırıp ''şu insana dava açmazsanız elimizdeki bu kaseti piyasaya süreriz'' tehdidiyle savcıya, suçsuz bir insana karşı dava açtıran Ergenekon'un kasetçi hücresi, birkaç işadamını ve bazı milletvekillerini de 28 Şubat'ta aynı silahla tehdit ederek kullanmıştı.

Kadın oltasına mı, yoksa bazı suçlarının ortaya çıkmasından mı korkan bir diğer din istismarcısı Haydar Baş' da unutmamak lazım. Bildiğiniz gibi evlilik problemini 3+1 taktiğiyle çözen Haydar Baş'ın kaç çocuğunun olduğunu da henüz çözen yok.

Yerel seçim dönemi yaklaşmasına rağmen, Ergenekon operasyonları başladıktan sonra bir türlü piyasaya çıkmayan Haydar Baş ve parti üyeleri, bir dönem cami önlerinde ve apartmanlarda iftira cd'leri dağıtıyordu.

Dönem, dönem piyasaya çıkan bu adamın pisliklerini örte örte işe yaramayacağını anlayan Ergenekon üyeleri en sonunda BAŞ'tan ümitlerini keserek ondan ellerini çekmişlerdi.

İlahiyat alanında bir türlü kullanacakları adam bulamayan Ergenekoncular, BTP lideri Haydar Baş'tan elini çektikten sonra piyasaya Şahin Filiz denen Osmanlı ve başörtüsü düşmanını sürdüler.

Dikkat ederseniz, BTP liderinin piyasadan çekilmesinden sonra Baş'ın yaptığı görevin aynısı yerine getirmeye başlayan yeni bir isim olarak Şahin Filiz ortaya çıkarıldı.

İkisinin de ortak düşmanları aynı kişi.

İkisi de din için çalışıyor gözüküyor.

Dinin emri olan Oruç'u biri tutmuyor, diğeri ise Allah'ın emri olan 4 eş sınırını aşıyor.

Haydar BAŞ'ın nasıl TV ve gazete sahibi olduğu meçhul. Filiz'in ise Selçuk Üniversitesinde Prof. unvan'ı yokken, Akdeniz Üniversitesine geçtikten, 1 yıl bile geçmeden nasıl Prof unvanı aldığı meçhul.

Aralarında bir fark daha var;

''Baş, İslamiyet'i kullanarak LAİKLİK aleyhine bir sürü yayın yapsa da, kitap yazsa da hiçbir zaman devlet tarafından cezaevine falan konulup sürgüne gönderilmedi. Şahin Filiz ise, İlahiyatçı olmasına rağmen din'e karşı mesafeli olan Ergenekoncular tarafından sahip çıkıldı ve desteklendi. Onların panellerinde ve TV'lerinde boy gösterip başörtüsüne sürekli hakaret etmesine rağmen hiçbir zaman D-Tipi medya tarafından dışlanmadı.''

Şahin Filiz denen Osmanlı düşmanı, Osmanlıya hakaret ederek aslında Ergenekon ve onun yandaşlarının içlerindeki gerçek düşünceyi de ortaya çıkarıyor.

Görünürde Asyacı, Turancı-Türkçü gözüken Ergenekon tayfası ''büyük bir Türk devleti olarak 600 yy. boyunca dünyanın liderliğini yapan Osmanlımıza'' karşı beslemiş oldukları düşmanlıklarıyla Türkler'in dedelerine karşı tavırlarını da ortaya dökmüş oluyorlar.

Müslüman-Türk ahlakının en büyük temsilci ve tatbikçisi Osmanlı dönemine karşı, kin ve nefretlerinin tek sebebi Osmanlının gücünü aldığı tek ve gerçek kaynağın İslam olmasıdır. Ve onlarında İslam'a karşı duymuş oldukları gayz ve nefret hissi.

Bugüne kadar aralarına İlahiyatçı almayan ADD'nin içerisine girmiş olan Şahin Filiz'i konuşturan aslında sadece ortaya çıkan kasetler değil, aynı zaman da İlahiyatçı kimliğini kaybetmiş olması.

İlahiyat eğitimi aldıktan sonra sürekli Felsefe ile ilgilen bu Osmanlı ve başörtüsü düşmanı adam, çok ilginçtir, 1992'de merkezi ABD'de bulunan bir kuruluşun davetlisi olarak Inter-Religious Seminar'a tartışmacı olarak katılıyor.

Sadece bununla da kalmayan Şahin Filiz, Türkiye'nin önde gelen hiçbir İlahiyatçının katılmadığı, ''1997'de İsrail'de düzenlenen Modernizm ve İslam, Türk Din Anlayışı ve Dinler ve Kültürler Arası Etkileşimleri konu alan bir konferans'a katılıyor.

Düşünsenize, fazla bir kariyeri olmayan, İslamiyet'in özüne düşmanlık besleyen, ayrıca Osmanlıya karşı kin ve nefret duyan bir adamı İsrail'e çağırıyorlar.

Sizce neden?

İsrail'e ''sayın Yahudiler, ben başörtüsünün bir Yahudi geleneği olduğunu söyleyerek İslamiyet'i tahrip etmeye başlıyorum, sizde beni maddi ve manevi destekleyin bu işi başaralım'' demek için mi, yoksa gerçekten başörtüsüz bir İslam'ın varlığını anlatmak için mi, İsrail'e gitti?

Bu sorunu gerçekten vermeli ki bizimde merakımız bitmiş olsun.

Çünkü aldığımız bazı duyumlara göre; nasıl ki bir dönem ''cami imamlarının içerisinde misyonerler çalışmalar yapıyor dini tahrip ediyordu, şimdi de bazı İlahiyatçılar İslam'ı yeniden yorumlayarak kafalarına göre yeni içtihatlar ortaya koymaya çalışıyorlarmış.

Şahin Filiz'de bunlardan bir mi değil mi? Diye sorarsanız, onun cevabını da ''İstihbaratçıların evinde yakalanan kasetlere ve Filiz'in başörtüsü düşmanlığına bakarak söyleyebilirsiniz''

İlahiyatçı Filiz'in, Mustafa Akaydın'ın eskiden Rektörlük yaptığı Akdeniz Üniversitesinde Felsefe derslerine girdiğini de hatırlatmakta fayda var. Herhalde Felsefe öğrencilerine İslamiyet'i anlatıyor olmalı.

Yoksa Allah'ı anlatmakla vazifeli olan bir İlahiyatçıyı, kalkıp'ta neden Felsefe derslerine soksunlar ki. Türkiye'de Felsefe derslerine girecek Felsefecimi kalmadı.

Belki'de başörtüsü düşmanlığında dava arkadaşı olan Mustafa Akaydın'la karar verip Üniversitenin İlahiyat Fakültesine öğrenci alıp başına da Filiz geçecekti.

Ya da Selçuk Üniversitesinde işlediği cürümlerden kurtulmak için Akdeniz'e mi koştu ne yaptı orasını da bilemiyoruz.

Buradan Şahin Filiz'e son bir çağrıda bulunup ölümü hatırlatmak isterim.

Ne buyuruyor Kuran-ı Kerim''İNNE LİLLAHİ VE İNNA İLEYHİ RACİUN.''

Unutma affedilmeyecek en büyük günah Allah'a şirk koşmaktır.

Şirk asla affedilmeyecektir.

Kadının kapanmasını inkâr, bir yerde Allah'ı inkâr etmek demektir ki, böyle bir durumda seni ne Ergenekoncular kurtarır ne de senin kafandaki İlahiyatçı arkadaşların"