Diyarbakır'da Başbakan'ı İzlerken...

Diyarbakır'da Başbakan'ı İzlerken...

Diyarbakır'da ilk işim tarihi surların bitişiğindeki Kervansaray Otel'den çıkıp etrafı dolaşmak oldu...

Abdulkadir Selvi / Yeni Şafak

Diyarbakır'da ilk işim tarihi surların bitişiğindeki Kervansaray Otel'den çıkıp etrafı dolaşmak oldu.

Sur İçinde, Mardinkapı da Hasanpaşa Han'ın etrafında dükkanlar açılmış, esnaf mallarını vitrine yerleştirmekle meşguldü.

Her köşe başını polisin tuttuğu gergin görüntüler beklerken, herkesin işinde gücünde olduğu bir Diyarbakır manzarası şaşırtıcı geldi.

Şaşırdım aynı zamanda da sevindim.

Sonra Murat Aksoy'la birlikte bir taksiye bindik Diyarbakır'ın belli birkaç bölgesine gittik.

Bağlar semtinde, Şehitlik'te,Huzurevi'nin olduğu bölgede kepenkler kısmen kapalıydı. Ancak ofis ve Dağkapı başta olmak üzere Diyarbakır'ın ana artellerinde kepenk kapatma eylemi yoktu. Biraz daha iç mahallelere girdiğimizde ise herkes günlük hayatın koşturmacası içindeydi.

Belediye otobüsleri çalışıyor, temizlik araçları çöpleri topluyordu.

Bir gün önce kepenk kapatma eylemi yapılacağı şeklinde bir beklenti ve onun getirdiği bir gerginlik vardı.

Bu durum en fazla da Diyarbakır'lıları rahatsız etmişti. Öyle ki gece yarısı saat 0.30'da sokak arasında, küçük kürsülere oturup çay içip sohbet ettiğimiz Diyarbakırlılar da bu işin yanlış olduğunu savunuyorlardı.

"12 genç öldürülünce bir yas havası oldu. Kürtlerde ölüm olunca dükkan kapatılır. Ancak bu kez kepek kapatılmasının bir mantığı yok"diyorlardı. BDP'de 3 gün önce şehirde kepenk kapatılacağını duyurmuş ancak kitle'den bu tür tepkiler gelmiş.

Her ne olduysa oldu, Diyarbakır'da ortak akıl, harekete geçti ve sahabeler şehri Başbakan Erdoğan'ı

Kepenkleri kapatarak değil, gönlünü açarak karşıladı.

Başbakan gelmeden haberi geldi. İstanbul'da Diyarbakır'la ilgili açıklamaları kısa sürede zaten bölgeye ulaşmıştı.

AK Parti'nin bölge siyaseti iki kanatlı.

Biri hizmet siyaseti diğeri sivil siyaset.

Biriyle kürtlerin aklına diğeriyle gönlüne hitap ediyor Başbakan.

Başbakan'ın İstanbul'da açıkladıkları hizmet siyasetine ilişkindi. Diyarbakır'da bir karşılık buldu. Otoyol konusu heyecan uyandırdı.

Dicle Vadisi projesi, askeri havaalanına sivil terminal ve Sur içi'nin düzenlenmesi olumlu karşılandı. Ancak İstasyon Meydanını dolduranlar Kürt sorunu konusunda da beklenti içindeydi. Saat 12.40'ta gittim mitingin yapılacağı meydana. Kadınlar, meydana girmeye başlamışlardı. Peki Başbakan ne zaman geldi? 04.30'da.

Başbakan'ın geçeceği güzergahta neler olacağını görmek için Havaalanına gidip, oradan takıldım konvoya.

Sabah kepeklerin kapalı olduğu Bağlar mahallesinde birçoğu açılmıştı, ancak kapalı kepenkler de vardı. Başbakan geçerken BDP'nin seçim bürolarından zafer işareti yapıp, slogan atanlar oldu. Çocuklar sokak aralarını tutmuşlardı. Onlardan bir saldırı gelebilirdi ama olmadı. Sert bir ifadeyle konvoyu süzmeyi tercih ettiler. Evlerin balkonlarına, camlara çıkanlar ise merakla bakıyorlardı.

Yol kenarında küçük gruplar halinde bekleyenlerin arasında geçip, İstasyon meydanına ulaştık.

Başbakan konuşmasına Bağlar'ı, Bismil'i, Kulp'u, Silvan'ı yani Diyarbakır'ı her rengiyle sayarak başladı.

Meydanın nabzını yakaladı. Aynı meydanda 1 gün önce Kemal Kılıçdaroğlu'nu izledim. AK Parti'nin mitingi CHP'den çok çok kalabalıktı. Kemal beye göre Başbakan'ın konuşmaları daha doyurucuydu. Ayrıca inandırıcılık sorunu da olmadığı için her sözüyle meydanı dalgalandırmayı biliyordu. Daha da önemli olan. Terör tehditine rağmen, meydanı dolduranDiyarbakırlıların direnci,coşkusu ve inancıydı.

Bir kez daha görüldü ki bölgede iki parti var.

AK Parti ve BDP...

CHP ise bu seçimin sadece rengi oldu.

Başbakan sözü "Kürt sorununa" getirerek," Bu meseleyi biz çözeriz" dedi. Ama orada bırakmadı. "2005'de ne söylediysem o sözün arkasındayım" diye sözünü pekiştirdi.

"AK Parti'nin başlattığı hiçbir iş yarım kalmaz" diyerek Demokratik Açılım sürecinin devam edeceğini söyledi. AK Parti döneminde Kürt sorunun çözümü konusunda yapılanları anlattı.

Bu gerekliydi. Çünkü "Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır" anlamında kullandı bu sözleri.

Sonra sözü CHP'ye ve Kılıçdaroğlu'na getirdi. Meydandakilere uzun uzun, adeta bir konferanstaki konuşmacı üslubuyla Kürt sorunun altında CHP zihniyetinin yattığını anlattı.

Gerekliydi.

Kılıçdaroğlu, Hakkari'de verdiği,"özerklik" sözüyle bölgede dikkat çekmiş. Başbakan da bunun farkında olmalı ki,"Biz Diyarbakır'da söylediğimizi Ankara'da da İstanbul'da da söyleriz. Eğilmeyiz, bükülmeyiz" dedi.

Alkışlandı. Zaten en büyük sermayesi özünün de sözünün de bir olması.

Selahattin Eyyubi İslam'ın kahraman komutanlarında. Her Müslüman için büyük bir değer. Ancak kürtler için iftihar kaynağı. Öyle de olması lazım.

Başbakan'da konuşmasında sık sık Selahattin Eyyubi hazretlerine vurgu yaptı. "Selahattin Eyyubi'nin Kudüs'ü fetheden ordusunun askerleriyiz"dedi.

Bunu tamamlayan bir cümle vardı." Diyarbakır'da Ulu Cami'de de aynı kıbleye dönüp namaz kılıyoruz,Ankara'da Hacı Bayram'da da,Edirne'de Selimiye Camiinde de aynı kıbleye dönüp namaza duruyoruz" demesinin anlamı büyüktü.

Çünkü AK Parti Kürt sorununda İslam kardeşliği esasında, Selahattin Eyyubi ruhunda çözümü esas aldıklarını anlattı.

Çözüm bu.

Bir kez daha görüldü ki bölgede iki parti var. AK Parti ve BDP...