Dünya Durağı

Dünya Durağı

Bir ziyaretçimizin makalesi...

Dünya Durağı

Ezelden ebede uzanan şu yolculuğumuzda dünya durağında bulunduğumuz zamanları nasıl geçiriyoruz? Nefsimizin dediklerini yaparak mı yoksa Allahu Teala'nın dediklerini yaparak mı?

Birkaç yabancı dil bilip Kur'an okuyamamak, profesör olup kendinden habersiz olmak, üniversite imtahanında çok yüksek bir puan alıp en basit ilmihal bilgisinden habersiz olmak,
Allah'ın verdiği akılla Allah'ın yarattığı tabiatı ve koyduğu kuralları öğrendikten sonra Allah'ı bu işlerin dışına itmek, Allah'ın bizi donattığı sayısız nimetleri fani şeyler için fanileşerek harcamak, apartman yöneticisinin, muharın çağrısına koşup ezan sesine aldırmamak çok çirkinleşmek olmuyor mu?

Kafayı dünya hayatının imarına takıp tek hedefi olan nefsinin konforlu bir hayatı peşinde koşarken Ashab- ı Kehf'in köpeğinin bile amacına yabancılaşmak ne de acı.

Hz. Mevlana şöyle buyurur:

"Kim seni Hak'tan soğutursa şeytan onun içindedir. Şeytan ve hile onda gizlenmiştir."

Hak ve hakikatlerin çiğnenmesine devam mı? Allah'a çağıran Rasulullah'a değil de kendine çağıranlara koşmaya devam mı? İslam'la şereflenmeyi bekleyen kitlelere karşı kayıtsız kalmaya devam mı? Allah'ın hükümlerini hiçe saymaya devam mı? Dünyanın insana verdiği değer konusunda yeterince deliller mevcutken hala dünyanın peşinden koşmaya devam mı? Yetmedi mi? Meğer ne kadar ucuza gitmiş ne kötü aldanmışız...

Devam mı edeceğiz? Yoksa tamam mı diyeceğiz?
Dünya arzularının kuyusuna düşeni hangi ip çıkartabilir?
Nice liderlerin çizdikleri yollar, savundukları ideolojiler, gösterdikleri hedefler kimseye bir fayda sağlamadığı, mutlu etmediği, insanı tatmin etmediği görülüp duruken neden Peygamberimizin (s.a.v.) getirdiklerine itibar etmez insan? Yoksa Allah'la aramıza nefsimizi mi koyduk? Allah'ın değil nefsimizin bir dediğini iki etmiyorsak vah bize...
Şu dünya hayatını yaşarken Peygamberimizin (s.a.v.) izini takip etmezsek o yoldan ve o yolun sonundan ne umabiliriz ki?

Evet... Hayat çok hızlı akıp geçiyor. Gençlik günlerimiz neyle geçti? Hangi yol hoşumuza gitti? Gençliğimiz medyadaki starların ayakkabı numaralarıyla, kullandığı parfümlerle vs. ile mi yoksa sahabelerin yaşadığı yiğitlikleri öğrenerek mi geçti? Hangi kitapları okuduk? Allah'a değil kendisine davet eden, Kur'an'dan değil hevasından konuşan, Allah'ın kurduğu sistemden Allah'ı dışlayan kitapları mı okuduk; yoksa Allah'ın kitabını, mürşid kitapları, Allah'a davet edenleri mi okuduk? Ne için çalıştık, neydi hayatın amacı? Ne söylediler bize? Hangi yolu gösterdiler? Yoksa sadece bütün gayemiz konforlu bir hayat mıydı? Varlığımızın amacı, yaradılışımızın gayesi nefsimize hitap eden her türlü konfora 'evet' demek miydi?

Ötelere ait ekin ekmenin zamanı hala gelmedi mi? Fena huyun kökü kuvvetlenirken biz giderek kuvvetten düşmekteyiz.

İlahi hükümleri ejderha olmuş nefsimize dinletebilme, hayatın her alanında Allahsız yaşamamayı ilke edinme, gözümüzü ve gönlümüzü ev, araba, servet, makam, şöhretten arşa doğru çevirebilme duasıyla...

Can Yılmaz