Dünya'ya Yayılan Savaş
Afganistan'daki savaşa destek için dışarıdan gelenler sadece Arap gençlerden oluşmuyordu...
Afganistan'daki savaşa destek için dışarıdan gelenler sadece Arap gençlerden oluşmuyordu. Çok farklı ülkelerden giden gençler vardı. "Arap mücahitler" bir isim olarak yerleşmişti. Bunda da belki ilk dönemde gidenler arasında Arap gençlerin büyük bir ekseriyeti oluşturmasının rolü vardı.
Afganistan'daki işgalin son bulmasından sonra bir yandan ABD'nin talimatıyla yerel yönetimler ülkelerine dönmeleri yani dağılmaları için onlara baskı yaparken diğer yandan dönenler ülkelerinde ya yakın takibe alınıyor ya da gümrük kapısında yakalanıp aileleriyle bile görüşmelerine fırsat verilmeden hapse atılıyorlardı. Özellikle Arap ülkelerindeki dikta rejimleri onların döndükten sonra örgütlenmelerinden ve cephe tecrübesini bu örgütlerin çatısı altında kendi ülkelerine taşımalarından korktukları için onlara hiç fırsat vermek istemiyorlardı. Büyük fedakârlıklarla vatanlarından ayrılan bu gençler, dönüşlerinde tam anlamıyla suçlu muamelesi görüyor, adlî muhakemeden uzak bir uygulamayla kontrol altına alınıyorlardı.
Dönenlerin başına gelenleri öğrenen gençlerin bazıları Bosna - Hersek, Çeçenistan, Somali gibi fiili çatışmaların olduğu cephelere giderken bazıları da muhtelif ülkelere dağıldılar. Bir kısmı da Pakistan veya Afganistan'da kalabildi. Kalanlar Taliban'ın cepheye çıkmasından sonra onun saflarına katıldı.
el-Kaide başlangıçta işte bu gençler arasındaki bağlantıyı korumaya ve onları eyleme yöneltmeye çalıştı. Sonrasında tabii yeni katılımlarla mensuplarının sayısı arttı.
Afganistan'daki işgalden sonra karşısında ABD'yi görünce "ABD emperyalizmi her yerde mevcut öyleyse biz de ABD'ye karşı her yerde savaşmalıyız" anlayışını izlediği çizginin ana ekseni haline getirdi.
Örgüt ülkelerine dönemedikleri için mağdur edilen ve "ABD'ye karşı her yerde savaşa açık" bütün gençleri saflarına alması gerektiğini düşünmüştür. Bu yüzden dıştan sızmalara karşı güçlü bir filtre oluşturamamıştır. Dolayısıyla örgüt adına bazen onayladığı bazen reddettiği ama çoğu zaman şiddetli tepkilere ve eleştirilere neden olan eylemler düzenlenmiştir. Bu eylemlerin bazılarının örgütü yıpratma ve İslam coğrafyasındaki işgallerin, uluslararası terörün gerekçelerini oluşturma amacıyla karanlık güçler tarafından gerçekleştirilmiş olması muhtemeldir. Bazılarında da "savaş her yerde" mantığının beraberinde bir kontrol mekanizmasını devreye sokamamış olmasının rolü var. Zaten çok geniş alana yayılan ve önü açık bir savaş anlayışı bu tür eylemlere de açıktır.
Bin Ladin'in uluslararası güçlerin adamı olabileceği görüşüne dayalı komplo teorilerine ise ben hiçbir zaman itibar etmedim. Çünkü böyle bir fonksiyonu üstlenen kişinin ya buna ihtiyacının olması ya da arkasında duranlarla aynı anlayışa sahip olması gerekir. Bin Ladin'in böyle bir şeye ihtiyacının olmadığı biliniyor. O büyük imkânları terk ederek çok zor şartlarda mücadeleye katılmayı tercih etti. Uluslararası emperyalizmin başını çekenlerle aynı anlayışa sahip olduğunu ileri sürebilmek için çok güçlü deliller ortaya koymanız gerekir ki bu nitelikte bir tek delil bile gösterilemez. Doğan olumsuzluklar hatalı metot, strateji, örgütsel yapı ve önü açık bir şiddete imkân veren tanımlamalardan kaynaklanıyor.