Evrime inananlara inanamıyorum (II)
Evrim; sistemin "özü" veya "sistemi yaratan" kavram değildir!
Evrime inananlara inanamıyorum!
Yiğit Bulut - Vatan
Evrime inananlara inanamıyorum (II)
Sevgili dostlarım, "evrim" Türkiye'de ne kadar hassas bir konuymuş, önceki gün yaşayarak öğrendim!
Sabah kalktığımda "mail" kutularım dolmuş, gazetede "yorumları" giren arkadaşlarımız bunalmaya başlamıştı! Sizden "bilimsel ve dini açıdan" olaya bakan o kadar çok mesaj geldi ki, bunlar başlı başına bir "kaynak" oldu. Eleştirenlere de "katkı" yapanlara da çok teşekkür ediyorum.
Bugün izninizle sizden gelenlerden yola çıkarak hatta alıntılar ile paylaşarak, konuya devam edeceğim. Her şeyden önce "başlığı" çok doğru atmadığımı gördüm. İstediğimi net ifade edememiştim. Doğrusu "Evrim'in varlığına değil varoluşumuzun rastlantısal başladığı" şeklinde algılanan "evrim kavramına inananlar" olmalıydı. Evrimin varlığına "inanmamak" doğru bir tanımlama değil, en azından benim fikrim bu değil...
Evrim "süreklidir", her yerdedir ve "bilinçli bir zekanın yaradılışı başlattığı" süreç içinde "iyiye ve güzele doğru" evrim veya "tekamül" maddi-manevi anlamda devam eder. Bir sistemi kurarsınız, bileşenlerini "tasarlarsınız" sonrasında sistemin işleyişi sırasında karşılıklı etkileşim ile "yeni sonuçlar" ortaya çıkabilir. Bu da "evrimdir" ama "yaratıcı bilinci" inkar etmek gerekmez! Aynı mantık sosyal sistemlerde de geçerlidir. Sistem "evolution-evrim" geçirmek ve bileşenlerin "ihtiyaçlarına" uymak zorundadır. Evrim veya tekamül engellenir ise "birikmiş evrim devrim" getirir! Örnekleyeyim; Fransız Devrimi sosyal-ekonomik-politik sistemin "halkın düşünce dünyasının evrimine, gelişimine ayak uyduramayan" bir yapının yani "engellenmiş" evrimin "devrimi" getirmesidir... Engellenmiş "evrim" her zaman "devrim" değil bazen de "devrim" süsü verilmiş "darbelere" yol açar! Bu darbeler sivil ve askeri kaynaklı olabilir. Toplumun "evrimi" çerçevesinde onu "kapsayamayan" sistemler "kırılır"!
Diğer önemli bir konu, sizden en çok gelen tespitlerden biri de bu; elektronların "evrim" ile ne alakasının olduğu detayı...Bir okuyucumdan aynen aktarıyorum; "...Elinize bir ipe bağlı top alın ve çevirin. Belirli bir hızdan sonra onun aniden yön değiştirerek sizin gözünüzde patlaması olasılığı SIFIRdır. Çünkü evrenin temel yasalarına aykırıdır. Newton yasaları. Şimdi elektron da kalkıp yörüngesinden ayrılıp, hadi bir çekirdeğe çarpayım diyemez..."
Sevgili okuyucumun cevap vermesi gereken "elektron nasıl orada durur hale geldi", bu yasa "nasıl oluştu" sorusudur! Bir bilgisayarı açın "işletim sistemini" kullanmaya başlayın, orada şunu dersiniz; bu "işareti tıklayınca" program açılacak! Peki "o işletim sistemini yani yerçekimini, evrensel yasaları" hangi güç yazdı, oraya koydu? Şimdi içine hiç işletim sistemi yüklenmemiş bir bilgisayar alın, yerçekiminin olmadığı bir dünya düşünün ve "şimdi kurun aynı çıkarımı"!
Hazır sistem üstünde "çalışmak" ve "sebep-sonuç" üretmek kolaydır, önemli olan "üzerinde ahkam kestiğimiz" sistemi "hangi gücün" dizayn ettiğidir!
Sevgili dostlar, canlı-cansız bütün sistemler "sürekli evrim" halindedir! Evren "dışa doğru genişlemeye" yani evrimine devam eder! Bu inkar edilemez! Ama bu evrim "ilk yaratılış sırasında" konan "kuralların içinde kalır"! Ve biz tahmin edilebilen veya algıladığımız kadarıyla "öngörebildiğimiz" bu yapıya "düzen", sıçramalara da "düzensizlik" deriz!
Burada çok önemli bir not düşelim; kuantum teorisi "lineer olmayan" yani bizim "idrak kapasitemize göre" olmaması gereken ama "her seferinde şaşmadan" olan olayları açıklamada önemli bir adım atmış ve aslında "kaos" dediğimiz her şeyin bir üst algılamaya göre "kosmos" olduğunu ispat etme yoluna girmiştir. Bütün ihtimaller aynı anda gerçektir ama her seferinde sadece "olması gereken seçenek" hayata geçer! Elektron her zaman yolunu bulur!
Sonuç: Evren, maddenin yapısı, hücre, organizma ve "bizim içinde bulunduğumuz" algılama ile "logaritmasını yazamadığımız" her olay, "üst algılama seviyeleri" için rahatlıkla görülebilecek mükemmel "matematik", "sebep-sonuç" denklemlerine göre işler. Algılayamadığımız "bölümler" için herkes kendine göre "mekanizmalar" kurar! Kimi "kuantum" der kimi "Bundan sonrasına sadece inanılır sorgulanmaz" der! Algılama düzeyimiz arttıkça göreceğiz ve bileceğiz ki; evrenin özündeki "matematik gerçeklere dayanan sebep-sonuç" yasaları kesindir ve "elle tutulabilir, kağıda dökülebilir" hale gelebilir. Bir mühendis "statik hesabı" kağıda döker, bir çocuk oraya sadece "duvar" diye bakar!
Son söz: Evrim gerçektir, süreklidir ve "sistemi kuran" büyük zekanın sisteme kattığı "bileşenlerden" biridir! Sistemin "özü" veya "sistemi yaratan" kavram değil!