Hükümet'e Öneri: İsrail'e Kısas
Türkiye Hükümeti "İsrail" Konusunu Derhal Referanduma Götürmelidir..!
Siyonist rejim güçlerinin Özgürlük filosu Mavi Marmara'ya yönelik gerçekleştirdiği barbarca katliamın üzerinden birbuçuk yıl geçmişken, BM tarafından kurulan Palmer Mavi Marmara Soruşturması Raporu'nun basına sızmasıyla birlikte, Türkiye, uzun zamandır siyonist rejimden beklediği "özür ve tazminat"ın gerçekleşmemesine tepki olarak, terörist İsrail rejimine karşı B Planı'nı sonunda devreye soktu.
Başta siyonist rejim elçisinin Türkiye'den kovulması ve İsrail ile yapılan askeri anlaşmaların dondurulması gibi kararlar, -ki cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan, bu yaptırımların arkası da gelecek diyor- Türkiyeli Müslümanlar olarak bizleri sevindirdiği gibi, doğal olarak bölge Müslümanlarını, özelde de Filistinli kardeşlerimizi sevindirdi ve takdirle karşılandı.
Kuşkusuz ki, siyonist rejimin döktüğü kanların ve sürdürdüğü saldırı ve katliamların bedeli, bu siyonist yapının bütünüyle ortadan kaldırılmasını gerektirdiği gibi, Türkiye açısından siyonist rejime karşı sergilenen tavrın, insanlık dışı ve barbarca bir saldırı sonucu vatandaşları katledilen bir ülkenin göstermesi gereken tavırdan oldukça aşağı olması, bizleri bir burukluğa da sürüklemiştir. Aslında, Mavi Marmara katliamının gerçekleştiği günden bu yana, siyonist katillere hem halk hem de hükümet olarak hak ettiği karşılığı verememiş olmamızın kamburunu da taşıyor olmamız bizler açısından en azından büyük bir mahcubiyetin sebebi durumunda.
Mavi Marmara gazilerimizin de belirttiği üzere, siyonist katillere karşı verilmesi gereken karşılığın bizim literatürümüzdeki karşılığı "kısas"tır; bu kısasın hedefi de öncelikle, Mavi Marmara gemisine saldırı kararı alan başta siyonist rejim başbakanı Benyamin Netenyahu ve savaş bakanı Ehud Barak olmak üzere tüm "savaş kabinesi" ve bunun yanısıra bu saldırıyı yöneten, katliamda eli olan bütün komutan, subay ve askerlerdir.
Türkiye'de de olduğu üzere, ülkelerin ceza kanunlarında yer alan hukuk maddelerine göre,, "bir terör örgütü lideri bir cinayete azmettirir, onun emrini verirse, o cinayeti gerçekleştirenler gibi o da ölüm cezasına çarptırılır." Siyonist rejimin "devlet terörü" uyguladığını vurgulayan açıklama ve beyanlar, aynı zamanda Netenyahu ve Barak gibi ilgili teröristlerin de cezalandırılması gerekliliğini de ihtiva eder. Zira "dünyanın en büyük terör örgütü" siyonist İsrail rejimidir. Böylesi bir cezalandırma hak, hukuk ve adaletin gereğidir. Dolayısıyla, Netenyahu ve Barak gibi katiller Türkiye açısından da cezalandırılması gereken teröristlerdendir. Eğer "terörle mücadele"den, "teröristleri cezalandırma"dan söz edeceksek, Netenyahu ve Barak gibi teröristlerden önce hangisi gelebilir?
Siyonist rejim aynı zamanda "mufsidu'l fi'l arz"dır: Hayatımızın rehberi olan Kur'an-ı Kerim, "yeryüzünde bozgunculuk çıkaran"ların hükmünü sarahaten ortaya koymaktadır. Yine Kur'an-ı Kerim, azgınca saldıranlara karşı "misliyle mukabele" etmeyi buyurmaktadır.
Bunun anlamı çok açıktır: Siyonistler katlamlarının bedelini kanıyla ödemelidir; bu görev ümmetimizin boynuna en büyük bir borç ve sorumluluktur.
Şimdi Türkiye Cumhuriyeti hükümetinden, siyonist rejime karşı "kısas" ve "mufsidu'l fi'l arz" hükümlerini uygulamasını bekliyor değiliz. Ancak bu siyonist katillere karşı alınan kararları memnunlukla karşılamış olsak da, bunlarla yetinip "siyonistlere hak ettikleri cezayı veriyoruz" gibi bir duyguya kapılacak da değiliz"
Sayın Cumhurbaşkanı Gül, BM Palmer raporu ile ile ilgili olarak çok yerinde, çok tutarlı ve onurluca bir tavır sergileyerek "bu rapor yok hükmündedir" demiştir. Çünkü BM'nin tüm insanlık vicdanını kanatan ve gayri Müslimleri bile büyük bir tepkiye sevkeden "Gazze ambargosu"nun "yasal" olduğunu ilan etmesi, Emperyalizm ve siyonizmin kontrolündeki BM mekanizmalarının ne kadar barbarlaşabilceğinin kanıtı olmuştur. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanı "bu rapor yok hükmündedir" demekle insanlık vicdanının ifadesi olan onurlu bir siyaset ve söylemi en güzel bir şekilde yansıtmıştır.
Bununla birlikte, sayın Cumhurbaşkanımızın dikkatine sunmak istediğimiz bir nokta da bulunuyor:
BM Raporu, Mavi Marmara katliamı üzerine hazırlandı; bu katliamda 9 kardeşimiz şehid oldu. Bu katliamı gerçekleştiren siyonist rejim ise 63 yıldır, işgal ettiği topraklar üzerinde bu katliamları aralıksız olarak sürdürüyor. Siyonist rejimin katliamları aynı zamanda bölgesel saldırı, işgal ve cinayetlerle de sürmüştür.
Bu durumda, "yok hükmü"nde olan sadece Palmer Raporu mu, yoksa aynı zamanda "siyonist rejimin varlığı" mıdır? BM Raporunu "yok hükmünde" sayan bir irade, hak, adalet ve insanlık adına bu terörist rejimin varlığını da "yok hükmü"nde sayıp, dış politikasını ona göre belirlemeli, bunun için de ilk adım olarak bu gayri meşru rejim ile ilişkileri bütünüyle kesip bu İslam topraklarında siyonistlerin bayrağının dalgalanmasına derhal son vermelidir.
" Cumhurbaşkanı" yani "cumhurun başkanı" yani ülke halkının istek ve iradelerini yerine getirmekle yükümlü bir "başkan" demektir. Acaba bu ülkenin cumhuru siyonist rejimin varlığını tanıyor mu? Bu ülkenin halkı bu topraklar üzerinde kanser mikrobu olan bir rejimin bayrağının dalgalanmış olmasına rıza gösteriyor mu?
Bunun belirlenmesinin yegane yolu da "referandum"dur. Siyonst rejim "var hükmü"nde mi, yoksa "yok hükmü"nde mi, buna halkımız karar versin..! Madem ki "cumhuriyet" ve "demokrasi" kavramları ile "halkın egemenliği ve iradesi" kastediliyor, o halde halkımızın iradesinin ne olduğu kendisine sorulmalıdır.
Müslüman Türkiye halkı birçok vesileyle, siyonist rejimin varlığını "yok hükmü"nde saymış, bunu en yüksek sesle de göstermiştir. Halkın cumhurbaşkanlığını deruhte eden bir makam da halkın sesi ve iradesine kulak vererek, bu terörist rejimin varlığını da "yok hükmü"nde gösterme durumundadır.
Sonuç olarak bizler, Türkiyeli vatandaşlar olarak, en doğal hakkımız olan referanduma gidilmesini ve siyonist rejim ile ilişkilerin nasıl olması gerektiğini halka sorulmasını talep ediyoruz. Aksi takdirde, ülke yöneticilerinin halkın iradesine ne kadar bağlı oldukları ve bu iradeyi ne denli temsil ettikleri kocaman bir soru olarak karşımızda durmaya devam edecektir".
velfecr