Hürriyet'in Yazmadığı O Bölüm
Ertuğrul Özkök, ilk kez Hürriyet'in verdiği "Org. Tolon'un evinden Büyükanıt'a ait gizli bilgiler çıktı" haberinden bir bölümü çıkardıklarını söyledi ve o bölümü yazdı
Ertuğrul Özkök'ün yazısının ilgili bölümü
ANKARA'dan arkadaşımız Nurettin Kurt hafta başında çok başarılı bir gazetecilik yaptı.
İki emekli orgeneral Şener Eruygur ve Hurşit Tolon'un mahkemedeki ifadelerini ele geçirdi.
Biz de bunu Hürriyet'te yayınladık.
Ertesi gün bütün medya bu ifadelerden alıntılar yaptı.
Tabii ifadelerin içindeki en çarpıcı bilgi, Hurşit Tolon'un oğlunun evindeki aramada, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve ailesi hakkında bazı bilgilerin bulunduğu dosyaların ele geçirilmesiydi.
* * *
Tolon'un ifadesinde çok ilginç bir bölüm daha vardı.
Ancak Hürriyet'in taşra baskılarında yer alan bu bölüm, şehir baskılarında çıkarıldı.
Bu da benim hatamdan kaynaklandı.
Çünkü akşam taşra baskısı gittikten sonra Ankara büromuzdan Saygı Öztürk'ün bir haberi geldi.
Öztürk de, Tolon'un evinde el konulan belgelerin listesini ele geçirmişti.
Gazetede yer olmadığı için, bazı haberleri atmak gerekiyordu.
Yanlışlıkla Tolon'un ifadesindeki ilginç bir bölümü çıkarmışız.
Çıkarılan o bölümü, Tolon'un mahkemedeki ifadesinden aynen aktarıyorum:
"İstanbul'a Karadenizlilerin oluşturmayı düşündükleri yeni bir siyasi parti oluşumu ile ilgili olarak düzenlenen bir yemeğe katılmak üzere, tanıyıp bildiğim Yaşar Yazıcıoğlu'nun daveti ile geldik.
Yemekten sonra yine partileşme çalışması olan bir platformdan bahsedildi.
Hep birlikte dönerken Anadolu yakası Kadıköy'de bulunan bu yere gittik.
Bina dört katlı, görkemli ancak içindekilerin giyim tarzları ve davranışlarının güven vermediği bir yerdi.
Üst katta geniş bir odada gençlerden birisi bizi karşıladı, oturduk sohbet ettik.
Buradaki davranış ve konuşmalar da hoşuma gitmedi.
Yaşar Yazıcıoğlu ve ben de bu kişi kim diye sorduğumuzda bu kişinin Akın Birdal'ı vuran Semih Tufan Gülaltay olduğunu öğrendik.
Böyle bir insanın yanına geldiğimizden dolayı da üzüntü duyduk ayrıldık.
Daha sonra benimle kendisi görüşmeye teşebbüs etse de ben yok dedirtip telefonlarına çıkmadım. Bir daha görüşmedim."
İfadenin bu bölümünü okurken şunu düşündüm.
Koskoca komutanın, cinayet girişimine karışmış bir insanın katıldığı ne idüğü belirsiz böyle bir toplantıda işi ne?
Demek ki emeklilik hayatındaki arayışları onları böyle yanlış adreslere de götürmüş.
Ayrıca Yaşar Paşa ve ailesi hakkındaki belgeleri saklamasına da çok üzüldüm.
İnsan, teröre karşı omuz omuza savaştığı arkadaşına bunu yapar mı?
* * *
Eruygur Paşa'yla ise bugüne kadar hiçbir ilişkimiz olmadı.
Hafızamı zorluyorum, acaba 30 Ağustos davetlerinde karşılaşıp konuşmuş muyduk diye, ama öyle bir şeyi dahi hatırlamıyorum.
Şimdi ağır suçlamalar altında.
Kararı yargı verecek.
Onun evinde bulunan görüntülü kayıtlar da beni çok şaşırttı.
Ne demektir ziyarete gelen insanlarla yapılan konuşmaları görüntülü kayda almak?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, geçen gün Ersin Faralyalı'nın cenazesi sırasında beni arayarak, Genelkurmay'da kayıt yapılmadığını, çok açık ve kesin ifadelerle söyledi.
Demek ki, Genelkurmay'ın böyle bir uygulaması yokmuş.
O zaman Eruygur'un sorumlu olduğu yerde bu uygulama neden?
ANKARA'dan arkadaşımız Nurettin Kurt hafta başında çok başarılı bir gazetecilik yaptı.
İki emekli orgeneral Şener Eruygur ve Hurşit Tolon'un mahkemedeki ifadelerini ele geçirdi.
Biz de bunu Hürriyet'te yayınladık.
Ertesi gün bütün medya bu ifadelerden alıntılar yaptı.
Tabii ifadelerin içindeki en çarpıcı bilgi, Hurşit Tolon'un oğlunun evindeki aramada, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve ailesi hakkında bazı bilgilerin bulunduğu dosyaların ele geçirilmesiydi.
* * *
Tolon'un ifadesinde çok ilginç bir bölüm daha vardı.
Ancak Hürriyet'in taşra baskılarında yer alan bu bölüm, şehir baskılarında çıkarıldı.
Bu da benim hatamdan kaynaklandı.
Çünkü akşam taşra baskısı gittikten sonra Ankara büromuzdan Saygı Öztürk'ün bir haberi geldi.
Öztürk de, Tolon'un evinde el konulan belgelerin listesini ele geçirmişti.
Gazetede yer olmadığı için, bazı haberleri atmak gerekiyordu.
Yanlışlıkla Tolon'un ifadesindeki ilginç bir bölümü çıkarmışız.
Çıkarılan o bölümü, Tolon'un mahkemedeki ifadesinden aynen aktarıyorum:
"İstanbul'a Karadenizlilerin oluşturmayı düşündükleri yeni bir siyasi parti oluşumu ile ilgili olarak düzenlenen bir yemeğe katılmak üzere, tanıyıp bildiğim Yaşar Yazıcıoğlu'nun daveti ile geldik.
Yemekten sonra yine partileşme çalışması olan bir platformdan bahsedildi.
Hep birlikte dönerken Anadolu yakası Kadıköy'de bulunan bu yere gittik.
Bina dört katlı, görkemli ancak içindekilerin giyim tarzları ve davranışlarının güven vermediği bir yerdi.
Üst katta geniş bir odada gençlerden birisi bizi karşıladı, oturduk sohbet ettik.
Buradaki davranış ve konuşmalar da hoşuma gitmedi.
Yaşar Yazıcıoğlu ve ben de bu kişi kim diye sorduğumuzda bu kişinin Akın Birdal'ı vuran Semih Tufan Gülaltay olduğunu öğrendik.
Böyle bir insanın yanına geldiğimizden dolayı da üzüntü duyduk ayrıldık.
Daha sonra benimle kendisi görüşmeye teşebbüs etse de ben yok dedirtip telefonlarına çıkmadım. Bir daha görüşmedim."
İfadenin bu bölümünü okurken şunu düşündüm.
Koskoca komutanın, cinayet girişimine karışmış bir insanın katıldığı ne idüğü belirsiz böyle bir toplantıda işi ne?
Demek ki emeklilik hayatındaki arayışları onları böyle yanlış adreslere de götürmüş.
Ayrıca Yaşar Paşa ve ailesi hakkındaki belgeleri saklamasına da çok üzüldüm.
İnsan, teröre karşı omuz omuza savaştığı arkadaşına bunu yapar mı?
* * *
Eruygur Paşa'yla ise bugüne kadar hiçbir ilişkimiz olmadı.
Hafızamı zorluyorum, acaba 30 Ağustos davetlerinde karşılaşıp konuşmuş muyduk diye, ama öyle bir şeyi dahi hatırlamıyorum.
Şimdi ağır suçlamalar altında.
Kararı yargı verecek.
Onun evinde bulunan görüntülü kayıtlar da beni çok şaşırttı.
Ne demektir ziyarete gelen insanlarla yapılan konuşmaları görüntülü kayda almak?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, geçen gün Ersin Faralyalı'nın cenazesi sırasında beni arayarak, Genelkurmay'da kayıt yapılmadığını, çok açık ve kesin ifadelerle söyledi.
Demek ki, Genelkurmay'ın böyle bir uygulaması yokmuş.
O zaman Eruygur'un sorumlu olduğu yerde bu uygulama neden?