Hüsamettin Cintonik ve Ergenekon mızıkacıları

Hüsamettin Cintonik ve Ergenekon mızıkacıları

Demirel’in darbeciler ve asker iktidar olsun diyenlerle birlikteliğe soyunmasını da en başka kendisi olmak üzere kimsenin açıklaması mümkün değildir!

Aziz ÜSTEL - Star

Hüsamettin Cintonik ve Ergenekon mızıkacıları geliyor!

Hüsamettin (Cintonik) Cindoruk ve Ergenekon sanığı, amma illa da televizyon kanalı sahibi kimi zevat, yani Mehmet Haberal, Mustafa Özbek ve Tuncay Özkan, el ele, biz bize, kime ne bayrağı altında ve de Silivri'nin yoğurdu ah iktidar seni kimler doğurdu, şarkısı dillerinde, Demokrat Parti'yi 'devralmaya' gidiyorlar.

Dün televizyonlarda, Tayyip Bey'in 'hak ettiğinden daha çok oy aldığını' söyleyen, Hüsamettin Cindoruk, nam-ı diğer Cintonik ve de son Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, bunalıma dönüştüren, 'valla 367 oy olmazsa olmaaaaz!' diyen tayfanın baş destekcisi, ANAP'la birlikte merkez sağı birleştireceklerini söylüyor.

Her şeyden önce bu 'birleşmeyi sağlayacaklar kim?'

Önce Sayın Süleyman Demirel.

Türkiye'de Başbakan olduğu sürelerde iki darbe yemiş, ama 28 Şubat'a da destek vermiş eski cumhurbaşkanı.

Yanına aldığı Hüsamettin Bey! Ergenekon gölgesinde kongre yapmaya soyunan, daha önce de emanetcilik yapıp, 'ben siyaseti bıraktım ne haliniz varsa görün' diyerek evine giden eski Meclis ve parti başkanı.

Ve de ANAP?!

Hangi ANAP?

Rahmetli Turgut Özal'ın ANAP'ı tarihe karıştı.

Şimdi onun sadece tabelası kaldı geride.

Ama illa da tutuklu olup da televizyon sahibi olan Mehmet Haberal.

Televizyonu olup da onu satan Tuncay Özkan.

Yani Ergenekon Mızıkacıları.

Bu tayfayı, Cindoruk şöyle tanımlıyor: 'Şu an parti arayışı içinde olan pek çok hareket var hatta bu hareketi yapanların kimi tutuklu, televizyonları var. O arayışları yapanlar da, alacağımız sonucu bekliyor.'

Bu arada Sayın Demirel, Haberal'a, 'Bu memlekette vatanperver olmanın bedeli var. Sen şimdi bu bedeli ödemeye gidiyorsun!'
demişti.

Haklı Demirel.

Bu bedeli daha önce çok ağır biçimde ödeyenler var.

Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan'dan tutun da Nazım Hikmet'e, Kemal Tahir'e, Sabahattin Ali'ye, Deniz Gezmiş'e kadar, sağcısıyla solcusuyla, onca insan ya celladın kemendine boynunu uzattı ya da yıllarca hapislerde çürüdü. Ama bunların hiç biri darbe yanlılarıyla, 'Amma da çok oy aldı adam be! Alaşağı ediverek gayri!' gibi ilkel, anlamsız ve de hiç bir sonuç sağlayamayacak işlere kalkışmadı. Gerçek 'vatanperverler' bunlardı işte.

Demirel'in darbeciler ve asker iktidar olsun diyenlerle birlikteliğe soyunmasını da en başka kendisi olmak üzere kimsenin açıklaması mümkün değildir!

Sarıgül: Kırık testinin kulpu olmak istemedim
Şişli Belediye Başkanı, Mustafa Sarıgül, DSP'nin iç işlerine karışmak istemediğini söylüyor.

'Ben kırık testinin kulpu olmam!' açıklamasını, 'Sosyal demokratlar yeni bir genel başkan değil, yeni hareket bekliyor' diye noktaladı dün Edirne'de.

Mustafa'nın herkesten daha iyi bilmesi gereken bi şey var. Türkiye'de biz harekete oy veririz ama önce o hareketin başında kim var ona bakarız!

Sen Şişli'den seçiliyorsun. Kim seçtiriyor seni? CHP mi DSP mi? Hayır senin çabaların. Aynı şey Eskişehir için de geçerli değil mi? Sayın Büyükerşen, açık ara seçim kazanırken, DSP Türkiye genelinde nal topladı. Ordu'da da aynı şey oldu!

Niye Ak Parti seçimlerde fark atıyor? Sayın Tayyip Erdoğan yüzünden?

Bu kadar basit!

Kırık testinin kulpu olmak istememene tamam hareket bereket bekliyorsan, kusura bakma ama, daha çok beklersin!


DTP'li Ayna: Ne Toptan'la görüşürüm ne savcıyla...
DTP Genel Başkan Yardımcısı Emine Ayna, haklarında fezleke hazırlanan beş DTP Milletvekili'nin 'savcıya ifade vermeyi düşünmediğini!' söyledi.

TBMM Başkanı Köksal Toptan da, 'suçları dokunulmazlık öncesi işlenmiştir' gerekcesiyle beş milletvekilini çağıran savcıya yeşile yakın sarı ışık yaktı.

Şimdi, bir yandan Cumhurbaşkanı Kürt açılımından söz ediyor, iktidar kültürel ve ekonomik girişimleri gündemine alıyor, öte yandan hukuk açısından tartışması hiç bitmeyecek, bir itiş kakış başlıyor!

Bu milletvekillerinin suçu Abdullah Öcalan'ı övmek ya da ona 'Sayın' demek. DTP'liler hiç bir zaman, doğal ve de ebedi, hatta ezeli liderlerinin Apo olduğunu inkar etmiyor ki! Ama bu arada önemli olan dokunulmazlığın kişiye özel konumu! Kimilerinin dokunulmazlık zırhı sırtlarında sapasağlam, kimilerininki lime kime! Olmaz! Köksal Bey'in doğru kararı vereceğine hiç kuşkum yok; çünkü demokrasiyi içine sindirmiş bir siyasetcidir! Tekrar 1994'de DEP'li milletvekillerinin başına gelenler gelmesin. O zaman da bu dört milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılmış, Orhan Doğan, Leyla Zana, Hatip Dicle ve Selim Sadak, yıllarca hapis yatmıştı!