İbrahim Şahin'i O Paşaya Sorun
Ergenekon'dan tutuklanan eski özel harekatçı İbrahim Şahin'in, "Bana müsteşarlık teklif edildi" iddiasını ismini verdiği paşalara sorun...
Zaman'dan Nuriye Akman'ın Taraf Gazetesi Yazarı Önder Aytaç'la yaptığı röportajın ilgili bölümü...
-İbrahim Şahin "Bana müsteşarlık teklif edildi" gibi bir yalanı ne cesaretle söylüyor?
-Yalan değil. Söylediği isimler önemli. Bekir Uğurlu paşaya sorun, teklif etmiş mi, etmemiş mi? Dostum Metin Gürak paşaya sorun, halkla ilişkiler ve medyadan sorumlu daire başkanı, acaba konuşmamışlar mı? Ve sonra yeni kurulacak olan güvenlik müsteşarlığı dediğimiz yapı çok da öyle önemli bir birim değildir ki. Başta Jandarma ve Emniyet'i bir araya getirip, hakikaten sivil otoriteye bağlı bir kurum oluşturuluyor gibi yapıldı, sonradan da kof, içi boş bir yapı oluşturuldu, hiçbir işe yaramayacak. Yapılan her türlü yanlıştan dolayı sivillerin hırpalanacağı bir güvenlik müsteşarlığı kavramı oluşturuldu. Ve davul boyunuzda olurken, tokmak başka yerde olacak. İnanılmaz yanlış ve hatalı bir yapı kuruldu.
-"Aktütün baskınını ben haber verdim" derken de doğru mu söylüyor?
-Bence doğru söylüyor. Oturuyorlar ve ne yaparsak işleri daha da karıştırırız ve biz sürekli güçlü gözükürüz ve insanları da keriz yerine koyamaya devam ederiz diyorlar. Çünkü kendilerince vatanı böyle kurtardıklarına inanıyorlar. İlhan Selçuk'un anlatımıyla, bazen vatanı kurtaranlardan kurtulmak çok daha zor oluyor.
-MİT'in "Bu bize resmi değil, sosyal ilişkilerle geldi" açıklaması şık mı?
-Demek ki sosyal ilişkileri çok kuvvetli bir MİT'imiz var. Kayserili işadamına sorulunca 2 artı 2 kaç eder diye, diyor ki alırken mi verirken mi? Demek ki MİT'in sosyal ilişkileri de hariciyeciler gibi çok kuvvetli. Ve aynı belgeden bir yayın organı Tuncay Güney'in MİT elemanı olduğunu, diğeri de JİTEM olduğunu çıkartıyor. Bu bilgileri de Emniyet'ten Adil Serdar Saçan sorgu yaparken topluyor. Enteresan değil mi?
-Silah tarlalarının krokileri gerçekten aramalarda mı çıktı ortaya, yoksa çoktandır biliniyordu da şimdi tozlu raflardan mı indi?
-Hayır aramalarda bulundu onlar. Bu terör örgütü mensupları kendilerini öylesine güvenlikli bir alanda hissediyorlar ki, kendi evlerinde saklayabiliyorlar bu belgeleri. Yani ben hep böyle yaptım. Ben devletim, bana hiç kimse dokunamaz diyor adamlar.
-Yine de bu krokileri evinde saklayacak kadar salak olmamaları gerekmez mi?
-Şimdi o kadar akıllı ve pervasızlar ki, kimse bu eve gelip arayamaz / bakamaz diyor. Ben devlet adına yapıyorum zaten bu haltları diyor. O kadar pervasızlar yani. Yıllardır 'köpeksiz köyde değneksiz gezmişler' ve bunu hep de yapmışlar. Şimdi işin bittiğini ve artık yapamayacaklarını anladıklarında da ellerindeki bombaları bile pazar torbaları ile sokak ortasına bırakacak kadar da korkak, kişiliksiz ve suçlular...
-Yani devlet bunu bilmiyor muydu 2004'den beri?
-Veren kimse silahları o biliyordu elbette. Verenler merak etme koçum sana bir şey olmayacak diyordu. Aynı Alpaslan Aslan'a sen Danıştay'ı bas, biz de seni daha sonra dışarıya çıkarırız dedikleri gibi. Ya da İbrahim Şahin'i suçlu olsa da Cumhurbaşkanı'na affettirdikleri gibi, teröristleri bile Cumhurbaşkanına affettirdikleri gibi, seni de Aslan Alpaslan oradan kurtaracağız sözünü vermelerindeki gibi yani. Baksınlar Ergenekon Terör Örgütü devlet şemasının içinde nerede idi, oklarla gösterilerek hem de yıllardır...
-Tuncay Güney'i nasıl algılıyorsunuz?
-Tuncay Güney açıklamaları hiç yapmasaydı da gene Ergenekon terör örgütü ile ilgili soruşturma bu noktalara gelirdi. Çünkü elde 60 terabayt bilgi birikimi var. TRT-2 de yaptığı açıklamalar ise devlet televizyonuna güvenmesinden olabilir. Ama bu açıklamalar olsa da olmasa da ETÖ ile mücadele devam eder ve bu sonuçlara gene kavuşulurdu. Demek ki devletin karar mekanizmasındaki insanlar böylesi ezik insanlarla çalışmış olmaktan mutlu oluyorlar. Ya da birbirlerini karşılıklı kolayca kullanabiliyorlar. 'Körlerle sağırlar birbirini ağırlar' atasözünde de anlatıldığı gibi yani. Bence devletin içindeki her birim kendi içindeki ETÖ uzantılarını temizleme kararı aldı ve bu da adım adım gerçekleşiyor. Pırıl pırıl bir Türkiye'nin kapısı aralanacak ve artık geri dönülmesi de olanaksız. AKP de Turan Çömez gibi kendisine uzanan kolları kesmek zorunda...