İnkılab'dan Geçinme Dönemi Bitince...

İnkılab'dan Geçinme Dönemi Bitince...

İslam İnkılabı bir zamanlar birileri için geçim kaynağı idi. Onun için dillerinden “inkılab” kelimesi düşmezdi...

İnkılab'dan Geçinme Dönemi Bitince, Başka Yalaklar Ortaya Çıkar

İslam ümmeti tarihin en zorlu dönemlerinden birini yaşamaktadır; bu dönemde ortaya çıkan acı bir tablo, tüm tarih boyunca da olduğu gibi, kişinin sahiplendiği değerleri yalnız ve yardımcısız bırakmasıdır. Öyle ki, böylesi kişiler kendi nefsi çıkarları adına başkalarına karşı arslan kesilirken, inançları ve kutsallarını savunma noktasında ise tavşanlardan daha korkak bir görünüm arz ederler.

Bu kişileri tanımlayan en güzel söz, Hz. Seyyidüşşüheda'nın şu beyanıdır:

"İnsanlar dünya kullarıdır, din ise onların dillerine bir yalaktır. Dinin sayesinde geçimlerini sağladıkları müddetçe onun etrafını sararlar, ama zorluklarla imtihan edildiklerinde dindarlar azalır."

Bir insanın dünyanın mı kulu, Allah'ın mı kulu olduğuna, zahiri söz ve amellerine bakarak değil, zor zamanlarda inançlarını, değerlerini, kutsallarını nasıl savunduğuna bakarak karar verilebilir. Küresel zulüm, tuğyan, ifsad ve istikbar karşısında sesi soluğu kesilenlerin, başka alanlarda nasıl gür ses çıkardıklarına baktığımızda, bu kişilerin din üzerinden menfaat ve kazanç peşinde olduklarını rahatlıkla anlayabiliriz. Bu kişilerin avam veya havastan olmaları bir şey değiştirmez.

Bu din ve bu dinin kutsallarını savunma gayreti ile kişisel çıkar ve arzuları savunma gayreti arasında bir fark olmayacak mı? Diğer bir deyişle, İslam'ın aziz kutsalları çok yönlü saldırı ve tahkirlere hedef edinildiği bir zamanda, mümin bir kişide bir gayret olmayacak mı?

Acaba bu din ve bu dinin şiarları, birilerinin ağzında polemik konusu olmaktan öte bir önem taşımayacak mı?

Bakınız şu yaşadıklarımıza ve tanık olduklarımıza"

İslam İnkılabı bir zamanlar birileri için geçim kaynağı idi. Onun için dillerinden "inkılab" kelimesi düşmezdi. Onun sayesinde kendilerine yer edinir, onun sayesinde bir yerlere yükselir, onun sayesinde bir paye kazanırlardı. Peki ya şimdi? Bu inkılabı yaralamak, etkisizleştirmek için herkesten daha çok öne düştüler. Kendilerine "mezhepler üstü" derlerdi, şimdi ise kıyasıya bir mezhepçiliğin, mezhep karşıtlığının ve mezhep tartışmalarının ateşini tutuşturmaktalar...

Yine birileri, İslam inkılabı sayesinde üstad olmuşken, şimdilerde ise, İslam inkılabını zedelemek ve gözden düşürmek için ustalık yapmakta.

Çünkü,birileri için inkılabtan geçinme dönemi bitti artık. Onlar kendilerine başka "yalak"lar bulmuş durumda. Zaman gelir onu yalağı da bırakır, başka yalaklara geçerler. Nasıl olsa, insanın hırsı, ihtirası ve arzuları tükenmez.

Yine bugün İslam inkılabı, başka birileri için de yalak olmuş durumda.
Onlar da kendi adlarına bu İnkılab'dan yararlanmak üzere, rol üzerine rol yapıyorlar"

Bir dostumuzun yaptığı güzel bir tanımlama var:

"Üç çeşit inkılapçı vardır: Birincisi İnkılapçılar, ikincisi inkılapçı geçinenler, üçüncüsü ise inkılaptan geçinenler."

O halde, inkılapçıları inkılapçı geçinenler ve inkılaptan geçinenlerden ayıracak bir ölçümüz olmayacak mı?

Bu kişilere bir bakalım; İslam inkılabını savunmak için ne yapıyorlar, ne veriyorlar, nelerinden geçiyorlar?

Bu kişiler, göğüslerini İslam inkılabına siper mi ediniyorlar, yoksa İslam inkılabını kendilerine siper edinip kendi arzularının peşinde mi koşuyorlar?

Bu kişiler, İslam inkılabı üzerinden geçinip bir yerlere mi ulaşmaya çalışıyorlar, yoksa İslam inkılabının düşmanları karşısında yiğitçe ve mertçe mübareze yolunu mu seçiyorlar?

Ve kimdir bu kişiler?

Avam mı, havas mı? Havas ise hangileri?

Ey konuşan dil, ey yazan kalem!

Acaba bu zaman, inkılabın bunca azılı düşmanına karşı mübareze yoluna koyulma zamanı değil midir?

Gölgelerin arkasından öne çıkmanın, düşmanların karşısında ayağa kalkmanın, hak bildiğimiz davanın siperlerinde yer almanın zamanı gelmedi mi?

Feryatsa feryat, yumruksa yumruk, zülfikarsa Zülfikar"!

Aksi takdirde bizim durumumuz ne anlama gelecektir?

Hz. Seyyidüşşüheda'nın buyurduğu gibi; "Dinin sayesinde geçimlerini sağladıkları müddetçe onun etrafını sararlar, ama zorluklarla imtihan edildiklerinde dindarlar azalır" sözü bizi de tanımlamayacak mı?

Kendilerine bir yer edinmek için İnkılabın değerleri üzerinden hesap yapanları, inkılabın düşmanlarının tuzaklarını başlarına geçirmenin hesabını yaparken göremeyiz. İnkılabın şiarlarıyla kendilerine bir alan oluşturmaya kalkanları, inkılabı boğmaya kalkanlar karşısında alanlarda göremeyiz...

Meğer, inanç ve idealler uğruna, mukadesat ve değerler uğruna meydanlarda olmayı bizlere Hz. Seyyidüşşüheda öğretmedi..?

Sofracılık geleneği 1400 yıldır sürüp geliyor. İnsanın içinde sofra arzusu olduktan sonra, bu sofraya kimlerin oturup kalktığı fazla bir önem taşımıyor. ha o taraftan, ha bu taraftan...


Demek ki bu inkılab birileri için hep sofra olacak" Birileri oradan kalkacak, birileri buradan oturacak"

Veyl olsun o kişilere!

İnkılabı kendilerine yalak edindiler"!

velfecr