Irak'ın İşgali ve Suriye'de Yanılanlar

Irak'ın İşgali ve Suriye'de Yanılanlar

Bugün ortaya çıkan Riyad el Esed’lerin Suriye ordusundan ayrılmış “cesur” bir Albay mı, yoksa NATO’nun bölgesel uzantıları vasıtasıyla yazılmış bir yıkım operasyonunu uygulayan bir Amerikan çavuşu mu olduğunu göreceğiz ?

Ali Ammar / Velfecr

Suriye'de Gördüklerimiz: Black Water veya Yeni Bir Lawrance Filmi

 Amerikan önderliğinde Batılı koalisyon güçleri Irak'ı işgal ettiği zaman, işgal güçlerine karşı bir çok isim altında direniş örgütleri ortaya çıkmıştı. O zamanlarda, Türkiye'de medya üzerinden oluşturulan kamuoyu ve atmosfer, Türkiyeli Müslümanları tam anlamıyla manipüle etmiş, mezhepçilik temelinde yapay düşmanlık ve gerginlikler zirve yapmıştı.

O zamanlarda Irak'taki direniş örgütleri, direniş liderleri ve komutanları adı altında birileriyle yapılan röportajlar, ülkemize gelen Iraklıların yaptıkları açıklamalar, hep bu yanılmanın temel unsurlarını oluşturmuştu.

Toz duman öylesine kaldırılmıştı ki, neyin ne olduğu ve ne olmadığını anlatmaya çalıştığımızda, bugün Suriye üzerinden karşılaştığımız suçlamalara o gün de mazur kalmış, bir taraftan kardeşlerimiz yaygın bir "direniş" söylemini kuşanırken, bizler de "direniş karşıtı" ve "işbirlikçi" yaftalamalarıyla karşılaşmıştık.

Hafızamızı tazeleyecek olursak, işgal sonrası süreçte, bir taraftan "siyasi müzakereler" adı altında bir süreç işlerken, diğer yanda da, "işgal güçleri Irak'ta bulunduğu sürece siyasi görüşmelere katılmanın işgali onaylama anlamına geldiği"ni ileri süren birtakım siyasi parti ve şahsiyetlerin yanısıra silahlı direniş" adı altında ortaya çıkan örgütlerin eylemleri, açıklamaları ön plana çıkarılıyordu. İslami medyamız ise meselenin özünden daha çok oluşturulmak istenen görüntünün haberciliğini yapıyor, birtakım İslami kuruluşlarımız da Iraklı grupların ev sahipliğini ve sözcülüğünü üsleniyordu.

Bu toplantıların birisi İstanbul'da İHH salonunda düzenlenmiş, toplantıya Irak İslam Partisi, Türkmen Adalet Partisi ve Kürdistan İslam Partisi temsilcileri katılmıştı. O zaman İslam Partisi ve Adalet Partisi siyasi sürecin dışında olduğu için, çok ağır ve kesin bir dille, siyasi sürece katılmanın "işgali onaylama, İslam ve Müslümanlara ihanet etme" anlamına geldiğini ileri sürmüşlerdi.

Hatta aynı gruplar sıklıkla geldikleri İstanbul'da, Türkiyeli Müslümanların desteğini isteyerek, Irak'ta siyasi süreç içine giren gruplara karşı silahlı eylem yapmak için yardım talebinde bulunmuşlardı.

O dönemde kendilerine başta "İslam Ordusu" olmak üzere, çeşitli sahabe isimlerini veren, Irak'ın değişik bölgelerinde işgal güçlerine karşı direniş operasyonları düzenlediklerini açıklayan grupların yanısıra, "Irak İslam Devleti" adı altında örgütlenen El Kaide savaşçıları vardı.

Bu dönemde Suriye, işgal güçlerine karşı direnişe katılmak için Irak'a giden mücahidlerin giriş kapısıydı. Değişik ülkelerden ve hatta ülkemizden işgal güçlerine karşı savaşa giden kardeşlerimiz de Suriye üzerinden Irak'a geçiyordu. Bu dönemde Suriye muhaberatı ise, Irak'daki işgal karşıtı direnişi örgütleyen ana mekanizmalardan biriydi. Zira Suriye yönetimi Irak işgalcisi Amerika'nın Irak'ta zafer kazanması durumunda, bir sonraki hedefinin kendisi olacağını düşünüyordu.

Irak'ta özellikle Felluce, Ramadi ve Bakuba'da etkin olan ve kendilerine çeşitli sahabe isimlerini veren "direniş örgütleri" bilahare ABD ile anlaşarak "Sahve Konseyi"ni kurdular ve ilk iş olarak, ülkedeki El Kaide savaşçılarına saldırmaya başladılar. Öyle ki İşgal güçlerinin saldırıları karşısında ayakta duran El Kaide savaşçıları, ancak Sahve güçlerinin saldırıları sonrasında ağır kayıplar vererek, ülke içindeki gücünü ve varlığını kaybettiler; bir kısmı direnmeye devam ederken bir kısmı da Irak'tan ayrılıp başta Somali olmak üzere başka cephelere gitmeyi tercih etti. Sahve güçleri de aldıkları dolarlar ve mevkiler karşılığında siyasi sürecin bir parçası oldu.

Artık bundan sonra, açıklama ve operasyonlarıyla duyduğumuz onca direniş örgütünün esamesi okunmaz oldu. Irak'ta işgal bitmemiş, işgal güçleri Irak'tan ayrılmamıştı. Peki neredeydi bunca direniş ordusu? Acaba onlar, işgal güçlerine karşı sarsıcı operasyonların hazırlığı içinde miydi, yoksa, seçimlerde daha fazla oy alabilmek için, ya da kurulacak hükümette daha fazla yer edinebilmek için hummalı bir çalışma içinde miydi?

Ancak bu kez bizim cenah sustu, Irak direnişi defterini kapattı. Çünkü direnişçiler artık, işgalcilerin hala Irak'ta bulunduğu sırada siyasi pastadan daha çok pay almanın çabası içerisindeydi. Bu durumda bizim cenah ne yapsındı? "işgal sürdüğü süreci tek yol silahlı direniştir" sloganının ne kadar anlamsızlaştırıldığını mı itiraf edeceklerdi? Yoksa, işgale karşı duruşuyla önce çıkardıkları Tarık Haşimi gbi siyasilerin cumhurbaşkanlığı yardımcılığı görevini nasıl başarıyla gerçekleştirdiklerini ya da ABD-Suud destekli Ayad Allavi liderliği altındaki ElIrakiyye ititfakı altında nasıl doluştuklarını mı yazacaklardı?

Türkiye'de gizli açık onlarca toplantı düzenleyen "direniş kanadı" bugün Irak'ta işgal karşıtı programlar mı düzenliyorlar, yoksa, Amerika'nın çekilmesi durumunda, yine ABD ve Türkiye'nin desteğinde "federal bölge" arayışı içinde mi bulunuyorlar, bunu ne gören var, ne de soran"

"Black Water" adlı Amerikan güçlerinin Irak'ta neler yaptığını, hangi saldırıların arkasında bulunduğunu geç de olsa öğrenmiştik. Meğer "güvenlik şirketi" adlı bu grup Irak'ta örtülü operasyonların başlıca planlayıcısı ve uygulayıcısı idi. Önemli değildi artık, çünkü söylenenler söylendi, yazılanlar yazıldı"

Bugün ise aktörlerin değiştiği fakat rollerin değişmediği başka bir dönemle karşı karşıyayız...

Şimdi de Suriye'deki Esad yönetimine karşı "Özgür Suriye Ordusu"ndan, kendilerini çeşitli sahabe isimleriyle adlandıran "Seriyye"lerden söz ediyoruz.

İlginçtir ki, Irak işgali sırasında işgal güçlerine karşı direnişin kapısı olan "Suriye sınırı" bugün benzer silahlı örgütlenmeler adı altında Suriye yönetimine karşı savaşanların kapısı haline geldi. Aslında Amerika için bir rövanştı bu. Hem Lübnan hem Gazze, hem de Irak'ın rövanşı"

Görelim bakalım bu "direniş örgütleri" ne zaman "Sahve Konseyleri"ne dönüşecek? Dün, Felluce, Ramadi, Bakuba ve Musul'da gördüklerimizi bugün Hama, Dera, Hums ve diğer bölgelerde nasıl göreceğiz?

Bugün ortaya çıkan Riyad el Esed'lerin Suriye ordusundan ayrılmış "cesur" bir Albay mı, yoksa NATO'nun bölgesel uzantıları vasıtasıyla yazılmış bir yıkım operasyonunu uygulayan bir Amerikan çavuşu mu olduğunu göreceğiz?

Bugün Suriye'de Özgür Suriye Ordusu adı altında gerçekleştirilen saldırılar gerçekten Suriyelilerin eylemleri mi? Mesele sadece Suriye'deki Baas diktasından kurtulmak isteyen yerel Suriyeli güçlerin direnişi mi, yoksa bu şemsiye altında eylemci, silah ve lojistik desteği dışarıdan gelen "örtülü istihbarat operasyonları" mı?

Irak'taki Black Water'ler, Amerikan işgal güçleri Irak'ta iken ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla devasa bir işgal ordusunun bulunduğu Irak'ta bu terör ve işgal çetesinin yaptıkları örtülüyor ve gizleniyordu. Bugün Suriye'de böylesi bir işgal gücü yok. Ancak Amerika, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün ve diğer bölgesel güçler üzerinden aynı rolü bir kez daha oynuyor"

Bunların örgütlenmesi, her türlü silah, para ve lojistik desteğinin sağlanması ise Başta Suudi Arabistan'ın kontrgerilla şefi Prens Bender Bin Sultan olmak üzere bölgesel güçler eliyle sağlanıyor.

Arada sadece bir fark var; Irak'taki Black Water batıdan gelmiş güçlerdi; Suriye'dekiler ise bu kez doğudan geldi. Başlarında ise "Müslüman" şefler bulunuyor.

Fakat düşman bazen siyasal gaf yaparak gerçekleri gözler önüne serebiliyor. Ama bunları yine göremiyoruz.

Örneğin, "ABD başkanlık seçiminin Cumhuriyetçi Parti aday adayları Romney ve Gingrich'in katıldıkları tartışma programında Suriye'ye doğrudan müdahale stratejisinde başarısız olan Amerikan yönetiminin Şam yönetimini devirmek için istihbarat operasyonlarına yöneldiğini, Obama yönetiminin Suriye'deki yönetimi devirmek için yapacağı gizli operasyonu desteklediklerini söyleyerek bunun Amerika'nın da Arap bölgesinin de yararına olacağını ifade ediyor."

Yani Suriye içerisinde istihbarat servisleri tarafından yönetilen "örtülü bir savaş" sürüyor. Ancak bunun adı karşımıza "Özgür Suriye Ordusunun sivil halkı korumak için rejim güçlerine karşı kahramanca direnişi" olarak çıkıyor.

Bu filmi çok önce Ünlü İngiliz Lawrance ile de izlemiştik. Arap kıyafetli, Müslüman dostu Lawrance.. Meğer 1888 doğumlu Thomas Edward (Lawrance) 1935 yılında ölmemiş, hala yaşıyor ve aramızda dolaşıyor.

Görelim bakalım, bu "Özgür Suriye Ordusu"nu daha he kadar konuşacağız, daha neler göreceğiz ve neler öğreneceğiz"