İran ve Filistin Davası
Son zamanlarda İranın Filistin politikası hakkında gerçekleri yansıtmayan birçok habere yer veriliyor.
Gazze İslami Cihad Örgütü lideri Nafiz Azam'ın İran'ın çıkarlarından ötürü Filistin davasına destek verdiğini söyleyenlere, İran'ın akaidi gerekçelerle Filistin'e destek verdiğini ve bundan dolayı hedefte olduğunu belirtmesi de bunun böyle olduğunu gösteriyor. Ayrıca buna ben de bir ekleme yapmak istiyorum: Eğer akaidi gerekçeler olmasa, Şii bir ülke hükümetinin Sünni bir hükümete yardımı, ortaya atılan nifak tohumları yüzünden mümkün değildir. Çünkü adı Müslüman da olsa (örneğin Vahhabilere göre Şiiler Müslüman değildir ve hatta öldürülmeleri caizdir) farklı mezheplere tabi olmak düşmanlık olarak görüldüğünden yardım meselesi çok zor bazen imkansızdır. İşte yapay Müslümanlığın din ya da kardeşlik anlayışı budur. Hâlbuki İmam Humeyni daha 60'lı yıllarda Filistin cihadının ve direnişinin yanında olduğunu ilan ederek Filistin'e maddi yardım yapılması fetvasını vermişti. İranlı liderler Filistin'e karşı net bir tavır sergiliyorlardı. Devrimden sonra ilk iş olarak İsrail elçiliği kapatıldı, elçi sınır dışı edildi ve Filistin elçiliği açıldı. Hamas liderlerinden Halid Meşal'in Humeyni'nin Filistin'i önceliği yaptığını ve şimdi de İran'ın nerede bir İslami direniş varsa, o direnişin yanında olduğunu söylemesi İran Filistin davasını kullanıyor diyenlere verilecek iyi bir cevaptır.
İran Hükümetince Filistin davası o kadar özümsenmiştir ki; güçlü ülkelerin nefretini kazanmak pahasına, çıkarlara önem verilmeyerek, dini emirler doğrultusunda hareket edilmiştir. İmam Humeyni'den sonra gelen bütün liderler Filistin davasına sahip çıkmıştır ve bu sahipleniş bırakın küresel güçlerin tepkisini çekmeyi, kendi halkının bile tepkisiyle karşı karşıya gelmesine neden olmuştur. Kimileri bizim de yoksul vatandaşlarımız varken Filistin'e para gönderilmesine karşı çıkıyor ve başka kişileri de örgütlüyor. İran'da yaşasın yaşamasın bazı İranlı'lar kendi ülkelerinin hükümetine hükümetin Filistin meselesindeki tutumundan dolayı tavır almışlardır. Çünkü onların düşünceleri de diğerleri gibi küresel güçlerin istediği doğrultuda yönlendirilmiştir. Bu güçler ellerindeki her imkândan azami faydayı sağlayarak İran aleyhine propaganda yapıyorlar. Ama yine de bunca propagandaya rağmen başarılı olamıyorlar, çünkü Allah izin vermiyor. Nehcül Belaga'da Hz. Ali; "Andolsun Allah'a ki sırtlana benzemem ben, onun gibi uykuya dalmam ben. Sırtlan, taş vuruldukça uyuklar; bu vuruş uzadıkça uykuya dalar, sonunda da onu avlamak isteyen ona ulaşır; gözetleyen onu aldatır. Ben hakka yüz tutanlara yardım için ondan yüz çevirenlere, benim sözlerimi duydukları halde itâat etmeyip isyan edenlere, öleceğim güne dek yürür de yürürüm; vurur da vururum." der. İran'ın bu konuda sergilediği tutum tam da budur. İtaat ederken mübareze etmek. Başta Amerika ve İsrail olmak üzere küresel güçler, İran Filistin davasını menfaatleri için kullanıyor ya da başka şeyleri söyleyerek diğer insanları aldatmaya ve kendi safına çekmeye çalışıyor. Bizler düşüncelerimizin yönlendirilmesine izin vermemek için uyanık olmalı, aldananlardan, aldatılanlardan olmamalıyız.
Takdir de ancak Allah'ın elindedir.
Emel MÜMİNOĞLU /velfecr