İslam Devrimi Savruluyor Mu…?

İslam Devrimi Savruluyor Mu…?

İmam Humeyni önderliğinde gerçekleşen İslam devriminin üzerinden ise 33 yıl geçmiş durumda. Acaba bu devrim de bir savrulma veya bir yıkım ile karşılaşmış olamaz mı?

Suriye üzerinden İslam Cumhuriyeti'ni itibarsızlaştırma operasyonlarını sürdürenlerin sıkçı kullandıkları söylemlerden biri de, "İslam devriminin savrulduğu" iddiası.

Öncelikle bu "iddia"yı bir hipotez olarak alıp değerlendirmek gerekiyor. Zira, bir "devrim"in nasıl savrulabileceğini Fransız devriminden bu yana hem devrimler tarihinde gördük; hem de, tarihin en büyük devrimi olan, Hz. Resul-i Ekrem'in devriminin nasıl yıkıldığından öğrendik.

Onun için öncelikle, Hz. Resulüllah (s.a.v)'in peygamberliği ile birlikte, özelde Arap cahiliyyesinde, genelde ise tüm dünyada tarihin en büyük dönüşümü olan İslam Devrimi'nin, Hz. Resulüllah'ın rıhletinin üzerinden henüz çok zaman geçmemişken temel niteliklerinin nasıl ayaklar altında alındığına bir göz atalım.

Hz. Resul-i Ekrem'in önderliğinde kurulan ve ilah nizamın tatbikiyle tüm yeryüzünde adaleti tesis etmeyi hedefleyen İslam Devleti, Hz. Osman'ın hilafeti döneminde, devlet makamları ve yetkilerin na-mahremlerin eline geçmesi üzerine, tamamen ters yüz edilmeyle karşılaşmıştı.

İslami hilafet, soyguncu, yağmacı, tekelci ve imtiyazcı Emevilerin eline geçmesiyle birlikte, bu devlet ümmetin hoşnutluğundan çıkıp Müslümanlara görülmemiş zulüm ve haksızlıkların yapıldığı bir mekanizmaya dönüştürülmüştü. Hz. Osman'ın hilm ve hoşgörüsünü istismar eden, yönetim boşluğundan istifade edip yetkileri ele alan Emevi oligarşisi, İslam yurdunda öylesine yolsuzluklara bulaşmıştı ki, bu fesat çetesinin yol açtığı meşum sürecin iki büyük kurbanı, birincisi Hz. Ebu Zer, ikincisi ise Hz. Osman'ın kendisi olmuştu.

Hz. Ebu Zer'in dönemin soyguncu "mele" ve "mütref"i karşısında takındığı adalet eksenli devrimci tavır, onun Rebeze çöllerinde yalnız başına ölümüne sebep olurken, diğer yandan da Mervan Bin Hakem'in organize ettiği Emevi çetesi, Müslümanlar arasında İslami hilafete karşı büyük bir öfke ve tepkiye yol açarak İslam yurdunda görülmemiş bir kargaşa ve gerilimin sebebi olmuştu. Neticede, Hz. Ali'nin bütün önlem ve engellemelerine karşın, İslam halifesi Hz. Osman bu kargaşa içinde katledildi.

Fakat bu kez aynı Emevi çetesi, Hz. Osman'ın katli üzerinden yeni bir senaryoyu sahneleyerek, hilafet makamına gelen Hz. Ali'ye karşı komplolarını ardı sıra uygulamaya başlamışlardı. İlk iş olarak da Sıffin Savaşı'nı çıkartarak, sonuçta Hz. Ali'nin de katlinin yolunu açtılar.

Hz. Ali'nin katlinden sonra, Hz. Hasan'ı, onun ardından da Hz. Hüseyin'i katleden bu hain çete artık İslami hilafetin kontrolünü tamamen ellerine almış, Muhammedi İslam'ın esaslarını bütünüyle yıkarak yerine zulüm ve zorbalık üzere kurulu "Saray İslamı"nı tesis etmişti. Ömer Bin Abdulaziz'in bu gayri meşru oligarşik düzeni yeni baştan Muhammedi kimliğine dönüştürme çabaları da, aynı çetenin direnciyle etkisizleştirilmişti"

Genel hatlarıyla sıraladığımız bu süreç, Hz. Resul-i Ekrem'in devriminin nasıl bir "karşı-devrim" diğer bir ifadeyle "Emevi çetelerinin kanlı darbesi" ile yıkıldığını gözler önüne sermektedir. Eğer bugün İslam ümmeti küresel düzeyde zulüm, esaret, zillet zincirlerine vurulmuş ise, bunun temelinde, Hz. Resul-i Ekrem'in devrimini yıkan Emevi çetelerinin komplo ve darbeleri yatmaktadır.

Dolayısıyla, tekrardan ifade edecek olursak, Hz. Resulüllah'ın devrimi, savrulmanın ötesinde İslam kisveli hain güçler tarafından içerden bir yıkım ile karşılaşmıştı"

İmam Humeyni önderliğinde gerçekleşen İslam devriminin üzerinden ise 33 yıl geçmiş durumda.

Acaba bu devrim de bir savrulma veya bir yıkım ile karşılaşmış olamaz mı?

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ