İsmet Özel: Demokratikleşme'nin Avret Mahalli

İsmet Özel: Demokratikleşme'nin Avret Mahalli

Paket dediklerini utanç olarak adlandırmayacağım; bu, serapa utanmazlıktır. Türk çocukları kendi mekteplerinde Türk olduklarını haykıramayacak. Türküm, doğruyum, çalışkanım diyerek bağırmak yasak...

FÜNİKÜLER PAKET: DEMOKRASİKLEŞMENİN AVRET MAHALLİ/İsmet Özel
 

Nişanlanırken değil; daha söz kesilirken ne oldum delisi havalarına girdiğin cümle âlemin malûmudur. Attığın havalar aklı başında herkesin hafızasında. Kesen, kasan, konton dolsa bile, sarımsak kadar olamadın, olmuş olaydın kokun kırk günden sonra ayyuka çıkardı. Neyin eriyip akıp buharlaşıp gitti? Hangi sebeple kulağın sana “Paketini al da git” resti çekildiğini işitmeyecek kadar duymaz hale düştü?

Burada kesiyorum. Burada bu hafif ifadelere noktayı koymam lâzım. Yazım bu noktadan itibaren ne yukarıda vaz ettiğim sualin cevabını aramakla devam edecek, ne de bu hicviyeyi çeşitlendirilmiş haliyle ilerilere taşımak niyetindeyim. Kendime gelmeden önce yukarıdaki başlangıç sözlerim açık edilen paketin popoyu, on yıldır açıkta açıkça açık veren poponun oh oh paketini anıştırdığı minval üzere devam edecekti. Allah yardım etti, ortada hafife alınacak bir şey olmadığını fark edecek kadar aklım başıma geldi.

Paket dediklerini utanç olarak adlandırmayacağım; bu, serapa utanmazlıktır. Türk çocukları kendi mekteplerinde Türk olduklarını haykıramayacak. Türküm, doğruyum, çalışkanım diyerek bağırmak yasak artık. Yasaklandı diyoruz, çünkü andımız seçmeli hale getirilmedi. Türk mekteplerinde Türküm! diye bağırılmasından, bağırtılmasından çok rahatsız olanlar çokça varmış. Şimdi hepsi rahata erdi. Rahattırlar, çünkü onlara bu paketten çıkmayanların yoldaki paketten çıkabileceğine dair müjde verildi. Kimlerdir rahatlayanlar; gayr-i Müslimler mi? Hayır, 1923 Lozan Antlaşması gayr-i Müslimlerin kendilerine mahsus eğitim kurumlarına sahip olma hakkını tanıdı. Onlar mekteplerinde neyi, nece söylerse söylüyor. Demek ki andımızdan Yahudilerin, Ermenilerin, Rumların, Süryanilerin rahatsız olduğu fikri haklılık gerekçesi bulamaz. Kendilerine Türk denilmesinden hiç hoşlanmadıkları gibi mecburiyet altında Türk olduklarını söyleme şartlarının tamamına isyan edenler Lazlar, Çerkezler, Gürcüler, Abazalar, Pontuslular, Pomaklar, Boşnaklar, Arnavutlardır. Peki, ya Kürtler?

Modern Türk şiirinde Kürt kelimesine ilk defa teyit edici mahiyette (assertive) yer veren biri olarak söyleyeceklerim var. Mesele, Kürtlerin mevcudiyetinin ret ve inkâr edilmesi, Kürtlerin kültürel bir baskı altında ezilmesi ve her tür itibardan mahrum bırakılmaları ise, hiçbir Kürt herhangi bir Türk’ten daha kötü veya daha zavallı, acınası durumda değildir, olmamıştır. Hıristiyan takviminin 1918’inci yılında Kürtlerin elebaşları Araplar gibi hareket etmeği doğru bulmadı. Vatanperverlik müttefiklerin iğvasına kapılmamak demekti. Türk istiklâli sözünün İslâm’ın siyasi ve askeri gücüne atıfta bulunduğunu sadece fâsıklar, münafıklar, hainler bilmezden geldi. Aynı fâsıklar, münafıklar, hainler Türk varlığına husumet besledi. Paket onların paketidir.

Soruyorlar: Neden benim varlığım Türk varlığına armağan olacakmış? Bunu Türkiye Cumhuriyeti diye bir teşkilâtın mevcut ve müessir oluşundan tedirgin olan herkes sual ediyor. Calib-i dikkat olan tedirgin olunan teşkilâtın kaymağını yıllar boyu aynı kimselerin yemiş ve halen de yiyor oluşudur. 1933 yılının 23 Nisanında doğan andımızın müellifi Maarif Vekili Reşit Galip Mustafa Kemal’in yüzüne karşı: “Ne bu saray, ne de bu sofra sizin babanızın malıdır. Hem bu saray millete aittir, hem de bu sofra. Milletin sofrasından beni kovamazsınız” diyen kişidir.

Açık paket karşısında bir şeyler anlayacak halimiz kaldı mı? Ne zaman vardı? Saray dedikleri Avrupa’dan ödünç alınan parayla finanse edilmişti ve o günkü kadroda yer kapmış kimselerin bir yer paylaşamadıkları sofrada rakı içiliyordu. Her çağda Türk milletinin başına küfre, kâfire yaltaklanma keyfiyetsizliği belâ açtı. Küfürce, kâfirlerce şımartılmışların kifayetsizliği her çağda Türk milletini sakatladı.

Paketlenenler, paketlenemeyenler… Türkiye’de nasibini küfre yaltaklanmaksızın arayan ve olanca ehliyeti İslâmî müktesebatıyla teşekkül etmiş kaç kişi var? Onlar varlıklarını Türk varlığına armağan etmekten imtina ediyorlar mı?

istiklalmarşıderneği