İsrail Pakistan'da Neler Yapıyor?

İsrail Pakistan'da Neler Yapıyor?

Ünlü analist Jeff Gates, 'Pakistan'ı istikrarsızlaştırmada İsrail'in rolü' adlı makalesinde İsrail'in bölgedeki ilişki ağını açıklıyor.

7 Ağustos 2008'de, Zerdari liderliğindeki koalisyon, Müşerref tam Yaz Olimpiyat Oyunları için Pekin'e hareket ederken ona karşı güvensizlik oyu çağrısı yaptı. 8 Ağustos'ta, Güney Osetya'da bir gecede şiddetli çarpışmalar başladı. Pakistan'daki son olayların çoğunda olduğu gibi, bu şiddet olayı da silahlı ayrılıkçıları içeriyordu.

Peki Amerikan yönetimi içerisindeki İsral yandaşı nüfuz adına, Dışişleri Bakanlığımız Afganistan'da yoz Hamid Karzai'yi yönetimin başına geçirdi ve afyon üretimi rekor düzeye ulaştı mı? Ucu İsrail'in oyun teorisi planlamacılarına çıkan eroin salgını Rus toplumunu kemiriyor mu?

2008 Kasım ayı sonlarında Hindistan'ın finans merkezi Mumbai'de bir terörist saldırı düzenlendi ve Hindistan-Pakistan arasında nükleer gerilim korkularını yeniden canlandırdı. Saldırganlar New York merkezli ultra-ulusçu bir Yahudi hizbi olan Çabad Lubavitch'in yönettiği bir oteli hedef aldılar ve İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni, Tel Aviv'den "dünyamız saldırı altında" diye ilan etti. Aralık ayına kadar İsrailli gazeteciler "dünya çapındaki Yahudi kuruluşlarının güvenliğini tahkim etmeliyiz" demeye başlamışlardı.

"Hindistan'ın 11 Eylül'üne" Pakistan'nın batısındaki aşiret bölgesinden katılanlar olduğu keşfedildi ve çok geçmeden Zerdari Taliban'la bir anlaşma imzalayarak, denildiğine göre el Kaide üyelerinin yaşadığı Kuzeybatı Sınır Eyaleti Bölgesi'nde Şeria kanunlarının uygulanmasına izin verdi.

Pakistan'ın "İslamcı aşırılarla" işbirliği, ABD ve müttefikleri için güvensizlik ve savunmasızlık izlenimi doğurdu. Bu algısal tehdit, önde gelen basın yayın kuruluşları tarafından "militan İslam'ın" tehlikelerinin delili olarak sayıldı.

Taliban ve el Kaide'nin nükleer silahlı bir devlette serbestçe hareket edebildiği tasviri sayesinde Tel Aviv, Yahudi devletine karşı "varoluşsal tehdit" oluşturan nükleer İran iddiasına çekiş gücü kazandırdı. Bu esnada, İsrail'de yapılan seçimlerden ultra-ulusçu/ultra-ortodoks bir koalisyon çıkması İsrail-Filistin çatışmasının çözmünü daha da geciktirdi.

Daha fazla gecikme, daha fazla aşırılığa yol açmaya ve terörle küresel savaş pazarlamacılarına daha fazla güç kazandıracak. İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni Mumbai saldırılarından sonra şöyle demişti: "İsrail, Hindistan ve özgür dünya, teröristlere ve aşırılığa karşı savaşta ön safta mevzilendi."

Pakistan Sünni egemen olmasına ve Şii İran aksine teokratik yönetimden uzak durmasına rağmen listeden dışlanarak itham edilmişti. Olayların örüntüsüne bakınca, Mumbai'deki câni terörizm Hindistan'ı değil de Pakistan'ı hedef almış görünüyor.

Aşkenazi lejyonlarının akıl verdiği Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın son İslamabad ziyareti diplomatik felâketti. Aşındırıcı ve küstah olan Amerika'nın en üst düzey diplomatı, Pakistan'ın hasım güçlerle çevrili olduğu ve Pakistan'ın, Yahudi ulusçusu danışmanlar tarafından müttefik bilinen bir ulus eliyle istikrarsızlaştırıldığı hissini güçlendirdi. Gerilimin arttığı bir iklimde, Clinton Amerikan çıkarlarını baltaladı, İsrail'in "İslamo-faşizm'e" karşı küresel savaş davasını destekledi ve Medeniyetler Çatışmasına güven verdi.

(...) Bu krizlerin her biri Kolonyal Siyonistlerin genişlemeci gündemlerini yaramaktadır. Bu tamamlayıcı olayların ucu aynı kaynağa mı uzanmaktadır? O kaynak, ana olayı sahnelemek için bir dizi olayı mı kullanıyor? Halk, sık sık tekrarlanan davranışın kaynağını sezgisel olarak bilmektedir. 2003 yılında AB üyesi ülkelerde 7.500 kişiyle yapılan bir anket çalışmasında, İsrail dünya barışına yönelik en büyük tehdit olarak görülmüştü (...)

Kaynak: MiddleEast Online


Çeviri: M .Alpaslan Balcı

 

 

dunyabulteni