İtibarlı Kişiler ve Ses Kayıtları
Mehmet Gündem, internette düşen iki komutanın ses kayıtları üzerinden yaptığı çarpıcı analizi Aktifhaber Yazarı Yusuf Gezgin'in tespitiyle bitirdi...
Mehmet Gündem/Yenişafak
Hukuk mu, Ergenekon mu?
Nereden başlasam, Ergenekon'dan mı, tel örgünün içinde hukuk olmaz, diyen paşadan mı, siyasete baskı yapan eski genelkurmay başkanından mı, baskılara boyun eğen eski siyasetçiden mi, derin devletten mi, kirli ilişkilerden mi"
Geçen hafta Bugün gazetesinde "İşte o darbe konuşmaları" başlıklı bir haber yer aldı. Haberin spotunda; "Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda görevli bir tümgeneralin 'darbe' konuşmaları internete düştü deniyor.
Tümgeneral Erol Özgil'in, Albay Gürsel Tokmakoğlu ile asker ve hukuk üzerine konuşuyorlar; Darbe girişimleriyle ilgili olarak 'ciddi oldu bu iş tırmandırdılar" ifadesini kullanan Özgil, aynı dönemde Kuvvet Komutanlığı yapan Şener Eruygur, İbrahim Fırtına ve Aytaç Yalman hakkında anayasal düzeni kaldırmak iddialarında bulunulduğunu hatırlatıyor. Albay Tokmakoğlu'nun, "Fırtına Komutanımla bugün görüşeceksiniz darbe iddialarını ona sorarsınız" demesi üzerine Özgil, "Yapacaktı tabi canım. Ben biliyorum onu" karşılığını veriyor.
Haberin ikinci paragrafı daha çarpıcı:
"Tel örgünün içinde hukuk olmaz" diyen Özgil, "Tel örgünün içinde her şeyi yapabilirsin. Oranın her şeyinden komutan sorumludur" derken, Türkiye'nin bir bölümünü de içine alan Kürdistan haritası hakkında ise şöyle konuşuyor: "Yeni Kürdistan haritası işte bu kadar. Ya bırak kardeşim kim nereyi alıyorsa alsın. Bize ne! Ankara'yı alacak halleri yok ya."
Bitmedi, Özgil; Türk insanı için, "Aziz Nesin'in söylediğine aynen katılıyorum. Türk insanının kanı bozuk. Ne yaparsan yap" demeyi de ihmal etmiyor"
Röntgeni çekilmiş bir realitedir Ergenekon terör örgütü. Bu yapının yanında iki realite daha var; bu örgütü koruyanlar ve korkunç eylemleri için onu cesaretlendirenler.
Peki bunlar kim ya da kimler?
Şimdi bataklığı kurutmanın tam zamanı.
Bu ülkede yargı, ordu, siyaset, medya neden şaibeli hale geldi?
Kim kullanıyor, kim hırpalıyor bu güçleri?
Kontrgerilla nedir?
Varlığı resmi makamlarca uzun süre inkar edilen JİTEM ne tür eylemlerde kullanıldı, ne zaman kontrol dışına çıktı.
17 bini aşkın fail-i meçhul cinayet neden çözülemiyor?
27 Mayıs'tan 12 Eylül'e, 28 Şubat'tan 27 Nisan'a darbeler ve darbe girişimlerinin neden hesabı sorulamıyor?
Cinayetler, darbeler, kaos planları, cephanelikler, krokiler, suikast şemaları, suikast timleri, karargah evleri, yolsuzluklar ve bütün bunların arasında açık veren ilişkiler-bağlar varken, bu büyük hukuksuzluklar karşısında neden hukuk galip gelemiyor?
Encümen-i Daniş gibi garip yapıları besleyen zemin neden temizlenemiyor?
Kör noktalarımız ve karanlık alanlarımız neden fazla?
Hukuk neden her yere hakim olamıyor?
Hukuk'un tam işlemediği bir ülkede neler olabilirse bizde de o oluyor.
Kimse bize hukuksuzluğu dayatamaz, darbeleri meşru gösteremez, devletin gerektiğinde cinayet de işleyebilme hakkı olduğunu söyleyemez.
Hukukun hakim olduğu yerde herkes hesap verir.
En büyük güç olarak hukuk bilinip hakim olduğunda herkesi denetler ve herkese hesap sorar.
Ergenekon Terör Örgütü'nün sonuna kadar üzerine gidilmesi ve olup bitenin bütün açıklığı ile ortaya konulup hesap sorulması bizde hukukun varlığının ispatı olacaktır. Aksi durum ise hukukun iflası olur"
Ergenekon hala kendi mevcudiyetini sürdürüyor, keyfiliği ve hukuksuzluğa hakim kılmaya çalışıyor.
Bakınız, Ergenekon yandaşlarına, neler söylüyorlar, neler yapıyorlar, ne tür korkular üretiyorlar, nasıl sinsi bir strateji güdüyorlar?
Siyasi partilere müdahale ediyorlar, meclis üzerinde baskı kuruyorlar, operasyonlar yapıyorlar, orduyu yarlarına çekmek istiyorlar, "cumhuriyetle hesaplaşma" argümanını sık kullanıyorlar.
"Ergenekonu masumlaştırma", Ergenekon ile hukuksal mücadeleyi sulandırma eylemi sürüyor"
Bu "karşı dalganın" içinde kimler yok ki"
Gerçekler gizlenemeyecek kadar net"
Yeter artık kimse devleti kullanmasın, kimse devleti kirletmesin" Unutmayın, nerede toplanırsanız toplanın, nerede plan, strateji geliştirirseniz geliştirin, nereye nüfuz ederseniz edin, artık devletin verdiği o makamlar, imkanlar, unvanlar ve üniformalarınız sırtınızda değil. İmtiyazlı sınıf olmaktan düştünüz...
İnsanı da, devleti de yaşatamayan "sahte kahramanların" maskeleri düştü, üzerlerine lanet gelecek"
Bu ülkenin vatandaşlarıyız ve burada yaşamaya kararlıyız, olup bitenden elbette sorumluluk duyuyoruz.
Bu kadar suç cezasız kalamaz, kalmamalı.
Darbelerin, darbe kışkırtıcılığın, siyasete baskıların, cinayetlerin ve Ergenekon türü yapıların süreklilik kazandığı yerde hukuk olmaz, hukukun olduğu yerlerde de bu hukuksuzluktan beslenen yapılar olmaz"
Ergenekon nihai noktada darbe hedefleyen bir suç örgütüdür.
Türkiye yol ayrımında, bundan sonra ülkeye ya suç örgütleri hakim olur ya da hukuk"
Bir ülkede genelkurmay başkanı şu üç şeyi yaparsa nasıl algılanır düşünün?
Darbe konseyi dizaynlı bir platformda, tehditkar bir ifadeyle herkesi doğru yerde durmaya davet eder, medyayı azarlarsa"
İntihar eden Diyarbakır JİTEM komutanının cenazesindeki geniş katılım bir gövde gösterisi şeklinde algılanırsa"
Encümen-i Daniş'in Ergenekon bağlantısı üzerinden tartışıldığı bir zamanda, bu gruba üye eski bir komutanın Genelkurmay karargahında (önceden belirlendiği ilan edilen ziyaretin yanlış anlamalara mahal vermemek için ileriki bir tarihe tehir edilmesi, demokrasi hanesine yazılabilirdi) bu hassa dönemde ağırlanması"
Demokrasi ve hukuk hepimize lazım, tel örgünün içine de lazım.
Sayın Başbuğ'un demokrasiyi ne kadar hazmettiğini bilemiyorum, fakat tel örgü içinde ve daha sonra emekli olmuş üst rütbeliler arasında da ordunun işini zorlaştıran, demokrasiye düşman kişilerin var olduğunu biliyoruz.
Vaktiyle her yere baskı yapan bu zihniyet dilerim Genelkurmay'ı rahat bırakır, oraya tesir edemez"
Bakın adı bir numara adayları içinde geçen eski Genelkurmay Başkanlarından İsmail Hakkı Karadayı, 367 krizi ve ANAP Lideri Erkan Mumcu için neler söylüyor:
Hatırlayın, Mumcu, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde 367 krizini çözmek için Meclise girme kararı almıştı, fakat son anda vazgeçti. Bu konuda kendisine gelen bir telefonun etkili olduğu söylenmişti.
Karadayı ortaya çıkan ses kaydında; 367'yi bulamazlarsa bu işin biteceğini, Mumcu'ya kesinlikle girme dediğini, girmeyin diye biri iki kişiye daha telefon ettiğini söylüyor. Sabih Kanadoğlu'na teşekkür ettiğini bundan sonra ne olacak diye de gece 45 dakika kadar konuştuklarını, Kanadoğlu'nun "valla kötü istikamete gidiyorlar" tepkisini verdiğini belirtiyor. Karadayı'nın konuşması şu cümlelerle bitiyor; "Genelkurmayın düşünmesi lazım artık. Bu işi bir tek Silahlı Kuvvetler temizler. Eğer şu seçimlerden de başarılı olunmazsa, Silahlı Kuvvetler'in bunu halletmesi lazım. Bunlar yani cumhurbaşkanlığına kadar, kendi adamlarından biri gelir, gene seçimde de ekseriyetle başa geçerlerse o zaman asker temizler bunu."
Yeri gelmişken Mumcu'nun 2007'de Aksiyon'a verdiği mülakattan bir bölümü hatırlatayım: "Kimse bana böyle bir telkinde bulunmadı. Bana cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmamam yönünde en küçük bir telkin gelmedi" Bütün mukaddesatıma and içerim ki, Allah'ın bir kulu bana bu yönde bir telkinde bulunmamıştır."
Şu işe bakın ki Mumcu bu görüşmeyi telkin olarak bile göremiyor"
Gerçekler uzun süre gizli kalmıyorlar, bugün o baskıya boyun eğen ne Mumcu'nun izi var, ne de o baskıyı yapan kişilerin itibarı kaldı.
Türkiye'nin emekliliğini içine sindirememiş, kendisini hala muvazzaf ve cephede gören emekli askerler sorunu var, bir de siyasete hakim olamayan çapsız siyasetçiler sorunu.
Bu zeminde hukuksuzluk ve Ergenekon türü oluşumlara da gün doğuyor.
Darbeciler ve demokrasiye sızmış olan zayıf halkalar bir bir tasfiye oluyorlar"
Türkiye tarihi bir kararın eşiğinde; kritik soru şu: Hukuk mu istersiniz Ergenekon mu?
Pergeli fazla açmışken dağılmadan Ergenekon'la bitirelim; Hiç unutulmamalı, ETÖ, çok koalisyonlu ve gayri milli yapıda bir suç örgütüdür ve ülkemizdeki "örtülü işgal"i yürüten kesimlerin, kirli, karanlık, provakatif aracıdır. Şimdilik (tetikçileri, taşeronları, orta seviye idarecileri) küçük bir parçası ortaya çıkmış olsa da derinliğine vukufiyet oluşmuştur. Ergenekon katran ağacı gibi bir şeydir, yapraklardan, gövdeye ve köklerine uzanma imkan ve ihtimalı iyice güçlenmiştir.
Aktifhaber.com'un yazarlarından Yusuf Gezgin diyor ki; Problemin odağında kirli elleri kullanan 'kariyerli kimseler' ve 'itibarlı kişiler' bulunmaktadır. 'Derin', 'beyaz' beyinlere ulaşmadan asırlık problem çözülemeyecektir.
Ergenekon'un taşeronları ve tetikçilerinden sonra bu ülkeye "büyük tuzak" kuran beyinler de kendilerini ele verecekler"
Ümitliyiz; hukuk işliyor, karanlıklar kararlılıkla aydınlatılıyor"
Hukuk mu, Ergenekon mu?
Nereden başlasam, Ergenekon'dan mı, tel örgünün içinde hukuk olmaz, diyen paşadan mı, siyasete baskı yapan eski genelkurmay başkanından mı, baskılara boyun eğen eski siyasetçiden mi, derin devletten mi, kirli ilişkilerden mi"
Geçen hafta Bugün gazetesinde "İşte o darbe konuşmaları" başlıklı bir haber yer aldı. Haberin spotunda; "Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda görevli bir tümgeneralin 'darbe' konuşmaları internete düştü deniyor.
Tümgeneral Erol Özgil'in, Albay Gürsel Tokmakoğlu ile asker ve hukuk üzerine konuşuyorlar; Darbe girişimleriyle ilgili olarak 'ciddi oldu bu iş tırmandırdılar" ifadesini kullanan Özgil, aynı dönemde Kuvvet Komutanlığı yapan Şener Eruygur, İbrahim Fırtına ve Aytaç Yalman hakkında anayasal düzeni kaldırmak iddialarında bulunulduğunu hatırlatıyor. Albay Tokmakoğlu'nun, "Fırtına Komutanımla bugün görüşeceksiniz darbe iddialarını ona sorarsınız" demesi üzerine Özgil, "Yapacaktı tabi canım. Ben biliyorum onu" karşılığını veriyor.
Haberin ikinci paragrafı daha çarpıcı:
"Tel örgünün içinde hukuk olmaz" diyen Özgil, "Tel örgünün içinde her şeyi yapabilirsin. Oranın her şeyinden komutan sorumludur" derken, Türkiye'nin bir bölümünü de içine alan Kürdistan haritası hakkında ise şöyle konuşuyor: "Yeni Kürdistan haritası işte bu kadar. Ya bırak kardeşim kim nereyi alıyorsa alsın. Bize ne! Ankara'yı alacak halleri yok ya."
Bitmedi, Özgil; Türk insanı için, "Aziz Nesin'in söylediğine aynen katılıyorum. Türk insanının kanı bozuk. Ne yaparsan yap" demeyi de ihmal etmiyor"
Röntgeni çekilmiş bir realitedir Ergenekon terör örgütü. Bu yapının yanında iki realite daha var; bu örgütü koruyanlar ve korkunç eylemleri için onu cesaretlendirenler.
Peki bunlar kim ya da kimler?
Şimdi bataklığı kurutmanın tam zamanı.
Bu ülkede yargı, ordu, siyaset, medya neden şaibeli hale geldi?
Kim kullanıyor, kim hırpalıyor bu güçleri?
Kontrgerilla nedir?
Varlığı resmi makamlarca uzun süre inkar edilen JİTEM ne tür eylemlerde kullanıldı, ne zaman kontrol dışına çıktı.
17 bini aşkın fail-i meçhul cinayet neden çözülemiyor?
27 Mayıs'tan 12 Eylül'e, 28 Şubat'tan 27 Nisan'a darbeler ve darbe girişimlerinin neden hesabı sorulamıyor?
Cinayetler, darbeler, kaos planları, cephanelikler, krokiler, suikast şemaları, suikast timleri, karargah evleri, yolsuzluklar ve bütün bunların arasında açık veren ilişkiler-bağlar varken, bu büyük hukuksuzluklar karşısında neden hukuk galip gelemiyor?
Encümen-i Daniş gibi garip yapıları besleyen zemin neden temizlenemiyor?
Kör noktalarımız ve karanlık alanlarımız neden fazla?
Hukuk neden her yere hakim olamıyor?
Hukuk'un tam işlemediği bir ülkede neler olabilirse bizde de o oluyor.
Kimse bize hukuksuzluğu dayatamaz, darbeleri meşru gösteremez, devletin gerektiğinde cinayet de işleyebilme hakkı olduğunu söyleyemez.
Hukukun hakim olduğu yerde herkes hesap verir.
En büyük güç olarak hukuk bilinip hakim olduğunda herkesi denetler ve herkese hesap sorar.
Ergenekon Terör Örgütü'nün sonuna kadar üzerine gidilmesi ve olup bitenin bütün açıklığı ile ortaya konulup hesap sorulması bizde hukukun varlığının ispatı olacaktır. Aksi durum ise hukukun iflası olur"
Ergenekon hala kendi mevcudiyetini sürdürüyor, keyfiliği ve hukuksuzluğa hakim kılmaya çalışıyor.
Bakınız, Ergenekon yandaşlarına, neler söylüyorlar, neler yapıyorlar, ne tür korkular üretiyorlar, nasıl sinsi bir strateji güdüyorlar?
Siyasi partilere müdahale ediyorlar, meclis üzerinde baskı kuruyorlar, operasyonlar yapıyorlar, orduyu yarlarına çekmek istiyorlar, "cumhuriyetle hesaplaşma" argümanını sık kullanıyorlar.
"Ergenekonu masumlaştırma", Ergenekon ile hukuksal mücadeleyi sulandırma eylemi sürüyor"
Bu "karşı dalganın" içinde kimler yok ki"
Gerçekler gizlenemeyecek kadar net"
Yeter artık kimse devleti kullanmasın, kimse devleti kirletmesin" Unutmayın, nerede toplanırsanız toplanın, nerede plan, strateji geliştirirseniz geliştirin, nereye nüfuz ederseniz edin, artık devletin verdiği o makamlar, imkanlar, unvanlar ve üniformalarınız sırtınızda değil. İmtiyazlı sınıf olmaktan düştünüz...
İnsanı da, devleti de yaşatamayan "sahte kahramanların" maskeleri düştü, üzerlerine lanet gelecek"
Bu ülkenin vatandaşlarıyız ve burada yaşamaya kararlıyız, olup bitenden elbette sorumluluk duyuyoruz.
Bu kadar suç cezasız kalamaz, kalmamalı.
Darbelerin, darbe kışkırtıcılığın, siyasete baskıların, cinayetlerin ve Ergenekon türü yapıların süreklilik kazandığı yerde hukuk olmaz, hukukun olduğu yerlerde de bu hukuksuzluktan beslenen yapılar olmaz"
Ergenekon nihai noktada darbe hedefleyen bir suç örgütüdür.
Türkiye yol ayrımında, bundan sonra ülkeye ya suç örgütleri hakim olur ya da hukuk"
Bir ülkede genelkurmay başkanı şu üç şeyi yaparsa nasıl algılanır düşünün?
Darbe konseyi dizaynlı bir platformda, tehditkar bir ifadeyle herkesi doğru yerde durmaya davet eder, medyayı azarlarsa"
İntihar eden Diyarbakır JİTEM komutanının cenazesindeki geniş katılım bir gövde gösterisi şeklinde algılanırsa"
Encümen-i Daniş'in Ergenekon bağlantısı üzerinden tartışıldığı bir zamanda, bu gruba üye eski bir komutanın Genelkurmay karargahında (önceden belirlendiği ilan edilen ziyaretin yanlış anlamalara mahal vermemek için ileriki bir tarihe tehir edilmesi, demokrasi hanesine yazılabilirdi) bu hassa dönemde ağırlanması"
Demokrasi ve hukuk hepimize lazım, tel örgünün içine de lazım.
Sayın Başbuğ'un demokrasiyi ne kadar hazmettiğini bilemiyorum, fakat tel örgü içinde ve daha sonra emekli olmuş üst rütbeliler arasında da ordunun işini zorlaştıran, demokrasiye düşman kişilerin var olduğunu biliyoruz.
Vaktiyle her yere baskı yapan bu zihniyet dilerim Genelkurmay'ı rahat bırakır, oraya tesir edemez"
Bakın adı bir numara adayları içinde geçen eski Genelkurmay Başkanlarından İsmail Hakkı Karadayı, 367 krizi ve ANAP Lideri Erkan Mumcu için neler söylüyor:
Hatırlayın, Mumcu, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde 367 krizini çözmek için Meclise girme kararı almıştı, fakat son anda vazgeçti. Bu konuda kendisine gelen bir telefonun etkili olduğu söylenmişti.
Karadayı ortaya çıkan ses kaydında; 367'yi bulamazlarsa bu işin biteceğini, Mumcu'ya kesinlikle girme dediğini, girmeyin diye biri iki kişiye daha telefon ettiğini söylüyor. Sabih Kanadoğlu'na teşekkür ettiğini bundan sonra ne olacak diye de gece 45 dakika kadar konuştuklarını, Kanadoğlu'nun "valla kötü istikamete gidiyorlar" tepkisini verdiğini belirtiyor. Karadayı'nın konuşması şu cümlelerle bitiyor; "Genelkurmayın düşünmesi lazım artık. Bu işi bir tek Silahlı Kuvvetler temizler. Eğer şu seçimlerden de başarılı olunmazsa, Silahlı Kuvvetler'in bunu halletmesi lazım. Bunlar yani cumhurbaşkanlığına kadar, kendi adamlarından biri gelir, gene seçimde de ekseriyetle başa geçerlerse o zaman asker temizler bunu."
Yeri gelmişken Mumcu'nun 2007'de Aksiyon'a verdiği mülakattan bir bölümü hatırlatayım: "Kimse bana böyle bir telkinde bulunmadı. Bana cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmamam yönünde en küçük bir telkin gelmedi" Bütün mukaddesatıma and içerim ki, Allah'ın bir kulu bana bu yönde bir telkinde bulunmamıştır."
Şu işe bakın ki Mumcu bu görüşmeyi telkin olarak bile göremiyor"
Gerçekler uzun süre gizli kalmıyorlar, bugün o baskıya boyun eğen ne Mumcu'nun izi var, ne de o baskıyı yapan kişilerin itibarı kaldı.
Türkiye'nin emekliliğini içine sindirememiş, kendisini hala muvazzaf ve cephede gören emekli askerler sorunu var, bir de siyasete hakim olamayan çapsız siyasetçiler sorunu.
Bu zeminde hukuksuzluk ve Ergenekon türü oluşumlara da gün doğuyor.
Darbeciler ve demokrasiye sızmış olan zayıf halkalar bir bir tasfiye oluyorlar"
Türkiye tarihi bir kararın eşiğinde; kritik soru şu: Hukuk mu istersiniz Ergenekon mu?
Pergeli fazla açmışken dağılmadan Ergenekon'la bitirelim; Hiç unutulmamalı, ETÖ, çok koalisyonlu ve gayri milli yapıda bir suç örgütüdür ve ülkemizdeki "örtülü işgal"i yürüten kesimlerin, kirli, karanlık, provakatif aracıdır. Şimdilik (tetikçileri, taşeronları, orta seviye idarecileri) küçük bir parçası ortaya çıkmış olsa da derinliğine vukufiyet oluşmuştur. Ergenekon katran ağacı gibi bir şeydir, yapraklardan, gövdeye ve köklerine uzanma imkan ve ihtimalı iyice güçlenmiştir.
Aktifhaber.com'un yazarlarından Yusuf Gezgin diyor ki; Problemin odağında kirli elleri kullanan 'kariyerli kimseler' ve 'itibarlı kişiler' bulunmaktadır. 'Derin', 'beyaz' beyinlere ulaşmadan asırlık problem çözülemeyecektir.
Ergenekon'un taşeronları ve tetikçilerinden sonra bu ülkeye "büyük tuzak" kuran beyinler de kendilerini ele verecekler"
Ümitliyiz; hukuk işliyor, karanlıklar kararlılıkla aydınlatılıyor"