Karamehmet'in Kayıtlarını Yazdı
Ali Atıf Bir, Ergenekoncu tek yıldızlı general karşısında emir eri gibi süklüm püklüm olan Akşam ve Show'un sahibi Karamehmet'in Ergenekon kayıtlarını yazdı..
Ali Atıf Bir/Bugün
Karamehmet, Taraf, asker ve düşmanları
İki gün önce Taraf Gazetesi'nde, sanki benim yazıma karşılık "al sana kanıt" der gibi (nasıl da kendimi önemseyip gelin güvey durumları yaşıyorum değil mi?)
17 Aralık 2003 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı'nda Mehmet Emin Karamehmet ile dönemin Jandarma İstihbarat Başkanı Levent Ersöz ve yine o dönemin Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı Teknik Takip Başkanı Albay Atilla Uğur'un konuşmalarının metinleri yayınlandı. Bu görüşmenin "emir-komuta" zinciri çerçevesinde yapıldığı iç raporlama oluşundan belli...
İçinde de yeni bir şey yok. Hepsi bildiğimiz şeyler. Bu ülkede askerin Türkiye'nin yönetiminde oynadığı rolü herkes biliyor. Askerin iç ve düşman kabul ettiği "mihrakları" da herkes biliyor. Askerin de bu düşmanlarla kendine göre mücadele de propaganda strateji ve taktikleri uyguladığını biliyor. Medya da kuşkusuz bu propaganda strateji ve taktiklerinin odağındaki en önemli unsurlardan biri...
Yıllardır başı sıkışanın "askere" gittiğini ve "ortak" düşman üzerinden başını kurtarmaya çalıştığını bilmeyen mi var? Türkiye'de Futbol Federasyonu Başkanlarının, YÖK Başkanlarının, Oda Başkanlarının bile görevde kalabilmek için Genelkurmay Başkanı ile görüştüğünü bilmeyen mi var?
Mehmet Emin Karamehmet'in yaptığı aynı şey değil mi? İş adamı olarak ayakta kalabilmek için günün şartlarında askere gidiyor ve başını kurtarmaya çalışıyor.. (Şu anda da Taraf'ın tarafında, bu günün şartlarında, iki üç cılız haber dışında, Atagold konusuna girebilen var mı?)
Buradan yola çıkarak Türkiye'deki demokrasiye "yuh" çekebiliriz, konuşmaların metnini okuyunca tüylerimiz diken diken olabilir, askerin yönetime müdahalesini yerden yere vurabiliriz... Ancaaak buradan yola çıkarak Mehmet Emin Karamehmet'in Ergenekon'un destekçisi olduğunu, parasal kaynağı olduğunu, söylemek "İşte kardeşim darbe ve şakşakcıları" deyip tüm faturayı ona kesmek haksızlık ve insafsızlık...
Üstelik de Çukurova grubunun medya sektörüne hangi kaçakçılık olayından sonra kendini koruma amaçlı girdiğini hepimizi biliyoruz. Çukurova Grubu'nun hiçbir zaman için medya işi ana işi olmadı ki?
Daha doğrusu öyle bir izlenim vermedi ki? Öyle olsa Akşam Gazetesi, Skytürk, Platin bu kadar sıkıntılar içerisinde kıvranır mı? Bu nedenle asıl işi medya olanların askeri propagandaya, ya da "darbeci" propagandaya verdiği destekle asıl işi medya olmayanların, hayatta kalabilmek için konjonktür gereği "darbeci geleneklerle" yaptığı işbirliğini birbirine karıştırmamak gerekir.
Bu ilişkiler çerçevesinde alt birimlerdeki medya oyuncularının yaptıklarını abartmak ise çözüme yönelik değil olsa olsa karalamaya yönelik bir çabadır. Üzerinde tartışmamız gereken konu iş adamlarını nasıl medyaya muhtaç hala getirdiğimiz ve bunun sonucunda da "darbeci geleneğin" ya da Türkiye'yi baskıcı ideolojiler çerçevesinde hizaya getirmeye çalışan diğer odakların kucağına attığımız...
Medyayı nasıl böylesine "kendine yontma taş devri"ne hapsettiğimiz! Aslında daha da üstten konuya bakmak lazım...
Ergenekon'da tartışmamız gereken şey "Yahu bu örgüt var mı yok mu? Bu silahları buraya kim koymuş kardeşim" mi yani?.. Asıl tartışmamız gereken konular şunlar değil mi: "Askerin iç düşmanları hâlâ aynı mı? Bu düşmanları kim belirliyor? Kim değiştirebilir?
Askerin siyasetten, ticaretten, medyadan elini çekmesi ve kışlasına dönmesi mümkün mü? Sadece dinini özgürce yaşamak isteyen Müslümanların Türkiye'ye şerait getirmek istemediğine askeri kim ikna edecek? Sadece aslına saygı isteyen barışçı Kürtlerin Türkiye'yi bölmek istemediğine askeri kim nasıl ikna edecek?
Askerin ikna edilebilmesi mümkün değil mi? Türkiye askere % 100 güveniyor ama askerin Türkiye'ye % 100 güven duymamasının nedenleri neler? Asker Türkiye'deki insanlara ne zaman ve hangi şartlarda güvenebilir? Asker hiçbir zaman liberal bir demokrasiye evet demeyecek mi? Yoksa askerin güvenmediği siyasetçiler mi? Neden? Can alıcı sorular, tartışılması gereken konular bunlar...
Gerisi tiraj, gerisi hikaye, gerisi ayrıntı... Gereksiz yere havanda suyu ve basında birbirimizi dövmeyelim! Asıl tartışmamız gereken konuları tartışalım... Tartışamıyorsak hepimiz Recep İvedik'iz! Yalan mı
Çekirgelik
"Taşlar değil, yapılan işler anıtları meydana getirir." (Motley)
Karamehmet, Taraf, asker ve düşmanları
İki gün önce Taraf Gazetesi'nde, sanki benim yazıma karşılık "al sana kanıt" der gibi (nasıl da kendimi önemseyip gelin güvey durumları yaşıyorum değil mi?)
17 Aralık 2003 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı'nda Mehmet Emin Karamehmet ile dönemin Jandarma İstihbarat Başkanı Levent Ersöz ve yine o dönemin Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı Teknik Takip Başkanı Albay Atilla Uğur'un konuşmalarının metinleri yayınlandı. Bu görüşmenin "emir-komuta" zinciri çerçevesinde yapıldığı iç raporlama oluşundan belli...
İçinde de yeni bir şey yok. Hepsi bildiğimiz şeyler. Bu ülkede askerin Türkiye'nin yönetiminde oynadığı rolü herkes biliyor. Askerin iç ve düşman kabul ettiği "mihrakları" da herkes biliyor. Askerin de bu düşmanlarla kendine göre mücadele de propaganda strateji ve taktikleri uyguladığını biliyor. Medya da kuşkusuz bu propaganda strateji ve taktiklerinin odağındaki en önemli unsurlardan biri...
Yıllardır başı sıkışanın "askere" gittiğini ve "ortak" düşman üzerinden başını kurtarmaya çalıştığını bilmeyen mi var? Türkiye'de Futbol Federasyonu Başkanlarının, YÖK Başkanlarının, Oda Başkanlarının bile görevde kalabilmek için Genelkurmay Başkanı ile görüştüğünü bilmeyen mi var?
Mehmet Emin Karamehmet'in yaptığı aynı şey değil mi? İş adamı olarak ayakta kalabilmek için günün şartlarında askere gidiyor ve başını kurtarmaya çalışıyor.. (Şu anda da Taraf'ın tarafında, bu günün şartlarında, iki üç cılız haber dışında, Atagold konusuna girebilen var mı?)
Buradan yola çıkarak Türkiye'deki demokrasiye "yuh" çekebiliriz, konuşmaların metnini okuyunca tüylerimiz diken diken olabilir, askerin yönetime müdahalesini yerden yere vurabiliriz... Ancaaak buradan yola çıkarak Mehmet Emin Karamehmet'in Ergenekon'un destekçisi olduğunu, parasal kaynağı olduğunu, söylemek "İşte kardeşim darbe ve şakşakcıları" deyip tüm faturayı ona kesmek haksızlık ve insafsızlık...
Üstelik de Çukurova grubunun medya sektörüne hangi kaçakçılık olayından sonra kendini koruma amaçlı girdiğini hepimizi biliyoruz. Çukurova Grubu'nun hiçbir zaman için medya işi ana işi olmadı ki?
Daha doğrusu öyle bir izlenim vermedi ki? Öyle olsa Akşam Gazetesi, Skytürk, Platin bu kadar sıkıntılar içerisinde kıvranır mı? Bu nedenle asıl işi medya olanların askeri propagandaya, ya da "darbeci" propagandaya verdiği destekle asıl işi medya olmayanların, hayatta kalabilmek için konjonktür gereği "darbeci geleneklerle" yaptığı işbirliğini birbirine karıştırmamak gerekir.
Bu ilişkiler çerçevesinde alt birimlerdeki medya oyuncularının yaptıklarını abartmak ise çözüme yönelik değil olsa olsa karalamaya yönelik bir çabadır. Üzerinde tartışmamız gereken konu iş adamlarını nasıl medyaya muhtaç hala getirdiğimiz ve bunun sonucunda da "darbeci geleneğin" ya da Türkiye'yi baskıcı ideolojiler çerçevesinde hizaya getirmeye çalışan diğer odakların kucağına attığımız...
Medyayı nasıl böylesine "kendine yontma taş devri"ne hapsettiğimiz! Aslında daha da üstten konuya bakmak lazım...
Ergenekon'da tartışmamız gereken şey "Yahu bu örgüt var mı yok mu? Bu silahları buraya kim koymuş kardeşim" mi yani?.. Asıl tartışmamız gereken konular şunlar değil mi: "Askerin iç düşmanları hâlâ aynı mı? Bu düşmanları kim belirliyor? Kim değiştirebilir?
Askerin siyasetten, ticaretten, medyadan elini çekmesi ve kışlasına dönmesi mümkün mü? Sadece dinini özgürce yaşamak isteyen Müslümanların Türkiye'ye şerait getirmek istemediğine askeri kim ikna edecek? Sadece aslına saygı isteyen barışçı Kürtlerin Türkiye'yi bölmek istemediğine askeri kim nasıl ikna edecek?
Askerin ikna edilebilmesi mümkün değil mi? Türkiye askere % 100 güveniyor ama askerin Türkiye'ye % 100 güven duymamasının nedenleri neler? Asker Türkiye'deki insanlara ne zaman ve hangi şartlarda güvenebilir? Asker hiçbir zaman liberal bir demokrasiye evet demeyecek mi? Yoksa askerin güvenmediği siyasetçiler mi? Neden? Can alıcı sorular, tartışılması gereken konular bunlar...
Gerisi tiraj, gerisi hikaye, gerisi ayrıntı... Gereksiz yere havanda suyu ve basında birbirimizi dövmeyelim! Asıl tartışmamız gereken konuları tartışalım... Tartışamıyorsak hepimiz Recep İvedik'iz! Yalan mı
Çekirgelik
"Taşlar değil, yapılan işler anıtları meydana getirir." (Motley)