Kimin Çocuğunu Şehit Veriyorsun
Bu yazı 'sonuna kadar savaş' diyen siyaseti temsil edenler ve çözüme karşı çıkanlar için kaleme alındı: "Kimin çocuğunu şehit vermeyi kendinizde hak görüyorsunuz?"
Oral Çalışlar/Radikal
Kimin çocuğunu 'şehit' veriyorsunuz?
Gece yarısı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün TBMM açış konuşması üzerine bir TV kanalı siyasi partilerin yetkililerinin görüşlerini alıyor. MHP'li konuştu az çok beklediğimiz
şeyleri söyledi. Ardından TV kanalı CHP yöneticilerinden Onur Öymen'e bağlandı.
Onur Öymen, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün şu sözlerini aktardı: "Kendi sorunlarını kendi iradeleriyle çözemeyen devletler başkalarının istismarına açıktır." Onur Öymen bu değerlendirmeye tepki gösteriyor ve 'savaşa devam' anlamına gelecek çağrılar yapıyordu. Telaş içinde internete girdiğimde, benzer sözleri Deniz Baykal'ın da söylediğine tanık oldum. Baykal, Öymen'den önce aynen onun gibi şöyle diyordu: "Para harcamadan, şehit vermeden sorunun çözümü için sihirli bir formül varmış da biz bilmiyormuşuz gibi bir hayal âlemi içinde."
Öymen'i dinlerken gerçekten ürperdim, korktum, tepki gösterdim. Kendisini sosyal demokrat diye tanımlayan bir partinin yöneticisi, çözüm olanağı araştırılırken, ülkenin Cumhurbaşkanı temel meselelerde uzlaşmayı önerirken nasıl olur da 'sonuna kadar savaş' anlamına gelecek bir siyasetin savunucusu olarak ortaya çıkardı? 'Şehit de vereceğiz, para da harcayacağız' diye konuşabilirdi.
CHP nerelere geldi? Kürt sorununda çözüm arayan taraf AK Parti olarak ortaya çıkıyor. Bunun çeşitli nedenleri olduğunu biliyoruz. İç sebepler, dış sebepler, ABD'nin Irak'tan çekilmeye hazırlanması gibi birçok etkeni sayabiliriz. CHP'nin bazı yöneticileri bu durumu 'ABD söylüyor AKP yapıyor' diye de özetliyorlar.
Bu tartışmayı bir kenara bırakıyorum. Diyelim ki, ABD sorunun çözümünü istiyor ve bu konuda hükümeti teşvik ediyor. PKK'nın silahtan arındırılması temelinde bir yeni düzen için çaba sarf ediyor.
Böyle olsa bile, silahların susması için gayret gösterilmesinin bu ülkeye ne zarar olabilir ki? Her gün bu ülkenin çocukları ölüyor. Milyarlarca doları silaha gidiyor. Yıllardan beri 'sonunda savaş' diyenler çözüm talebini engellediler ve bu konudaki siyasetlere egemen oldular. Sonuç ortada.
Onur Öymen, bu değerlendirmesiyle iflas etmiş bir siyasetin devamını istiyor. Böyle bir şeyi hâlâ nasıl savunabiliyor anlayabilmiş değilim. Sırf AKP'ye karşı olmak, sırf Cumhurbaşkanı'na muhalefet etmek için böyle bir tutum alınabilir mi?
Silahların susması için bugüne kadar iki yol vardı. Birincisi Onur Öymen'in ifade ettiği 'sonuna kadar savaş' yolu. Bu 25 yıl boyunca denendi. Olmadı.
Şimdi ikinci yol gündemde: PKK'nın silahları bırakıp dağdan inmesi için müzakere ve siyaset yolunun denenmesi. Çünkü 'sonuna kadar savaş' anlayışı yürütülemez hale geldi. Savaş, Türkiye'ye egemen olanlar açısından başarısızlıkla sonuçlanırken, PKK açısından da yürütülmesi mümkün olmayan bir yol haline geldi.
Savaşa devam etmek isteyenler bir süre destek bulsalar bile sonunda silahsız çözüm kendini dayatacak. Zaten bugün dayatmış durumda. Bundan sonra yapılan 'savaş' zorlaması, daha fazla gencimizin ölmesinden başka bir sonuç yaratmayacak.
Bu nedenle özellikle siyasetçilerin daha özenli bir üslup kullanmaları gerekiyor.
***
Abdullah Gül'ün konuşması, artık sürdürülmesi mümkün olmayan bir meseleyi değiştirme çağrısıydı. Kendi farklılıklarımızı düşmanlık olarak görmeyen yeni bir yaklaşımı ifade ediyordu. Demokrasi artık dünyada farklılıkların bir arada yaşaması, azınlıkların çoğunluğa karşı haklarının korunması temelinde bir anlam ifade ediyor.
CHP yöneticileri ise hâlâ 100 yıllık iflas etmiş siyasetlerin, soğuk savaş döneminin üslubuyla muhalefet yapmaya çalışıyorlar. Karanlıkta korku yaratmak isteyen hayaletlerin diliyle konuşuyorlar.
Ne demek, 'Para da harcarız, şehit de veririz'.
Kimin parasını harcıyorsunuz?
Kimin çocuğunu şehit vermeyi kendinizde hak görüyorsunuz?