"Kimse Türkiye'yi bir şeriat devleti yapamaz"
CHP, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin sağında, MHP'nin solunda bir partidir. Bu bir sıkışmışlık değil, bir tercihtir. CHP, kuruluş sürecine de uygun olarak devletin resmi partisi kimliğine sahiptir. CHP'nin sol parti olması için bir sebep yoktur.
CHP, oy verdiği yasayı Anayasa Mahkemesi'ne götürdü. Bu durum doğal olarak sivilliği sahiplenen sol için büyük bir soru işareti. CHP sol bir parti mi?
Sol parti değil se Türkiye'de neden evrensel anlamda bir sol parti yok?
İşte tüm bu soruları, Sosyal Demokrat Halk Partisi'ne (SHP) başkan olan Hüseyin Ergün ile konuştuk.
Ergün, SHP'yi sivil ve demokrat ve gerçek bir sol parti yapmak istediklerini ve aynı hedefi paylaşanlara kapılarını açtıklarını söyledi.
Son günlerin en tartışmalı yasası konusunda CHP oy verdiği halde Anayasa Mahkemesi'ne gitti. Nasıl karşıladınız bunu?
Öncelikle bu yasa geçmişe göre bir ilerlemedir ve demokratik bir adımdır. SHP olarak, bu yasayı destekliyoruz. Bunun Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından iyi bir hazırlıkla getirilmediği de açıktır. Öte yandan CHP de bu yasaya Meclis'te olumlu oy vermiştir. Demek ki, oylarken bir sakınca görmemişler. CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne gitmelerini şaşkınlıkla karşılıyoruz; bir ilkesizlik olarak görüyoruz.
SHP olarak yasaya bakışınız...
Biz bu yasayı destekliyoruz. Biz SHP olarak; askeri mahkemelerin alanının daraltılmasından yanayız. Askeri mahkemeler esas itibariyle askeri disiplin mahkemeleri olmalıdır. Askeri Yargıtay ve Askeri İdare Mahkemeleri kaldırılarak, çift başlı yargı sona erdirilmelidir. Bir ülkede bir Yargıtay, bir Danıştay olur. Birden fazla olmaz.
YENİ ŞAFAK'IN DEMOKRASİYE KATKISI BÜYÜK
Bu yasa ile birlikte 28 Şubat'ta andıç hazırlayan Çevik Bir hakkında suç duyrusunda bulunuldu"
Biz darbecilerin-andıçcıların yargılanmasından yanayız. Bu arada şunu ifade etmeliyim. Andıçlar, bilmeden ve istemeden Türkiye'de farklı kesimlerdeki entelektüellerin birbirlerini tanımasının tetikleyicisi oldular. Özellikle andıç sonrası gazetelerinden uzaklaştırılan yazarlara Yeni Şafak'ın ve başka bazı medya organlarının çalışma olanağı vermesi yararlı oldu. Farklı entelektüel kaygıları olanlar arasında etkileşimi kolaylaştırdı. Örneğin Ali Bayramoğlu, Nazlı Ilıcak, Cengiz Çandar, Mehmet Altan, Fehmi Koru, vd.. aynı ortamda buluştular.. Okurların daha önce tanımadıkları yazarların görüşleriyle tanışmasını sağladı.
Yeniden CHP'ye gelelim, sol parti mi?
CHP sol bir parti değildir ve hiç olmamıştır. Hep devletçi ve milliyetçi bir parti olmuştur. Bir yandan devleti siyasal bakımdan kutsallaştırmış, öte yandan ekonomide devlete ağırlıklı roller biçmiştir. Milliyetçidir, çünkü, kısa bir dönem hariç, ülkemizde yalnızca Türk etnisitesini (milliyetini) tanımıştır. Sol olmak için, sivil, demokrat, özgürlükçü, eşitlikçi ve barışçı olmak ön koşuldur. CHP bu niteliklere sahip değildir.
CHP AK PARTİ'NİN SAĞINDA
Sol parti değilse CHP'nin siyasi yelpazedeki yeri neresi?
CHP, merkez ve merkez sağa konumlanmış olan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin sağında, MHP'nin solunda yani bu iki partinin ortasındadır. Ve bu bir sıkışmışlık değildir. Bir tercihtir. CHP, kuruluş sürecine de uygun olarak devletin resmi partisi kimliğine sahiptir. Toplumun geniş kesimlerini ve onların taleplerini temsil etmekten çok, bürokrasiyi temsil etmektedir. Dolayısıyla, CHP'nin sol parti olması için bir sebep yoktur.
Toplumla ilişki neden kurulamıyor? Mesela CHP neden toplumla barışık değil?
Burada temel sorun, bu parti ve parti temsilcilerinin sivil ve demokrat olamamalarıdır. Bu parti toplum tarafından yeterince sivil ve demokrat görülmüyor. Tersinden şunu iddia etmek de mümkün, CHP'ye oy verenler, sivillik kaygısı olmayanlar. Bu partinin askeri ve sivil bürokrasiyle ilişkilerini bildikleri ve hissettikleri için oy veriyorlar. Bu partiye destek vermeyenler ise, bunların askeri ve sivil bürokrasi ile ilişkileri dolayısıyla, yeterince sivil bulmadıkları için oy vermiyorlar.
CHP'yi sol bulmayan ve onu aşma iddiasında olan siyasi hareketler de sürekli bir arayış halinde ve ama sonuç çıkmıyor bu arayışlardan. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Politik hareketin başındaki kişi bir yenileşme ihtiyacı duymuyorsa, çevredeki akademik kadroların çabalarının hiçbir etkisi olamaz. CHP dışındaki arayışların ortak bir potada birleşmesi de, eğer gerçekten niyet varsa, hareketin taşıyıcısı kadro bunu istiyorsa yapılabilir.
Peki siz ne yapabileceksiniz?
Parti Kurultayı ve yönetimi sivil, demokrat ve barışçı bir parti konusunda kararlı. Biz SHP olarak, bu arayışta olan herkesle yepyeni bir parti oluşturmak istiyoruz. Kesinlikle gelin bize katılın demiyoruz. Buluşmayı, SHP'nin örgütsel kazanımlarını değerlendirerek yapalım; ama yepyeni bir parti imajı vermek gerektiğini de unutmayalım, diyoruz.
TİP VE YDH ÖNEMLİ DENEYİMLERDİ
Sizin geçmişte Yeni Demokrasi Hareketi (YDH) deneyimiz var. Ne değişti YDH'dan SHP'ye?
Ben bugüne kadar içinde bulunduğum partilerden ikisi, birinci (1962-1971) Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve YDH, az oy almalarına rağmen Türk siyasi hayatına çok büyük katkılar yapmışlardır. Seçmenin gözünde alternatif olmuşlardır. TİP yüzde 3 oyla 15 milletvekili çıkardı ve Meclisin havasını değiştirdi, CHP'ye biz ortanın solundayız dedirtti; ilk kez sol bir sesle demokratik yelpazeyi genişletti. Gündemde olmayan pek çok konuyu gündeme getirdi. YDH, yüzde yarım oy aldı. Ama ortaya çıktığında en can yakıcı sorun olan Kürt meselesinde ve hukukun üstünlüğü, hukuk devleti konularında duruşu ve söylemi ile çok büyük etki yarattığını düşünüyorum.
Neden başarısız oldu YDH?
Yönetici kadroları yeterli deneyime ve politik öngörüye, bir başka deyişle bugünkü akıllarına sahip olmadıkları için YDH başarılı olamadı.
Başaramazsam istifa edeceğim
SHP Genel Başkanı olmayı ne zaman aklınıza koydunuz?
Benim derdim başkan olmak değil, partiyi yaşatmak ve büyütmekti. Bunun için uğraşıyordum. Genel başkanlık derdinde değildim. Sayın Karayalçın partiden ayrılınca, önce partiyi yaşatma fikrini savunduk. Parti içinde Parti'yi yaşatma fikri ağır basmaya başlayınca, önümüzdeki başlıca sorunları sıraladık. İlk sorun siyasal kimlikti. Buna cevabımız 'çağdaş sol' oldu.
Nedir çağdaş sol?
Çağdaş Sol'dan, Sosyalist Enternasyonal, Avrupa Solu, Brezilya'da Lula'nın temsil ettiği hareket, Şili'de Salvador Allende'nin sosyalist partisi gibi partilerin yeraldığı geniş bir hattı anladığımızı söyledik. Yani kendimize referans aldığımız sol, dünyadaki anasol akımdır. Parti da kadroları bunu benimsedi. Sonra şu soruyu sorduk: Biz bu sol partiyi tek başımıza -SHP olarak- yaratabilir miyiz?
Yaratabilir misiniz?
Bu soruya, büyük-güçlü-etkin bir çağdaş sol partiyi, ancak Türkiye'nin çağdaş sol kesimleri ile buluşma gerçekleştirebilirsek başarabiliriz yanıtını verdik. Kısa erimli hedefimizi çağdaş solda büyük buluşmayı gerçekleştirmek olarak belirledik. İşte bizim toplumdaki benzer arayışlarda olanlarla buluşmalarımız böyle başladı. 10 Aralık Hareketi, Ufuk Uras'ın özgürlükçü sol grubu, bazı sivil toplum örgütleri, demokrat Kürt aydınları, bazı akademisyen ve aydınlar, özgürlükçü Aleviler, vb.. ile 7 Haziran 2009'daki SHP Kurultayı'ndan önce temas kurduk. Bugün de buna devam ediyoruz. Bizim için sivil ve demokrat olmak, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik sürecini desteklemek bir potada buluşmak için yeterlidir. Bu niteliklere sahip, yapı, kadro ve kişilerle beraber yürümeye hazır ve kararlıyız.
Ne aşamada bu buluşma?
İyi gidiyor. Her geçen gün ete kemiğe bürünüyor. Onu görüyorum. Öte yandan, ben Kurultaydaki konuşmamda iki mesaj verdim. İlki, aday olduğuma göre olağan parti çalışmalarını daha iyi yürütürüm iddiasında olduğumu söylemiş oluyorum; ikincisi çağdaş solda büyük buluşmayı gerçekleştirmek bu dönemin özel misyonudur. Özellikle bu ikincisi benim esas hedefim ve başarımın ölçüsü olacaktır. Kurultay'da Çağdaş Solda Büyük Buluşmayı 2009 yılı içinde gerçekleştirmeyi hedeflediğimi söyledim.
Yapamazsanız istifa mı edeceksiniz?
Bu yıl içinde, 2009'da, mutlaka bir kurultay toplayacağım. Solda büyük buluşma başarılmışsa Parti Yönetimi buna göre belirlenecektir. Başarılamamışsa, bu yönetim gidecek yerine yeni bir yönetim gelecektir.
Kimdir bu buluşmanın aktörleri, kimleri biraraya getirmeyi hedefliyorsunuz?
Yukarıda da belirttiğim gibi, 10 Aralık Hareketi, ÖDP'den ayrılan Ufuk Uras ve arkadaşları, özgürlükçü Aleviler, Kürt demokratları (DTP dışında kalan ama politika yapmak isteyen Kürtler), Kadın hareketi, gençlik hareketi vb..
SHP yeni bir YDH olmaz
SHP'yi YDH yapma hedefiniz var mı?
Hayır. YDH sol kadroların çoğunlukta olduğu bir partiydi, ama sol bir parti değildi. SHP ise sol bir partidir. Ama YDH'nin Türkiye'nin politik söylemine ve düşüncesine getirdiği yenilikler uçup gitmedi. Bunlar bütün politik yapıları etkiledi. SHP'nin de bunlardan etkilenmiş olması mümkündür. Fakat SHP ve YDH'nin farklı partilerdir.
Başörtüsü yasağını savunarak solcu olamazsınız
SHP'ye bakalım. Nasıl bir parti SHP?
Kurultay Sonuç bildirgesinde SHP kendini şöyle tanımladı; sivil-demokrat-barışçı ve özgürlükçü-eşitlikçi-kalkınmacı. Bu ilkelerle büyük, güçlü ve etkin bir sol parti oluşturmak istiyoruz.
Temel sorun olarak neyi görüyor?
Türkiye'nin kök sorunu, tam bir özgürlük ortamına sahip olmamasıdır. Temel hak ve özgürlüklerin tam olarak yaşanamamasıdır.
Şimdi de bazı konulara gelelim. SHP nerede duruyor bu konularda. Mesela başörtüsü meselesinde SHP'nin bakışı nedir?
Ben 2004 yılından beri şunu yazıyor ve söylüyorum; "İnsan vucudunda günah, ayıp, çirkin bir şey yoktur. İnsanlar inançları ya da estetik beğenileri gereği istedikleri gibi giyinebilirler; giyinebilmelidirler." Başörtüsü meselesinden dolayı toplumun bölünmesini tuhaf ve yapay olarak görüyorum. Mesele kimsenin kimseye bir dayatmada bulunmamasıdır. Hak ve özgürlük konusu olan bir hususun yasayla belirlenmemesi, polis zoruyla veya "cemaat-mahalle" baskısıyla uygulanmamasıdır. SHP'de bu konuyu tartışmaya devam ediyoruz. Ben üniversitede başörtüsü yasağına kesinlikle karşıyım. Bu görüş Parti'de de genel bir kabul görüyor. Ama benim, üniformalı memurlar hariç devlette çalışan kadınlalar da isterlerse başlarını örtebilirler, ilk öğrenimde de baş örtülebilir gibi görüşlerim, Parti'de tepki çekiyor ve çoğunluk buna taraftar değil. Bence, bu önemli bir sorun değil; biz bunu önümüzdeki parti toplantılarında tartışacağız.
SHP laikliğe nasıl bakıyor?
Laiklik, devletin kurallarını dinden referans alarak koyamayacağı; ve dine karışmayacağı bir sistemdir. Bir yaşam tarzı değildir. Bu bağlamda biz Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da kaldırılabilecğini düşünüyoruz. Diyanet'in kaldırılması, bazılarının sandığı gibi tehlikeli olmaz.
Özgürlükler artarsa Türkiye güçlenir
Kürt meselesinde yaklaşımız nedir?
Biz hiçbir etnisitenin, Türk, Kürt, Laz, Çerkes veya Ermeni veya Rum, vd" ötekilerden daha fazla veya az hakka sahip olmamaları gerektiğini düşünüyoruz. Haklarda bir farklılığı kesinlikle reddediyoruz. Bugün çözüm olarak ortaya konan, etnisite vurgusu yapmadan anayasal vatandaşlığın tanımlanması, kültürel hakların herkes için garantiye alınması, değişik milliyetlerin (etnisitelerin) ana dillerini öğrenme ve o dilde eğitim yapma hakkı, yerel yönetimlerde kürtçe hizmet verme gibi konular demokratik bir ülkede olması gereken haklardır. Bunlar Türkiye'yi bölmez güçlendirir. Anayasal vatandaşlık bir etnisiteye bağlanmamalıdır. Yerelde hizmetleri hizmetten yararlanacaklara kendi dilleri ile vermenin sakıncası yoktur. Bu açıdan yerel yönetimlerin güçlenmesi Kürt sorunun çözümünü de hızlandıracaktır.
Alevilerin yaşadığı sorunlar konusunda"
Alevilerin isteklerine baktığınızda, bunlar için yasal düzünlemeye gerek bile yok: Diyanet İşleri Başkanlığının yeniden yapılandırılması, genel bütçeden alevilere pay verilmesi, din derslerinde Alevilik öğretilmesi, TRT'de Aleviliğe yer verilmesi, Cem evlerine arsa ve yeterli destek verilmesi, Alevi inanç önderlerine okul açılması vb.. bir dakikada çözülebilecek konular.. Bunlar için yasal düzenleme yapmaya gerek yok. Siyasi iradenin bunlar yapılsın demesi yeter.. Biz bunu yapacağız.
Türkiye'de sağ partiler de modernisttir
Türkiye iyi bir yolda mı?
Evet. Ama bu iyi yol, son yıllarda yürünmeye başlanan bir yol değil. 1839'da başlayan bir yol. Enerjik bir toplumuz. Bütün darbelere rağmen, güçlenerek yürüyoruz. Türkiye başını yukarıya kaldırmış ileri gidiyor. Gelmiş geçmiş her iktidarın bu gelişmede payı vardır.
Bu süreçte AK Parti'nin payı ve performansı"
AK Parti'nin en büyük katkısı 2002'de iktidara geldiğinde 2001'de başlayan ekonomik programa sahip çıkmasıdır ki, bu çok önemlidir. Bu iradeyi göstermiş olmaları siyaseten takdir edilmesi gereken bir olaydır. İkincisi de AB sürecine sahip çıkmadır. Bunun da Türkiye'nin Batıya entegrasyonu açısından yaşamsal önemi vardır. Bu süreçte temel hak ve özgürlükler konusunda attığı önemli adımları da anmak gerekiyor. Bu 2006'nın ortalarına kadar sürdü. Sonra bir durma olduğunu görüyoruz. Sanki Türkiye'ye verecek bir şeyleri kalmamış gibi. Bunu iktidar yorgunluğuna bağlamak da mümkün. Ama gelinen noktada AK Parti kendini yenileyemezse, sonu ANAP olur.
TÜRKİYE'DE İRTİCA TEHDİT OLMAZ
Peki siz "irtica geliyor, Türkiye muhafazakârlaşıyor" söylemlerine inanıyor musnuz?
İrtica ile muhafazkârlık farklı şeylerdir. Şu tespiti yapmak lazım ve bana önemli geliyor. Türk sağı, buna muhafazakâr partiler de dahildir; modernisttir. Osmanlı döneminde Batılılaşma konusunda iki akım vardır. İlki "tecdit", diğeri "teceddüt". Tecdit, yenileştirme demektir ve İttihat Terakki çizgisi bunu temsil eder. Yukarıdan aşağıya bir yenileşmeyi savunur. Cumhuriyet de bunu devam ettirmiştir. Diğeri teceddüttür. Bu yenileşmedir ve toplumun kendi dinamikleri ile fazla zorlamadan modernleşmesidir. Türkiye'de sağ partiler teceddütten yanadır, CHP ise tecditten. Ama burada şu tehlikeye de vurgu yapmak gerek, AK Parti'yi dengeleyecek bir muhalefet şart. Yoksa ipin ucu kaçabilir. Evet Anadolu'da göreli olarak muhafazakârlaşmadan bahsedilebilir ama bu, bugünkü haliyle irticaya- şeriatçılığa gitmez. Bence Türkiye'ye irtica gelemez; kimse Türkiye'yi bir şeriat devleti yapamaz.
Murat Aksoy - Yeni Şafak